Seyahat etmeyi farklı yerleri görmeyi severim. Tanımak istediğim bir ülkeye gittiğimde bir merakım da kitapçılara gitmek. Kitapçılarda, kitaplardan önce, gözüme kestirdiğim bir çalışanla o ülkenin, İngilizce yazılmış veya İngilizceye çevrilmiş kitabı olan, yazar önerilerini sorarım. Feminist, o ülkenin politik gelişimlerini anlatan ve polisiye gibi konularda olsa diye de eklerim.
Bu Google çağında beni demode bulabilirsiniz hiç gocunmam. Yüzyüze önerileri almak benim için daima daha çekici. Ayrıca, gittiğim ülkelerde otel, lokanta görevlileri dışında pek kimse ile tanışma şansım da her zaman olmuyor. Kitapları tanıyanların önerileriyle seçtiğimiz kitapların çok kere isabetli çıktığını gördüm.
Geçen ay Güney Afrika’ya Cape Town’a gittiğimizde de Waterfront’ta tanıştığım kitapçı beni, Güney Afrikalı yazarlarla, bu arada Zakes Mda ile tanıştırdı. Kitabın adı çok çekici geldi “ölme yolları”(*). Ölümlerden ölüm beğen gibi bir çağrışımı olan bu kitabın nesi çekici merak ederseniz kısaca aktarmak isterim.
Noria ve Toloki
Kitabın kahramanları, zorlu koşullarda yeni yaşama yollarını öğrenmek isteyen Noria ve Toloki. Onlar, aynı köyden çıkmış ve yıllar sonra bir teneke mahallesinde yeniden karşılaşan iki memleketli. Okuyucu olarak bana ölümlere ve yaşam boyu yoksunluklarına, yoksulluklarına ve ümit vadetmeyen koşullarına karşın mücadele etmek için birbirlerine ve bana enerji aşılayan iki dost.
Mda 1948’de Güney Afrika’da doğmuş, ödüllü bir yazar ve şair. Ways of Dying’ın hangi tarihte geçtiği net değil. Son 30 yıla oturtulabilir. Kitap ilk baskısının, 1995’de, ırkçılık rejiminin resmen sona ermesinden hemen sonra yapmış. Kitabın, daha ilk cümlesinden çarpıldım.
“Ölmenin farklı yolları vardır. … biz hergün birilerini gömüyoruz ama onlar düşmanlarımız tarafından öldürülüyor… Bizi özgürleştirmek için savaşanlar küçük kardeşimizi öldürdü."
Tanıdık hikaye
Türkiye’den coğrafi olarak çok uzakta olan Afrika’nın ücra bir kasabasında yaşananların çok tanıdık. Türkiye’nin kaza, afet, insaneliyle yapılan travmalarla dolu geçmişini hatırlatmaya gerek yok. Bu kitabı okuduğum günlerde günlük basına ve soyal medyaya yansıyan olaylarda ölümlerin üstünün kapatıldığı, sorumluların sorumluklarından yan çizdiği, hak aramanın zor örneklerle benzerlikler hatırlatanlar çok fazla. Ortak olan şiddetin baskının ve onlara karşı cezasızlığın hayatımızın her alanına girmiş olması. Kitabı okuduğum günlerde Türkiye’de bizim yaşadıklarımızla kale alınmayan, günlük yaşamın sıradan parçası olarak, aldırılmayan travmalar-şiddet baskı örnekleriyle benzer olaylardan bir ikisini aktaracağım
Örneğin; Temmuz 2018’de Çorlu’da 25 kişinin öldüğü tren kazasının hemen ardından, acil yardım gerekirken, acil olarak yayın yasağı ilan edildi. Kısa bir süre sonra, TBMM’inde, milletin vekilleri, olayın soruşturulmasına gerek olmadığına karar verdi. Kahramanımız, Toloki trene binmiyor.
“Trenlerde hergün ölenler oluyor diye Toloki trenle gitmeyi reddiyor Noria gülüyor…zira Toloki profesyonel bir ağıtçı olarak sürekli olarak ölümle içiçe yaşıyor. Ama bir insan hayatta kalmak için mümkün olduğunca kendi ölümünden kaçınmalıdır. Ne yazık ki çocuklarını doyurmak için trene binmek zorunda kalan kişiler her gün trende ölüyor. Onların hiçbir koşulda başka bir vasıta kullanmaları kabil değil”.
Kitabın içimi ısıtan ayrıntılarından biri, 40 yaş altındakiler bilmezler içimi ısıtan ayrıntılardan biri Primus gazocağı teneke evlerin kilit eşyalarından. Mda’nın dili sadece şairane değil aynı zamanda alaycı ve şiddet, yoksunluk-yoksulluk öyküsünü melodram haline sokmadan aktarıyor.
“Öykücüler öykü anlatmaya şöyle başlar. Öyküye bir zamanlar diye başlarlar. Hayır, hiç kimsenin bir öyküsü yoktur. Toplum öykünün sahibidir ve öyküyü kendi kurguladığı gibi aktarır. Toloki (homeboy) ve Noria’nın (homegirl) öyküsünü toplumun sesinin ihtiyaçlarını haklı çıkarmak için uyarlamayacağız.”
Afrika’nın bir ucundayız. Ama olaylar, gerçekler, duygular, tepkiler bize çok tanıdık. Çocuk ölümü deyince aklıma ne çok olay geldi. Korkmayın sadece ikisini hatırlatacağım.
