Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen benim için tanıdık bir isim... Türkiye'den değil, Almanya'dan...
1990'lı yılların başlarında, Berlin Duvarı'nın yıkıldığı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağıldığı yıllarda Öymen, Türkiye'nin Almanya büyükelçisiydi. Almanya'nın başkenti o yıllarda Bonn idi, henüz Berlin'e taşınılmamıştı.
Türkiye'nin büyük bir Türk ve Kürt nüfusunun bulunduğu Almanya'daki durumu kelimenin gerçek anlamıyla allahlıktı... T.C. konsoloslukları bırakalım Alman toplumunu, Türkler ve Kürtler arasında bile neredeyse tecrit olmuş durumdaydılar. Konsoloslar neredeyse hiçbir etkinliğe katılmazlar, yüzlerini gören olmazdı.
Onur Öymen, Türkiye'nin Almanya'da yeniden örgütlenmesinin mimarıdır. Bu örgütlenme anlayışı daha sonra öteki Avrupa ülkelerindeki TC elçilikleri tarafından da kopya edilmiştir.
Öymen'in o yıllarda Bonn'daki elçilikte düzenlediği ünlü bir toplantı vardır. Bu toplantıya, Almanya'da tanınmış sol eğilimli kişiler ve dernek yöneticileri çağrılmışlardı. Kimisi toplantıya dinlemek amacıyla gitti, kimisi gitmedi, kimisi ise "devrimci olarak tanınmışlığı nasıl satabilirim" merakıyla gitti.
Öymen o toplantıda önce özeleştiri yapar: O güne kadar Almanya'da yanlış bir politika izlenmiş ve taban olarak ülkücülerle İslamcılara dayanılmıştır. Gerçekte ise TC'nin Almanya örgütlenmesinin esas olarak dil bilen, modern yaşama uyum sağlamış, Alman toplumuyla iyi bağları olan kişilere dayanması gerekmektedir.
Belirtmeye gerek yok; bu özelliklere sahip kişiler, Alman toplumuyla bağları iyi olan dernekler, o yıllarda neredeyse tümüyle solda bulunuyorlardı.
Onur Öymen bu kişi ve dernekleri Türkiye Cumhuriyeti devletiyle birlikte çalışmaya davet etti. Türkiye ile "halledilebilir" sorunu olanların sorunları halledildi. Ve bir bölüm kişi Öymen'in davetine uyarak konsolosluklarla birlikte çalışmaya başladı.
Kendilerine tanınan imkanlar karşısında saf değiştiren devrimcilerin sayısını bilmiyoruz, ama sayı az değildir, bunu biliyoruz.
Bu insanlardan ne yapması isteniyordu?
O yıllarda Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel mesajı açık olarak vermişti:
"Devletin bölünmez bütünlüğünü savunmak şartıyla istediğiniz görüşe sahip olabilirsiniz. Hiçbir şey olmaz. Ben kefilim!"
O yıllarda PKK'nin silahlı mücadelesi ülkede yoğun olarak sürerken, Türkiye başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde diplomatik olarak hayli sıkışmış durumdaydı. O yıllarda PKK'nin diplomasi çalışması Türkiye'den daha etkindi. TC'nin Almanya'da yeniden örgütlenmesi öncelikle bu durumu ortadan kaldırmaya yönelikti. Bunun için gerekli kadro öncelikle soldan transfer edilecekti.
Bu kadrodan istenilen öyle fazla bir şey de değildi. Etkin oldukları çevrelerde cumhuriyetçi, ulusalcı, Kürt karşıtı bir söylemin geliştirilmesi...
Çok sayıda Türk-Danış mensubunu, öğretmeni, sosyal çalışmacıyı dikkate alırsanız, bunların kendi alanlarında belirtilen yönde çalışmasının sonuçlarının da küçümsenmemesi gerektiği ortaya çıkar.
Ne PKK ne de Türk solu TC'nin Almanya'daki yeniden örgütlenme çabasını yeterince ciddiye almadı. Ve bunun sonucunu pahalıya ödediler. Sürekli olarak Türkiye'ye ile ilgilenip, orada ne olduğundan başka şeye bakmayanlar, on yıl sonra TC'nin Almanya'da değişmiş kadro yapısı, etkin çalışması ve hayli artmış gücü karşısında şaşırdılar.
Eskiden binalarından çıkmayan konsoloslar artık her yerdeydi. Türk ressamların sergi açılışından futbol maçlarına, edebiyat okumalarından panellere kadar her yere katılıyorlardı. Tabii ki sadece boylarını göstermek için değil; konuşmak, ilişki kurmak, örgütlenme ve propaganda yapmak için...
Onur Öymen bu yeniden örgütlenmenin mimarıydı. Bu arada TC'nin Almanya'daki kadroları da değişti. Konsolosluklara genç ve modern görünümlü insanlar geldiler. Memurların bile bir bölümü değişti.
TC'nin Almanya'da yeniden örgütlenmesi, bu ülkede artık kalıcı olduğu kabul edilen üç milyon kadar Türkiye kökenliye yönelik politikanın da büyük oranda değişmesini gündeme getirdi. TC, bu insanlara, eskiden olduğu gibi, sadece para kaynağı gözüyle bakmıyordu. Almanya önemli bir ülkeydi. Bu ülkede iç bir güç haline gelmek ancak kaliteli bir kadro ve çok sayıda Alman vatandaşı olmuş Türkiye kökenliyle mümkün olabilirdi.
TC, Alman vatandaşlığına geçişi teşvik etmeye başladı. "Gerekirse TC vatandaşlığından çıkın ve sadece Alman vatandaşı olun" bile diyebildiler...
Bugün Almanya'da 700 bin civarında Alman vatandaşı Türkiye kökenli bulunuyor.
Almanya'da genel seçimler olduğunda Türkiye'den gelen CHP yöneticileri, SPD'ye oy vermeleri için Türkiye kökenli Alman vatandaşlarına yönelik toplantılar yapıyorlar.
Neyse ki, TC'nin Almanya'daki politikaları eskisine göre etkinleşmiş olmakla birlikte hala acemilikten kurtulabilmiş değil...
Kürt örgütleri bu ülkede bulunan yaklaşık 600 bin Kürdün kalıcı olduğunu anlamakta hayli geç kaldıklarından, Türk devrimci örgütleri ise "su akar, sol bakar" anlayışından şaşmadıklarından epeyce geç kaldılar.
Sonuçta şunu söylemek gerek: TC'nin Almanya ve Avrupa'da yeniden örgütlenmesinin mimarı Onur Öymen'dir. Bu yeniden örgütlenme başlangıçta özellikle Kürt örgütlerinin diplomatik etkinliğini hedef alıyordu.
Bu nedenle, Öymen'in Dersim katliamını bugüne örnek göstermesine hiç şaşmadım.(EE/EÜ)