"Görmek başka türlü oluyor. İnsan hayatı, bir şey diyemem... Bugün bir arkadaşım öldü, 22 yaşındaydı. Boğulanların acısı da bu acının yanında unutuldu. İnsan en fazla annesi, babası, yakını öldüğünde üzülüyor. Bu olay iki günlük geçici bir şey. Kimsenin umrunda olmaz... Ölenler Türk olsa da bir şey değişmezdi, Seferihisarlı olsa da."
Sığacıklı balıkçı Eyüp Ermiş, Avrupa'ya kaçmak isterken Ege Denizi'nde yaşamını yitirenlerin durumunu bianet'e böyle değerlendirdi. 8 Aralık'ta fırtına yüzünden teknenin batmasının ardından ölenler Sahil Güvenlik tarafından Seferihisar ilçesine bağlı Sığacık sahilinden karaya çıkarılmıştı.
bianet'in konuştuğu Sığacık sakinlerinin olay gününü hatırladıklarında, kendi deyimleriyle "Moralleri bozulsa da", konunun üzeri bölge halkının bir kısmı ve ülkenin büyük çoğunluğu için kapanmış görünüyor. Konuyu mültecilerin insan hakları bağlamında ele alansa ne yazık ki pek çıkmadı...
Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın yaptığı basın açıklamasına göre teknede bulunan 85 kişinin yedisi sağ olarak kurtulmuştu. Seferihisar'da meydana gelen ölümlerden bir hafta sonraysa Türkiye'den "yasadışı çıkış" yapmaya çalışan 16 kişinin bulunduğu bir başka tekne Bodrum açıklarında batmış, teknede bulunananlardan sekizi yaşamını yitirmişti.
"Bu insanlar öldüyse suç devlette"
Adını vermek istemeyen bir diğer balıkçıysa yetkililerin yurtdışına çıkmak isteyenlerden haberdar olmamasının mümkün olmadığını iddia ediyor ve "Alkol alıp araba kullansam, polis çevirir; Güzelbahçe'ye kadar bile gidemem. Ama bu insanları yok farzetmek işlerine geliyor; paralarını alıyorlar, sonra ülkeyi terketmelerine ses çıkarmıyorlar" diyor:
"Gittim baktım, insanları oraya ölü balık gibi yatırmışlar. Aralarında genç kadınlar, delikanlılar var. Görüntüye dayanamadım, insan sonuçta. Bu olay Seferihisar'da daha önce de olmuştu ama katliam boyutuna gelmediğinden kimsenin dikkatini çekmedi. Şimdi Sığacık'a gelen turistler tedirgin olacak. İyi bir izlenim bırakmadık. Kabahat devlette."
Dükkanlarında balık temizlerken konuştuğumuz Pakize Ermiş'se kaçak göçmenlerin kıyıya çıkarıldığı gün onları görmeye gitmediğini anlattı. Ermiş böyle bir olay yaşanmasından üzüntü duyduğunu ifade etti.
"Daha önce Seferihisar'da meydana gelen olaylarda en fazla bir iki kişi ölmüştü. Yunanistan'a kaçmaya çalışıyor hepsi. Ölüm olmadığında duymuyoruz. Gencecik insanlara yazık oldu..."
Umut yolculuğu mu, ölüm yolculuğu mu?
İsmini vermek istemeyen Sığacık'taki balık restaurantlarından birinin sahibi cesetlerin kıyıya taşınmasına yardım ettiğini kaydederken, ekliyor:
"Beni en çok bir kız çocuğunun cesedi etkiledi. Yüzünde bir gülümsemeyle ölmüş. Bir de kadın vardı. İç çamaşırından euro çıktı. Ne umutlarla yola çıkmışlardı kim bilir. Onları öyle yerde yatarken görmek üzüntü vericiydi."
Seferihisar'ın adının böyle kötü bir olayla duyulmasından rahatsızlık duyan kaptan Kadir Tarım'sa, Seferihisar'ın eskiden güzel, şirin bir tatil beldesi olarak bilindiğini söyledi. Tarım'a göre kaçak göçmenlerin bilgi ve tecrübeleri yetersiz, bu nedenle kandırılıyorlar:
"Umut yolculuğu değil ölüm yolculuğu yapıyorlar. Kaptanı tanır mıyız diye bizi çağırdı güvenlik görevlileri. Ben tanımıyordum ama bir arkadaşım tanıdı. Meğer aynı işi daha önce 17 kez yapmış. İzmir'de kalan bir kaptan."
Sığacıklılar hala cesedi bulunmamış göçmenler olduğunu anlatıyor. Buna göre güvertede olanlar tekne battıktan sonra karaya vurmuşlar. Üşümesinler diye teknenin ambarında tutulanlarınsa çoğunun kadın ve çocuk olduğu tahmin ediliyor.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ne diyor?
Geçtiğimiz ay yaşanan kaçak göçmen ölümleri aslında Türkiye'de insan hakları konusundaki bilgi eksikliğinin de altını çiziyor. Konuyla ilgili Hacettepe Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Sema Buz, bianet'e Seferihisar'daki tekne kazasının ardından konunun haklar bağlamında düşünülmesi gerektiğini yazmıştı:
"İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 14. maddesi 'zulüm karşısında başka bir ülkeden sığınma istemenin temel bir insan hakkı' olduğunu kabul eder. Bu madde kapsamında kendi ülkelerinde hakları çiğnenen, yaygın insan hakları ihlallerine uğrayan, ülkelerindeki genelleşmiş şiddet ve çatışma ortamlarının varlığı nedeniyle kişiler kendi ülkelerinden ayrılma ve başka bir ülkeye sığınma durumu yaşıyorlar."
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin yanı sıra 1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi de mültecilerin hakları ve sığındıkları ülkere karşı sorumlulukları ve ülkelerin mültecilere tanıması gereken haklar konusunda evrensel bir çerçeve çiziyor. (GG/TK)