Demirören AVM' bir ölüm
27 Temmuz 2018’de yaşanan olayı bilmem duydunuz mu? O gün Taksim'de bulunan Demirören Alışveriş Merkezi'nde 3-4 yaşlarında bir çocuk yürüyen merdiven boşluğundan zemine düşerek hayatını kaybetmişti. Olaydan bir saat sonra çocuğun ölümüyle ilgili hiç bir iz kalmıyor veya izler-deliller yok ediliyor böylece AVM tüketim hizmetlerini sürdürebiliyor. Hani bazı ülkelerde çocukların yaşadığı kazalardan sonra olay mahalline çiçekler ve diğer çocukların çizdiği resimler filan bırakılır. Diğer ülkelerin TV’lerinde görürüz bunları. Bu basit ritüeller kalanların, sevenlerin, olayın tanıkların mateminin derinleşmesine bir nebze yardımcı olabilir. Bu olayı önce sadece sosyal medyadan öğrendik.
Aralarında Demirören Medya Grubu’nun (DHA) da olduğu çok sayıda medya kuruluşu bu haberi görmezden gelmiş. Rivayet odur ki, olayın ardından çeşitli ihmallerin bulunduğu ortaya çıktığı ve bianet’ten Hikmet Adal’ın haberine göre sosyal medya kullanıcıları DHA yöneticilerinin haberinin yapılmasını engellendiğine dair şüphelerini dile getirdi. Şehrin en kalabalık yerlerinden birinde çocuk ölümü böyle kapatılırken, aynı günlerde Türkiye’nin bir yerindeki, bizim bir teneke mahallemizde dede evin kedisin parçalıyor. Dedenin amacı, hapse giren oğlunun eşini ve torunlarını korkutarak evden atmak.
Üç yıl önce 1128 akademisyen ve sonra farklı mesleklerden binlerce kişi çocuklar ölmesin savaş değil barış ortamı olsun diye bir şeyler yazıp imzaladık. Düşüncemizi ifademize ve barış temennimize resmi tepki yani “sözde yasal karşılığı” terörist olarak itham edilmek oldu. Davamız sürüyor. Bu durum, Noria’nin öldürülen oğlu ile ilgili olarak yetkililerin tepkisi benzer. Noria’dan diğerlerinin duymayacağı bir ortamda başsağlığı dileyen yerel komite yetkilileri onu-anneyi yerel komiteye de üye yapma “şerefini” veriyorlar. Buna karşılıkAnnenin bilinen failleri alenen lanetlememesi istendi. Bunu yapmasının düşmanlara yararlı olduğunu da gerekçe olarak gösterdiler. Ve anneden, Noria’dan 5 yaşındaki oğlunun kendi ölümüne yol açan ölümünde hatası olduğunu ve bu nedenle özür dilediğini açıklamasını istediler. Noria durumu değerlendirdiğinde kendilerinin özgürlük için savaştığını söyleyenlerin bildik kabile şeflerinden farkları yok” der.Açıkça, çeşitli kayıplarda hep olanları halının altına süpürmelerini isteniyor. 52 kişinin öldürüldüğü başka bir saldırıdan sonra yine olayın delileri olmadığı söylenerek inkar edildi ve kapatıldığını ve 4-5 yıldır araştırmadın bir yere gitmeden sürdüğünü, dosyaların habire kaybolduğunu okuyoruz.
Bir erkekle kadının öyküsünü anlatılınca farklı romantik boyutlarda var mı diye aklınıza gelmiştir. Zaten mahallede herkes onların birlikte olduğunu düşünüyor. Evet, onlar aynı kulübede yaşıyor. Onları kıskanan Shadrack’nın dediği gibi “onların ilişkisi yaratıcı”. Bizimkilerin, tüm kitap boyunca iki kez el ele tutuştukları ifade ediliyor. İlkinde çok şaşırıyorlar ve fark edince ellerini ayırıyorlar. İkincisinde ise imrenmemek kabil değil gururla ve saklanmadan yürüyüp gidiyorlar. “bu kez görülmekten de dokunmaktan da utanmadılar.”
Zaten olayın geçtiği teneke mahallelerde hiç kimsenin çıplak uyuması kabil değil.
“… Bir sonraki saldırının ne zaman olacağı bilinmez kimse gece çıplak uyumuyor. Gece yangın, daha doğrusu kundaklama veya bir başka olay çıktığında kaçmaları gerekebilir. Kaçarken ölebilirler. Ölen insan edebiyle ölmek ister, kimse çıplak ölmek istemez.”
Irkçılıkbitti yoksulluk sürüyor
Güney Afrika’da 1993’de ırk ayrımcılığı resmen bitti. Ama siyahların yoksulluğu devam ediyor. Kendisi de bir melez olan tur rehberimiz gururla Güney Afrika’da Mandela’dan sonra demokrasi var diyordu. Onun demokrasi tanımına göre “Eğer yetenekli bir sporcu veya çok çok başarılı bir öğrenciyseniz beyazlarla aynı imkanlara sahip olabilirsiniz”.
Afrika’da, Latin Amerika’da, Orta Doğu’da dünyanın dört bir yanında insanların sınıflarına, etnik gruba, renklere, cinsiyete, cinsel yönelime göre ayrımcılık olmadan barış, eşitlik ve huzur içinde yaşamak için yapılacak çok iş var.
Hiç kolay değil uzun soluklu kolektif bir mücadele sabırla sürdürülmek zorunda. İzninizle, ben kitapçı hanımın önerdiği diğer Afrikalı yazarları tanımaya ara versem biraz polisiye filan okusam daha iyi olacak
(*) Zakes Mda "Ways of Dying" Oxford Universty Press 1995