Sokağa çıkma yasakları çerçevesinde yapılan operasyonları değerlendirmeye çalıştığım Aralık 2015 tarihinde yazılan iki yazımın (Operasyonların Arka Planı 1 - 2) içerikleri değişmemesine rağmen o günler sonrası yaşanan gelişmeler, yeni değerlendirmeleri de gerektirdi.
Diyarbakır’ın Sur ilçesi tamamen yıkıma uğratıldı. Operasyonlar sırasında yıkılmayan binalar ve işyerleri de ağır iş makinelerince yıkılmaya devam ediyor.
İlçenin tamamı, belediye binasına kadar “acil kamulaştırma” kapsamına alındı. “Yangından mal kaçırır” gibi yapılan bu kamulaştırma kararının arkasında bölgenin demografik yapısının değiştirilmesinin yattığı ilk akla gelen sonuçlardan.
Operasyonlarla birlikte yaşanan yıkım, yağma ve öldürmeler bir taraftan devam ederken diğer taraftan bölgenin tamamında yaşanan zorunlu iç göçten etkilenen insan sayısının bir milyonu geçtiği söylenmekte.
Bine yaklaşan sivil ölümler başbakan Davutoğlu tarafından “hiç yaşanmamış” olarak gösterilmesine rağmen, başbakan yardımcısı Akdoğan tarafından “sivil ölümlerin göze alındığı” vurgusuyla ilk defa kabul edilmiş oldu. (1)
Akdoğan’ın sivil ölümlerin yaşandığı konusundaki açıklaması, bilerek veya istemeden yapılmış başbakanı yalanlama olarak da görülebilir. Başbakanın, günlerce konuşulduğu için bilinen 55 yaşındaki 11 çocuk annesi Taybet İnan ve 3 aylık bebek Miray İnce gibi ölümleri bile sivil olarak görmediği/göstermek istemediği anlaşılıyor.
Bölgede yaşanan bu iç savaşın “terörist” temizleme amacıyla yapıldığı hükümet kanadının ifadesi. “Terörizme” karşı yapılan bu operasyonlarda, tarif edilen “terörist” belirlemesi PKK için yapılıyor. Savaş PKK’ya karşı ve onu bitirme amaçlı.
Ortada duran gariplik ise, PKK’nın henüz kaydıyla savaşa katılmamış olması.
TIKLAYIN - BAYIK: ÇATIŞMALARI BİZ YOĞUNLAŞTIRMADIK
KCK yürütme konseyi eş başkanlarının yaptığı değişik tarihli açıklamalar, KCK’nin, kabul ettiği birkaç eylem dışında savaşa dahil olmadığı, savaşın tırmandırılması sürdüğü taktirde savaşa girebileceği, savaşa girse bile bunu kırsalda yapacağı ve şehirlere girmeyeceği yönünde.
TIKLAYIN - KARAYILAN'DAN TELSİZ AÇIKLAMASI – 29 MART 2019
TIKLAYIN - KARAYILAN: OPERASYON YAPILIYOR, ÇATIŞMIYORUZ – 23 MAYIS 2015
Bu açıklamalardan anladığımızla aklımıza gelen ilk soru, KCK henüz kaydıyla savaşa dahil değil ise, devlet tüm gücü ile bölgede kimlerle savaşıyor?
İkinci sorumuz ise; dokuz aydır bölgede yaşanan iç savaş içerisinde Kürt halkı bunca yıkıma uğramasına rağmen, “Kürt halkı için var olduğunu” söyleyen KCK/PKK neden bu savaşa dahil olmadı?
Kimliği/varlığı kabul edilmeyen Kürt halkının özgürlük, var olma ve bağımsızlığı için yola çıkan PKK/KCK, dokuz aydır yıkımla, baskı, şiddet ve ölümle karşı karşıya olmasına rağmen bu konuda birkaç bombalama eylemi dışında ne yaptı?
Devlet, “terörist” olarak ilan ettiği PKK’ye karşı yaptığını söylediği operasyonları neden şehirlerde sürdürüyor?
