Merasimler sıkıcıdır. Ölü evinde uygulanan ritüeller yorucudur. Bitse de acıma dönsem duygusu. Bitse de zamanla, insanla ilişkimi en azından bir süreliğine kopartabilsem isteği. İzlenildiğinizi bildiğiniz için usturuplu kıvranırsınız. Ama istersiniz. Ölünüz hakkında iyi konuşulsun. Dolu dolu rahmetler essin kavrulan bir yanınıza. Güzel anılar anlatılsın. Yaptıkları konuşulsun. Şakaları, huysuzlukları, zaafları, söyledikleri konuşulsun etrafınızda. Dinlersiniz, iyi gelir. Arkadaşı, yakını, onu seven biri olarak müteşekkir olursunuz hayata ve matematiğini hiç anlamadığınız kadere. Sizi karşılaştıran tesadüflere ve ortak yönlerinize.
Eskiler derler. “Ölüden hüküm kalkar.” Ama gene de o soru var aklımda: Hangi ölü ortada bırakılmayı hak eder? Ancak bir katil, bir tecavüzcü zannımca ama ortada bırakılmış ölü bunların hiçbiri değil.
Dokunulmak istenmeyen ölü mü zavallıdır yoksa onu taşımayı dahi zül sayan ambulans görevlileri, polisler mi? Koca zavallı bir toplumun cinayetlerini de ortada bırakmaması gerekir oysa. El çabukluğuyla, işgüzarca ölüm işlemlerinin derhal başlatılması gerekir. Fakat nefret öyle büyüktür ki sonlanmış hayat bile hıncını azaltmaz, nefretini soğutmaz. Ortada bir ölü ve ne şanslısınız katili, katil de değil hukukunuzda. Arkanızda bu cinayeti “anlaşılır” kabul edebilecek inançlarınız da var.
Ölüsünü yıkatmak, duasını okutmak için bir din görevlisi bulamamak incitir. Ahlak hesaplaşmasının bir ölünün üzerinde de devam ettiğini görmek küstürür. Sanmıyorum ki hafıza silsin böyle şeyleri. Böyle böyle nefret, nefretle karşılık bulmayı hak eder. Şükür ki ağırbaşlı, kendi halinde nefretler var. Nedenleri çok sağlam nefretler.
Benzinli battaniyeleri, canhıraş yanmaktan kurtulmak isteyen insanların üzerine oyun oynarmışçasına atan “yetkililer” gördük. Nedense temkinli olalım mahiyetinde, hâkimin Alevi olduğunu hatırlatan Adalet Bakanı da. Ölen bir çocuğun annesini yuhalatan Başbakan da. Öldürülen 34 insan üzerine katır-eşek metaforu kullanan köşe yazarı da. Liste uzar ve hepsi birbirinden fena.
Öldürülen kişi Çağla Joker. 25 yaşındaydı. Arkadaşı “Bakma, aslında Çağla kurtuldu. Böyle hayat mı olur?” diyor. Böyle yani…
Trans cinayetleri politiktir ve ne yazık ki örf, adet ve geleneklerimize göre çok bizliktir. “Kutsal aile” tamlamasını dillerinden düşürmeyenler “cenazeyi aile sahiplenecek mi sahiplenmeyecek mi?” sorusunu tabii mi karşılıyorlar? Yakıştırıyorlar mı kutsal ailelerine. Evetse, her şeyiniz çok sahte. (FG/HK)