"Bütün dünyada sistem hep aynı. İktidardaki güçler kendilerine karşı gelenleri türlü yollarla susturmaya ya da yok etmeye çalışıyor."
Tek başına Türkiye'de basın tarihi ve gazetecilik alanında bir külliyat oluşturmuş olan Hıfzı Topuz'un son kitabı gazeteci cinayetleri üzerine: "Özgürlüğe Kurşun". Topuz, yüzyılın başına geri dönerek 1909'da Hasan Fehmi'nin öldürülmesinden başlayıp, Cumhuriyet'in ilanına, cinayetlerden sorumlu tutulan İttihatçıların idamına kadar bir hikaye anlatıyor. Topuz'un anlattığı hikaye, bugün hiçbir zaman olmadığı kadar yakıcı ve gündemde... Neredeyse bir asır sonra bir başka gazeteci, Hrant Dink düşünceleri nedeniyle öldürülebildi çünkü...
Hasan Fehmi Bey
Hikaye, 6 Nisan 1909'da Galata Köprüsü üzerinde vurularak öldürülen Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi Bey'le başlıyor.
"Daha her şey o kadar yeniydi ki. İkinci Meşrutiyet ilan edileli henüz sekiz olmuştu. Abdülhamit tahttan indirilmemiş ama yönetim İttihatçıların eline geçmişti. Zat-ı şahanelerinin hiçbir yetkisi kalmamıştı. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşanın başkanlığında kurulan kabineyi gerçekte Enver, Talat ve Cemal paşalar yönetiyordu. Basın sözde özgürlüğe kavuşmuş sansür kaldırılmıştı ama İttihatçılara ters düşecek tarzda yazı yazanlar karşı koyanlar, vatan haini saylıyordu."
Hasan Fehmi, ailesi Yunanistan'dan göç etmiş, Mekteb-i Sultani'de okumuş, Fransa'ya kaçmış Jöntürklerden etkilenmiş, Mülkiye'ye girmiş, Paris'e gitmiş, Meşrutiyet'in ilanıyla geri dönmüş fakat İttihatçılara ihtiyatla bakan biriydi. Serbsesti gazetesi hiç kimseye yakın durmayacak, özgürlükleri savunacaktı. Hasan Fehmi'nin ilk işlerinden biri şeyhülislamın yolsuzluklarını ve İttihatçıların buna nasıl göz yumduğunu yazmak oldu. Cenazesinde 50 binden fazla insan yürüdü.
Ahmet Samim
Hikayenin ikinci ismi Ahmet Samim "25-26 yaşlarında , uzun boylu, yakışıklı, gözünü budaktan esirgemeyen, akıllı, atılgan, becerikli, bütün kadınların dikkatini çeken, özgür fikirli, çok kültürlü bir aydındı".
Mekteb-i Sultani de okudu, amcası Asım Bey'in matbaasında Servet-i Fünun yazarlarıyla dostluk etti. Çeşitli dergiler çıkardı ama tutmadı. Son olarak Sada-yı Millet gazetesinde İttihatçıların politikalarını eleştiriyordu. Temmuz 1910'da öldürüldü. Cenazesinin kitlesel bir yürüyüşle kaldırılması engellendi.
İştirakçi Sosyalist Hilmi
Samim'in öldürülmesini ayrıntılarıyla verebilen tek gazete İştirak oldu. Gazetenin adının başında "sosyalist" yazan İştirakçi Hilmi, amcasından kalan mirasla o dönemde hayli etkili olan İzmir gazetesini alarak başladı. "Meşrutiyet'in ilanı İzmir'de bayram şenlikleriyle karşılandı. Türkler, Yahudiler, Rumlar, Ermeniler, Levantenler coşku içinde birbiriyle kucaklaştı. Hilmi ise artık İstanbul'a taşınarak orada daha büyük bir gazete çıkarmayı aklına koydu ve İzmir'den ayrıldı."
Topuz, "İştirak sosyalizmin Osmanlıda tek yayın durumundaydı. Fransa'daki sosyalist gazetelerden çeviriler yapılıyor, amele eylemleri halka duyuruluyordu" diye anlatıyor. 1 Mayıs bayramını ilk kez onlar duyurdular. 1910'da Osmanlı Sosyalist Fırkası kurulunca hükümet ürktü ve gazete kapatıldı. Hilmi Fransa'ya gitti, af çıktı, geri döndü, tutuklandı. Elinde ne varsa alındı, Sinop'a sürüldü. Daha sonra da Çorum'a... Beş buçuk yıl sonra İstanbul'a dönebildi. 1919'da Türkiye Sosyalist Fırkası'nın kuruluşunda yer aldı. 15 Kasım 1922'de, İstanbul işgal altındayken öldürüldü ama bugün bile kimin neden Hilmi'yi öldürdüğü bilinmiyor.
Zeki Bey ve Silahçı Tahsin
Hıfzı Topuz'un hikayesini anlattığı iki isim daha var kitapta: Mekteb-i Sultani ve Mülkiye'de okumuş, Düyun-u Umimiye'de çalışmış, aralarında İttihatçılarında bulunduğu insanların yolsuzluklarına tanık olmuş ve bunları yazmaya karar vermiş olan Zeki Bey. "Düyun-u Umimiye'de İngiliz delegesi Adam Block, Osmanlı Bankasına rakip olacak bir banka kurulması için girişimde bulunmuştu. Osmanlı Ermenilerinden işadamı Sarkis Gülbenkyan da bu işin içindeydi. Maliye Nazırı Cavit Bey de bu bankanın kurulması için çalışmıştı. (...) Zeki Bey bunları öğrendikten sonra bir rapor hazırladı ve bu rapor İttihat ve Terakki Genel Merkezi üyelerinin eline geçti. (...)İşte, Zeki Bey'in idam kararı bu sözler üzerine verildi."
İkinci kişiyse, muhalefete karşı Selanik'te çıkan Silah gazetesinde İttihatçıları savunan Silahçı Tahsin. Tahsin, milliyetçiliğin dozunu artırıp Teşkilat-ı Mahsusa içindeki insanları eleştirmeye başlayınca öldürüldü.
Mücadele devam ediyor
Topuz'un Mithat Paşa'yı anlatan Taif'te Ölüm ve Sabahattin Ali üzerine Başın Öne Eğilmesin kitaplarından sonra Özgürlüğe Kurşun, özgürlük/iktidar mücadelesinin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir dönemden hatırlanması gereken portreler sunuyor okura.
Dün açıklanan BİA Medya Gözlem Raporu "Adalet Terazisi Konuşana İşlemiyor" başlığını taşıyor. İnsanın içine bir asırda bir arpa boyu yol gidememiş olmanın kızgınlığı ve hüznü çöküyor. (EÜ/NZ)
* Özgürlüğe Kurşun, Hıfzı Topuz, Remzi Kitabevi, Ekim 2007, İstanbul, 256 sf., 12,50 YTL