*Fotoğraf: AA/arşiv
Son yazımda Zaporojiya için “fırtına öncesi sessizlik” başlığını atmıştım. Bu yazının üzerinden fazla bir zaman geçmeden o sessizlik önceki gün Zaporojiya kent merkezine atılan bir füze ile büyük oranda bozuldu.
Beş katlı binaya isabet eden füze, binayı yerle bir etti. Altından şu an itibariyle 13 kişinin ölü bedeni çıkarıldı. Üstelik hayatını kaybedenlerden birisi 8 aylık bebek. Çok sayıda da yaralı var.
Bugün siren sesleri arasında köyde zaman geçirirken öğleden sonra çok güçlü bir patlama sesi duydum. Yerimden irkildim. Patlamanın köyde olduğunu düşündüm. Hemen sonrasında da bize 10 km uzaklıktaki Marivka köyünde patlamanın gerçekleştiğini öğrendim. Sonucunu ayrıntılı olarak bilmiyorum.
Şu an tek bildiğim Zaporojiya’nın olağanüstü bir duruma geçtiği ve de sessizliğin bozulmaya başladığı. Dolayısıyla, tedirginlik olağanüstü bir biçimde artmış durumda.
Başka buralarda neler mi oluyor onu da kısaca anlatayım. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken insanlar burada şimdiden birbirlerine o gün için hediyeler alıyor. Buranın en sevdiğim yanı ne olursa olsun geleneklerinden vazgeçmemeleri. Yine parlamentoda 8 Mart, 1 Mayıs ve 9 Mayıs günlerinin tatil günleri olmaktan çıkarılması yönünde öneriler olduğunu ve o günler yerine başka günlerin konulması tartışmaların olduğunu okuyorum. Yakında bu günler yasaklanırsa hiç şaşırmam.
80 binin üzerinde takipçisi olan -özellikle savaşa katılmak istemeyenlerin ve çocuklarının bu savaşa gitmesini arzulamayanların takip ettiği- bir telegram kanalında bir hafta öncesinde savaşın sürmesi ya da barış konulu bir anket yapıldı.
Barış görüşmelerinin yapılması ya da yapılmaması dışında üçüncü bir şık olarak önce Rusların işgal bölgesinden çekilmesi sonra bu görüşmelerin yapılması yer alıyordu.
Çok sayıda insan doğrudan barış görüşmesini yapılmasını istiyor. Çünkü bu savaşta çocuklarının ölmesini istemiyorlar. Savaşın daha da yaşamlarını dayanılmaz yapacağına dair korkuları var.
Karşılıklı yoğun çatışmaların beklendiği bir dönemde oranlarını yazmadığım anketin hiçbir anlamı olmadığını biliyorum.
Anlaşılan her iki tarafta güçlerini bir kez daha savaş alanında görmek, denemek istiyorlar. Şu andaki durum sanıyorum bu.
Yaşadığım köyde ya da şehirde yarın ne ile uyanacağımız hiç belli değil..
Umutlu olmak için de hiçbir neden gözükmüyor ama hani umutsuz da yaşanmıyor o yüzden kendi kendime “umudunu karartma” diyorum çünkü beni diri tutan, tek tutunduğum, her şeyin iyi olacağına o dair umudum.
Er geç bu dünyayı cehenneme çeviren zalimlerin, kötülerin yenileceğine olan inancımı hiç yitirmek istemiyorum. Çünkü tarihte okuduklarımın bana öğrettiği de bundan ibaret…
(RT)