TIKLAYIN - KARAYILAN: HENDEKLER OLMASAYDI DA BU SALDIRILAR BAŞLAYACAKTI - 21 ARALIK 2015
Akla ilk gelen bu soruların cevabı operasyonların arka planını açıklamak için gerekli. Savaşın tarafı olan PKK “biz savaşa girmedik, biz henüz savaşmıyoruz” diyor. Devlet ise PKK ile savaştığını söylüyor. Doğruyu söylemeyen kim?
PKK’nin silahlı gücünün büyük bölümünün devletin sınırları dışında olduğunu, çözüm/barış süreci döneminde sınır içindeki birliklerin büyük bölümünün de sınırın dışına kaydırıldığını biliyoruz. Bu durumda devletin PKK ile savaşmadığı açık.
Devlet, silahlı tüm gücünü kullanarak kiminle savaşıyor?
Başbakan Davutoğlu’nun, 2013 Kasımında yapılan MGK toplantısında “12 kritik ilçeyi öngörmüştük” demesi bu operasyonların çok önceleri planlandığını gösteriyor. Diğer tarafıyla baktığımızda da hendek ve barikatların olmadığı dönemde alınan operasyon kararlarının bahanesinin hendek ve barikatlar olmayacağını söylemek de boş olmaz.
2013 Kasımında hazırlıklarına başlanan operasyonlara başlamak için PKK’nin tüm gücünü sınır ötesine taşıması mı beklendi diye düşünmek yanlış olmayacaktır.
Diğer taraftan, KCK’nın sürekli olarak, Kürtlerin kendi öz savunma güçlerini oluşturmalarını, kendilerini korumaya almalarını öğütlemesi, hazır durumda olmalarını istemesi, kendilerinin böyle bir operasyonu öngörmelerinden mi kaynaklı olduğunu da düşündürüyor. Ancak yine de neden bu savaşın içerisinde değiller sorusunu kafamızdan silmiyor.
TIKLAYIN - BAYIK: PKK MEŞRU SAVUNMADA - 13 AĞUSTOS 2105
Savaşın tarafı olarak, 9 aydır ilan edilen ve halka karşı yürütülen bu savaşın tarafı olma konusunda ne bekliyorlar?
“HPG artık savaşa girmesi gerekir” diyen HPG genel karargah komutanı emri nereden bekliyor?
Görünen o ki savaşan olması gereken taraflar savaşta değil. En azından savaşan taraf olması gereken KCK/PKK savaşın içerisinde değil. Böyle olunca da devlet PKK ile değil, organik bağları olmasa da PKK’ye sempati duyan, kendisini PKK’li olarak gören, çocuklarını gönderen, yardım eden, destekleyen, seven insanlarla savaşıyor. Devletin gözünde PKK ile organik ve örgütsel bağları olmasa da PKK’yi seven, destekleyen, çocuklarını gönderen, ekmek veren her insan, devletin gözünde “teröristtir” , “vatan hainidir” ve yok edilmeleri gerekir.
Bu savaş, “sivrisinekleri tek tek öldüremezsin, bataklığı kurutmak gerekir” diyen Erdoğan’ın söylediği “bataklığı kurutma” hareketinden başka bir şey değil.
Bu savaş, Kürt halkının bir daha PKK’ye yardım edemeyeceği hale getirilme savaşıdır.
Bu nedenle operasyonlar süre olarak, acıyı arttırmak için uzatılmıştı, ev ve işyerleri bilerek tahrip edilmiştir. Amaç, hem verilen acıyı arttırmak hem de geride kalabilecekleri mekan ve gerekçeleri yok etmekti.
Sur ilçesinin, geriye dönüşünü mümkün kılmayacak şekilde tahrip edilmesi, arkasından da kamulaştırılmasının nedeni de budur.
Hem halkı cezalandırıyor.
Hem halka acı veriyor
Hem de halkın geriye dönüşü engelleniyor.
Bu yaşanan acıların bir nedeni daha var. Halkın büyük bölümünün HDP’ye oy vermeleri.
O konuyu da 4. Yazımızda ele alacağız. (NT/HK)
(1) http://www.caldiranajans.net/akdogan-bolgedeki-operasyonlarda-siviller-oldu/