Bu yazıyı yazmayı planlarken başlığım Hayallerini Tek Diplomayla Sınırlamayan Kadınlar olacaktı ama yakın çevremde erkeklerin de az olmadığını görünce, bu başlıktan vazgeçtim. Konuştukça ve düşündükçe sayı arttı.
Ben de Okumaya Doymayanlar başlığıyla, kısa özgeçmişlerini bana gönderenlerin sırasına göre yazdım.
Kerime Çıldır
İkinci üniversite okuma hikayesi aslında benimle başladı. EÜ Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji bölümü 1982 yılı mezunuyuz ikimizde. Öğretmenlik yapmak için başvuru yapacağımız sırada sınav çıkardılar ve Ankara’da sınavı girdik ve kazandık.
Kerime’nin Eskişehir Seyitgazi’ye tayini çıktı ve gitti. Benim ise Hakkâri Yüksekova’ya. Öğrendiğim an, memuriyet hayatım başlamadan bitti. Kerime Seyitgazi’de evlendi ve bir oğlu oldu. Sonra İstanbul’a taşındı ve çeşitli dershanelerde ve okullarda Felsefe öğretmenliği yaptı.
Yıllar sonra oğlunun geçirdiği motosiklet kazası nedeniyle -o çalışıyordu, ben emekli hayatına alışmaya çalışıyordum, Anadolu üniversitesinde sınavsız 2. Üniversite sayesinde Tarih okumaya başlamıştım.
Bu nedenle İstanbul’a yardıma giderken kitaplarımı da götürdüm. Onun da hoşuna gitmişti benim okumam, o da ertesi yıl Coğrafya bölümünü tercih etmişti. Annesine maddi destek sağlamak için emekli olsa da- öğretmenliğe devam ediyordu.
Özel sektörde Felsefe gurubu öğretmenleri için çalışma alanları daralırken o şimdi coğrafya öğretmeni olarak Önce Kuşadası, ardından Aydın’da çalışmaya devam ediyor. İkinci üniversite için ise şöyle diyor: Yeniden okumak çok keyifli, üstelik gençlik döneminin zorlaması olmadan, 56 yaşında mezun oldum, üstelik okulun şeref listesinde yer alarak. 3 yıldır da İngilizce öğreniyorum ve B2 seviyesindeyim.
Bahar Tonak Eskier
Orta üçüncü sınıfta parasız yatılı sınavını kazanıp okula gittiğimde, tanıştığım ilk kişi Bahar ve Sabire’ydi. Onlar da sınav kazanarak gelmişti ve okula aynı gün girmiştik, aynı yatakhaneyi paylaştık. Yıllar içinde arkadaşlığımız ilerledi.
Lisede onlar fen bölümünü, ben de edebiyat bölümünü tercih ettik. Üniversite sınavlarında da farklı fakülteleri tercih etmişti ve EÜ Hukuk fakültesine girmişti, 1982 yılında mezun olurken ise 9 Eylül üniversitesi olarak bitirmişti.
Yıllarca eşiyle birlikte aynı hukuk bürosunda avukat olarak çalıştılar. Sonrasında emekli oldu, birlikte aynı kurslara gittik, pilates ve çini kursu. Uzun yıllar çini kurslarına gittik, sonrasında ben yer değiştirdim ama farklı yerlerde de olsa çiniyi bırakmadık.
Sonrasında AÖF’ye sınavsız 2 üniversite kapsamında Medya ve İletişim bölümüne kayıt yaptırdık ve yine birlikte okuduk ve ikimizde Onur Öğrencisi olarak mezun olduk. Ayrıca koro çalışmalarına da devam ediyor.
Oya Özdoğan
Benim sevgili kardeşim. Tanıştığımız andan itibaren çok iyi arkadaş olduk, uzun sayılabilecek bir süredir arkadaşlığımız, kardeşliğimiz sürüyor.
Niğde Lisesini bitirdiği yıl kazandığı Hacettepe üniversitesi Kütüphanecilik bölümünden 1986 yılında mezun oldu. Bir süre YÖK Dokümantasyon Dairesinde çalışmışlığı var ama, asıl 1986-1990 Boğaziçi Üniversitende Kütüphanesinde çalıştı.
