Zaman gazetesi yazarı Ekrem Dumanlı 3 Ekim tarihli köşesinde "idam cezasını bir kez daha tartışmak" istemiş.
"Ben asla istemem, onu demiyorum" demesinin altında, "ben kuyuya taşı atayım nasıl olsa sahiplenen biri çıkar" uyarısını okumamak mümkün değil. Madem tartışma ortamı yaratmak istedi ben başlayayım.
Ben "daha başlığı görür görmez tüyleri diken diken olan insanlar"danım. Ölüm cezasına inanmıyorum, ölüm cezasının dünyada var olmaması için elimden geldiğince mücadele ediyorum. Bunu yapmak için çok sebebim var. Ölüm cezasını savunanların ise tek sebebi var: İntikam!
Ölüm cezası caydırıcı değildir!
En önemlisiyle başlayalım. Bugüne kadar ölüm cezasının caydırıcı olduğu kanıtlanamadı. Ölüm cezası olan ülkelerde, bu cezayı öngören suçlarda düşüş olmadı. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, demokrasi havarisi Amerika Birleşik Devletleri'ni (ABD) ele alalım.
Çoğu kuzeyde bulunan 16 eyalette ölüm cezası yok, başta Teksas olmak üzere güney eyaletleri hala bu cezayı kullanıyor. Nüfus oranına dayalı bir inceleme yapıldığında bile, ABD'de cezanın olduğu eyaletlerdeki cinayet oranı olmayan eyaletlerden çok daha yüksek ve yıllar ilerledikçe aradaki fark büyüyor.
Şöyle söyleyelim: 1990 yılında iki grup arasındaki oran farkı yüzde 4. Ölüm cezası kullanan eyaletlerde nüfusa oranla daha fazla cinayet işleniyor. Fark 2009'da yüzde 35. Ölüm cezası ağırlaştırılmış müebbetten daha etkili bir ceza değildir.
Ölüm cezası siyasidir, ırkçıdır, "öteki"ni öldürür!
Ölüm cezası dezavantajlıları, yoksulları, muhalifleri öldürür. Parası olanın hem iyi bir avukat tutma olanağı, hem kamuoyunu ve hatta mahkemeyi yönlendirme şansı vardır.
Devletin atadığı avukat deneyimsizlik, önyargılar ve kaynaksızlık nedeniyle yetersiz savunma yapmayabilir. Hâkim ve savcıların önyargıları yasaları yorumlarken etkili olabilir.
Bu ülkenin hâkimleri "devletin çıkarları adaletten önce gelir" diyebilmiştir. * Bu demektir ki, devletin işine gelmeyen, muhalefet eden, kendini savunamayan herkes devletin adaleti elinde öldürülme riskiyle karşı karşıyadır.
Bu ülke ellerinde hala Adnan Menderes'ten Erdal Eren'e devletin kanunları eliyle öldürdüğü insanların kanını taşıyor.
Ölüm cezası geri dönüşsüzdür!
Daha 22 Eylül'de, ABD on yıldır öldürülmeyi bekleyen iki mahkûmu suçsuz oldukları kanıtlandığı için serbest bıraktı. Eğer öldürüldükten sonra masum oldukları ortaya çıksaydı, kimi tasarlayarak adam öldürmekten yargılayacaktık?
Türkiye'de 12 Eylül döneminde idam adı altında öldürülenlerin kaç tanesine suçlu diyebiliriz?
Son olarak, ölüm cezasının halkın vicdanını rahatlattığı da doğru değil. Güya en insancıl insan öldürme yöntemi olan zehirli iğneyle infaz izlemiş olan bir gazeteci şöyle dedi: Herkesin ölüm cezasının ne kadar ilkel, vahşi ve kabul edilemez bir şey olduğunu anlaması için bir defa infaz seyretmesi yeter. (ÖD/HK)
* "Adalet Biraz Es Geçiliyor...": Demokratikleşme Sürecinde Hakimler ve Savcılar, Mithat Sancar, Eylem Ümit Atılgan, TESEV Yayınları, 12 Mayıs 2009