Genelkurmay Başkanlığı, ordunun Kuzey Irak'a kara harekatını başlattığını İnternet sitesinden duyururken gazetecilerin de "can güvenliği için" bölgeye girmemesini istedi.
Yıllarca çatışma bölgelerinde muhabirlik yapan, NTV Haber Müdürü Mete Çubukçu, ordunun açıklamasının sorumluluğu gazetecinin üzerine yüklediğini söyledi.
"Operasyon gazeteciler açısından ulaşılması zor, sivil yerleşimlerin az olduğu bir bölgede. Artık tüm dünyada silahlı kuvvetler bu tür 'ikaz'larda bulunuyor. Fakat bu gazeteciliğin ruhuna aykırı ve halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlayan bir durum."
Dün başlayan askeri harekata 10 bin asker katılıyor. Aynı zamanda havadan da bölgeyi bombalayan TSK açıklamasına göre hedef "PKK/Kongra-Gel terör örgütü" ve askerler "belirlenen hedeflere ulaşılınca en kısa zamanda yurt içine dönecek".
"Henüz engelleme yok"
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) başkanı Faruk Balıkçı, bölgede henüz gazetecilere yönelik bir kısıtlamayla karşılaşmadıklarını söyledi.
Yine de bu açıklama "gazetecilerin çalışma alanını kısıtlıyor". Çatışma bölgelerinde gazetecilerin her zaman belli bir risk altında olduğunu vurgulayan Balıkçı, silahlı kuvvetlerin yasak koymak, uyarıda bulunmak yerine güvence vermesi ve kolaylık göstermesi gerektiğini belirtti.
Kürt sorunu ve gazetecilik
TSK'nin tavrı yeni bir gelişme değil. 1983'ten beri gazetecilik yapan Balıkçı, özellikle 1990'larda bölgede gazetecilerin bir ilçeden bir diğerine gitmesinin bile mümkün olmadığını hatırlattı.
Balıkçı, 1981-1985 yılları arasında Diyarbakır sıkıyönetim askeri mahkemesinde PKK davalarını takip etti. 1991'de Irak sınırını kaçak geçerek Körfez Savaşını izledi. 2004'te Amerika Birleşik Devletleri (ABD) işgalini dört ay boyunca cephede takip etti.
1992 yılında Cizre'de Nevruzu izlerken, fiili sokağa çıkma yasağının olduğu bir zamanda beyaz bayrak taşıyarak dolaşırken meslektaşı İzzet Kezer yanında vurularak öldürüldü.
19 Temmuz 1987'de sıkıyönetimin kalkmasıyla birlikte yürürlüğe giren Olağanüstü Hal (OHAL) Kasım 2002'ye kadar sürdü. Bu dönemde 30'a yakın muhalif dergi ve gazete bölgede yasaklanmıştı.
Çatışma yükselince TSK bastırıyor
2002'den itibaren gazetecilik görece kolaylaşsa da, tekrar yükselen çatışmalarla TSK'nin basına yönelik baskısı da artmaya başladı.
2007'de sınır ötesi harekat tartışmaları gündeme gelirken Güneydoğu'da geçici güvenlik bölgesi ilan edilmesi bölgede çalışan gazetecileri tedirgin etmişti. Aynı dönemde TSK'nin "andıcı" ortaya çıkmış, Genelkurmay'ın tepki gösterdiği bir gazeteci işten çıkarılmış, bir diğeri de yine bir açıklamada hedef gösterilmişti.
Sadece TSK değil, dünyanın farklı bölgelerinde silahlı güçler çatışma bölgesinde görev yapan gazetecilerin can güvenliği konusunda sorumluluk almamaya başladı.
Çatışmaların değişen karakteri
1986'dan bu yana Afganistan, Filistin, Bosna, Azerbaycan, Irak, Kosova, Çeçenistan, Cezayir, Lübnan ve Güneydoğu'da muhabirlik yapan Çubukçu, kimi zaman gazetecilere sorumluluğu üzerine aldığını söyleyen bildiriler imzalatıldığını, kimi zamansa ancak ordu birlikleriyle birlikte çalışmalarına izin verildiğini söyledi.
"Embedded" ya da "iliştirilmiş" gazetecilik ABD'nin Irak'ı işgali sırasında yaygın olarak uygulanmış ve tartışılmıştı.
Çubukçu, çatışmaların değişen karakteri nedeniyle gazetecilerin korumasının güçleştiğini söyledi.
"Eskiden taraflar belliydi, cepheler belliydi. Özellikle hedef gözetmeyen hava saldırılarda, bombalamalarda gazetecilerin korunması çok güç hale geldi."
Çubukçu, silahlı güçlerin çatışma bölgelerinde haber akışını kendi kontrollerinde tutmak istediğini vurguladı. Devletler savaşı meşrulaştırmak için medyayı kullanmak ve haber akışını elinde tutmak istiyor.
Uluslararası hukuk koruyor ama...
Cenevre Konvansiyonu'na ek protokol gazetecilerin de sivil olduğunu ve her türlü korumadan yararlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye konvansiyona taraf ama protokolü imzalamadı.
Bununla birlikte çatışma bölgelerinde öldürülen gazeteci sayısı her yıl artıyor. Gazetecileri Koruma Komitesi'ne (CPJ) göre sadece Irak'ta işgalin başladığı 2003'ten bu yana 120'den fazla gazeteci öldürüldü.
Gazetecilere yönelik artan şiddetten endişe duyduğunu belirten BM Güvenlik Konseyi, 2006'da çıkardığı kararda bu durumu kınayarak tüm devletlerden gazetecilerin haklarına ve bağımsızlıklarına saygı göstermelerini istedi.
"Tüm risklere rağmen gazeteciler görevlerini yapıyor" diyor Çubukçu.
"Burada, çalıştıkları kurumların muhabirleri, onların güvenliği için ellerinden gelen her türlü önlemi alarak çatışma bölgesine yollaması da çok önemli. Gazeteciliğin ruhuna aykırı engellemeleri aşmak için mücadele etmek gerekiyor." (EÜ/TK)