Evlilik ve çocuk nedeniyle işine ara verse de tekrar aynı işe geri dönerek 2018 yılında emekli oldu. Çalışmasının son dönemlerinde Anadolu Üniversitesi AÖF İkinci üniversite kapsamında Aşçılık bölümüne girdi ve mezun oldu. Şimdi ise aynı okulda eşiyle birlikte sosyoloji okumayı planlıyor.
Zübeyde Ağırbaş
Yine İzmir Kız lisesinde sınav kazanarak Orta 1. de okula girenlerden, yani yatılı okul arkadaşlığımız var Zübeyde ile. 1978 yılında mezun olduğumuzda kazandığı İstanbul Üniversitesi Eczacılık bölümüne girip okumaya başlıyor.
Aynı yılın sonunda 2. Sınıfa geçtiğinde, tekrar sınava girerek o yıllarda adı Nişantaşı Üniversitesi olan Diş Hekimliği fakültesinde 2. Sınıf öğrencisi olarak okumaya başlıyor -okulun adı sonradan Marmara Üniversite oluyor. 4. Sınıfa başlarken yatay geçişle Ege Üniversitesi Dişçilik Fakültesine giriyor ve 1984 yılında mezun oluyor.
Eşiyle birlikte Muayene hekimliği yaparken 1990 yılında Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde çalışmaya başlıyor. 32 yıllık hekimliği ardından da emekli oluyor ama oğlunun polikliniklerine de destek vermeye devam ediyor.
2022’de emekli olduğunda AÖF’de (sınavsız 2.üniversite kapsamında) 4 yıllık Sağlık Yönetimi bölümünde de okumaya başlıyor. 2022 yılında çıkan aftan yararlanıp İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde 2. Sınıf öğrencisi olarak okumaya başlıyor. Oğlu ve kızı da Diş Hekimi olarak çalışıyor, hatta kızı da ailenin zorlamasıyla, kazandığı Veterinerlikte okumayı Diş Hekimliği okuyor. Başarılı bir hekim olarak çalışırken, yine aftan yararlanıp Veterinerlik okuyor, AÖF Aşçılık mezuniyeti de başka bir diploma sahibi yapıyor onu.
Zübeyde’nin bana bilgilerini gönderdiğinde yazdığı son cümle: “Kendimi çok şanslı hisse diyorum.” Ben de “okumak güzeldir” diyorum.
Yılmaz Dalkılıç
Yılmaz, hem üniversiteden arkadaşım hem de Söke’den dolayı bağlantımız var. 1982 yılında ege sosyolojiyi bitirerek Balıkesir’de öğretmenliğebaşladı.1983 yılında girdiği Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesinden de Tarih okuyarak mezun oldu dershane ve özel okullarda öğretmenlik yapmaya başladı.2017 yılında ise hayalını kurduğu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olarak ve Balıkesir’de serbest avukat olarak çalışmaya başladı ve halen çalışıyor.
Aysun Oğuz Kılıç
Köyden kente göç eden bir ailenin 5 çocuğundan biri olan Aysun; yine yatılı okuldan ve aynı fakültede farklı bölümlerde okusak bile oradan da arkadaşım. Parasız yatılı olarak okuduğu İzmir Kız Lisesinden mezun olduktan sonra EÜ Edebiyat Fakültesi Tarih bölümüne girerek 1982’de mezun oldu.
Kocaeli’nde yaşarken Kocaeli Üniversitesi Eğitim Bilimlerinde yüksek lisans yaptı ve 2007 yılına kadar Tarih Öğretmeni olarak çalıştı ve emekli oldu.
2007-2009 yıllarında AÇEV’de yetişkinler için okuma-yazma kurslarında gönüllü olarak çalıştı. Öğretmen olarak emekli oldu.
Emeklilik sonrası İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı ve 2010 yılında mezun oldu Kocaeli’nde serbest avukatlık ve Baroda Kadın Hakları Merkezinde aktif olarak çalışıyor 2022 sonrasında iki yıl Başkanlık yaptı.
Hayal ve Vizyon
Tarih bölümünden mezun olduktan sonra hocalarının da teşvikiyle akademik kariyer yapmak için girdiği sınavda başarılı olsa da -bu arada iyi derecede İngilizce öğrendi- dönemin koşullarında güvenlik soruşturmasında sakıncalı bulunarak bu hayalini gerçekleştiremedi.
