İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçtiğimiz akşam NTV canlı yayınında İstanbul’daki Afrikalılar için kullandığı “Afrika’dan gelmiş, elinde bir saat, 10 liraya satıyor bunu sokaklarda. Biz buna müsaade etmeyeceğiz” demesi ve ardından ülkelerine gönderilecekleri yönündeki açıklaması, Doğuş Şimşek ve Yusuf Sayman’ın İstanbul’daki Afrikalıları konu ettiği “Çabuk Çabuk” kitabını hatırlattı.
Pencere Yayınları’ndan 2018’de çıkan ve İstanbul’daki Afrikalıların sosyal hayatlarını Yusuf Sayman’ın fotoğraflarıyla aktaran “Çabuk Çabuk”un giriş cümlesi şöyle:
“Hayır, yanlış biliyorsunuz. Onlar sadece ‘Sokakta saat satan göçmenler’ değiller. Onların hikayesi bundan ibaret değil.”
TIKLAYIN - İstanbul'un "Çabuk Çabuk" Yaşamak Zorunda Olan Afrikalıları
Öktem: Birbirimize alışacağız, hayat beraberce güzel olacak
Beraberce Derneği DirektörüAyşe Öktem, Süleyman Soylu Afrikalı mülteciler için “Afrika’dan gelmiş, elinde bir saat, 10 liraya satıyor bunu sokaklarda. Biz buna müsaade etmeyeceğiz” demeden yaklaşık bir yıl önce “Çabuk Çabuk” kitabının önsözünde şöyle bir yaklaşım getirmişti:
“Her birinin yanında bir bavul dolusu esvap, memleketin kumaşı, üstlerinde eskiyecek, kıyamayacak uzun süre atmaya, atacak ama sonunda; bir bavul dolusu memleket ve bir avuç dolusu köyünün havası, anasının ya da yavrusunun kokusu ve ora horozunun tınısı. Umut dolu bir yürek, biraz ürkek yolun başında,
perçinleşir zamanla, kabuk bağlar, kendini korumaya alır, yaraya tuz basar yaralanamaz artık.
“Yola çıkmışlar taa Uganda’dan, Kongo’dan, Senegal’den, kimi çalışmaya, kimi okumaya gelmiş. Aslında çoğunun umut mekanı bu topraklar değil, zengin Avrupa ülkeleri. Olmamış ama, göç yollarında para bitmiş, kuvvet bitmiş, dirayet bitmiş. Kıyıya vurmuşlar İstanbul’da.
“Böyle bir şeydir göç. Büyük umutlarla çıkarsın yola, daha güzel bir hayat, savaş olmayan, karnının doyduğu, özgür diyarlara. Kimi açlıktan, sefaletten kaçar, kimi hürriyetsizlikten, kimi savaştan, kimi mahpustan. Kimi karnını doyurmak için, kimi beynini doyurmak için. Sonra bilimciler gelir tasnif eder kaçanları, bunlar göçmen derler, bunlar mülteci, bunlar beyin göçü... ama aslında hepsi daha iyinin peşinden gitmiştir, günün birinde bir yerde bitecek ya da hiç bitmeyecek bir göçebeliğe başlamışlardır. Ve bir yerde kıyıya vurursun.
“Kimi isteyerek geliyor, kimi göç yollarında kuvvetini yitirip oturuyor. Kalıveriyorlar ve kalacaklar. Bize alışacaklar, biz de onlara. Hayat beraberce güzel olacak.
“Sevgili Yusuf Sayman’ın fotoğraflarında bakıyoruz onlara, görüyoruz onları. Yalnızlıklarını görüyoruz, o kuşku anlarını — doğru muydu buralara gelmek, bildiğin her şeyi bırakmak, ananı, yavrunu, dilini dinini. Coşkuyu görüyoruz, bir araya gelmenin, dilini, dinini yaşamanın coşkusu. Yeni hayatlar kuruluyor çıplak evlerde ve bavul görüyor dolabın işini. Yaşam mücadelelerine tanık oluyoruz, futbol sahalarında, kilise ve camilerinde.”
Şimşek: Bizler gibi hayatları olan sahici bireylerden bahsediyorum
İstanbul’da yaşayan Afrikalı mültecilerin sesini duyurmak ve toplum içindeki görünürlüklerini artırmak, göç ettikleri topluma sundukları katkıları ve beraberlerinde getirdikleri çeşitliliği görünür kılmak amacıyla hazırlanan “Çabuk Çabuk”ta bu insanların “Sokakta 10 liraya saat satan” kişilerden öte, hayalleri olan, her türlü ırkçı yaklaşıma karşın, burada dayanışma içinde hayat kuran kişiler olduklarını görebilirsiniz.
Doğuş Şimşek, kitapta Afrikalı mültecilerden “10 liraya saat satan kişiler” tabirinin aksine şöyle bahsediyor:
“İstanbul’da yaşayan Afrikalı göçmenlerden bahsediyorum. Tıpkı bizler gibi kendi yaşamları olan, sahici bireylerden. O gündelik yaşam içinde bir yandan hayata tutunma ve göç ettiği toplumla bütünleşme çabasını sürdüren, ama bir yandan da önyargılarla, ayrımcılıkla, dışlanma pratikleriyle, hatta ırkçılıkla hemen her gün yeniden yüzleşmek zorunda kalan kişilerden.
“Ülkesini Avrupa’ya gitme hayali ile terk etmiş olan, ancak o hayalini de gerçekleştiremeyip burada sıkışıp kalan, bu göç hikayesi içinde yersizleşip yurtsuzlaşan insanlardan. Uzun süredir birarada yaşıyor olmamıza rağmen, toplumun büyük bölümü açısından hala görünmez olmaya ve sayılmaya devam eden kocaman bir topluluktan. Onların hakikatlerinden…”
Neden "Çabuk Çabuk"?Kitabın yayınlanmasının ardından kitabın adının neden "Çabuk Çabuk" olduğunu sorduğumuz yazar Doğuş Şimşek, bunun nedenini şöyle anlatmıştı: "Tekstil atölyelerinde çalışan Afrikalı göçmenler işlerini tanımlamak 'çabuk çabuk' tasvirini kullanıyorlar. İş yerlerinde patrondan en çok duydukları ve birçok Afrikalı göçmenin öğrendiği ilk Türkçe kelime 'Çabuk çabuk'. Tekstil işçiliğine de kendi aralarında 'çabuk çabuk işi' diyorlar." |
(EKN)
* Manşet görselindeki fotoğraflar (Süleyman Soylu: AA) Yusuf Sayman’a ait.