Çocukluk hayali olan avukatlık hiç hayallerinden çıkmadı. Tekrar üniversite sınavına girerek İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne ekstern öğrenci girdi ve hafta sonları İstanbul’a giderek sınavlarına giriyordu. Sonrasında hafta sonu sınavları kaldırıldı ve Aysun okulu bırakmak zorunda kaldı.
1993 yılında çıkan afla sınavlara girerek tekrar okumaya başladı Yine terslikler ve öğretmenliği de sevdiğini fark ettiği için Hukuk okumayı bıraktı.
Öğrencilerine “hayallerinin peşinden git” diyen Aysun, 2007 yılında kendi hayallerini gerçekleştirmek için emekli oldu.
2008-2009’da çıkan afla geri döndü ve çocuklukta içgüdüsel olarak çizdiği vizyonunu -çevresinde avukat olarak tanıdığı hiç kimse yoktu- gerçekleştirebildiği için mutlu huzurlu ve neşeli bir insan olarak yaşadığı şehirde avukatlığını sürdürüyor.
Aysel Kaya
Yine yatılı okuldan arkadaşım. Şöyle anlatıyor kendini:
"Galiba bir şeyler öğrenmeyi hep sevdim. Bugün bile bir şey okurken ve ya izlerken bilmediğim bir sözcük veya özellik görsem hemen ne olduğunu anlamak isterim. Liseden sonra girdiğim Diş Hekimliği Fakültesi’nde okurken ve sonrası mesleğimi yaparken bir yandan ekonomi ile ilgili bir okul okuma isteğim vardı ama iş hayatı, evlilik, çocuk, üniversiteye uzak bir ilçede yaşadığım için bu hayalimi gerçekleştiremedim.
Elli yaşımı yeni geçmiştim, oğlumun da mezun olduğu İstanbul Üniversitesinin Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi programı AUZEF’in duyurusu ile sınavsız ikinci üniversite hakkından yararlanarak girebileceğim programlar arasında tarih ilgimi çekti. 2016 yılında Onur öğrencisi olarak mezun olurken, son sınıfta girdiğim Pedagojik formasyon sertifika programına kabul edilerek 6 ay boyunca, yüz yüze eğitim gerektiren derslere katılmak için İstanbul’a gittim. Altıncı ayın sonunda sınavlara girerek Pedagojik formasyon sertifikamı aldım. (Aysel benim de zihnimi açmış, ben de AÖF’de Tarih okumaya başlamıştım, sağolsun.)
Bu dönem benim için çok güzeldi. Yeniden öğrencilik yıllarına dönmüştüm. Okula gitmek, anfide ders yapmak, not tutmak. Yılın sonunda iki diplomamı da aldım, ne yazık ki 15 Temmuz darbe girişimi karışıklıkları nedeniyle mezuniyet töreni yapılamadı. Kucağımda torunumla birlikte kepli fotoğraf hayalimi gerçekleştiremedim."
Fügen Dönümcü
Fügen kuzenimin eşi, tanıdığımdan beri arkadaşım. Kendi sözleriyle okuyalım.
“Merhaba. Ben Fügen. Babamın görevi nedeniyle bulundukları Ankara’da 1960 yılında doğdum. Ailenin en küçük çocuğu olmanın şansını her zaman yaşıyorum. Çocukluğum, ilk gençliğim İstanbul-Büyükdere’de geçti. Okula giderken boğaz kıyısında yürümek, yazın her gün o soğuk sularında yüzmek, gemilerin ışıltısı, bunları arkadaşlarımla paylaşmak en güzel anılarım.
Okula gitmeyi hep sevdim. Kimya Mühendisi olmak idealimdi. İTÜ Kimya Fakültesi’ni kazanarak buna kavuştum. Üniversite sürecimi 80 öncesi kaos döneminde nispeten yapılabilen bir eğitimle ve sonrasında Maslak yerleşkesinin henüz kurulmaya başlandığı dönemde tamamladım. Sınıf arkadaşım Sökeli Mehmet, hayat arkadaşım oldu. Böylece Ege’nin sıcak insanlarını tanıdım, sevdim. Pelin ve Efe adında iki dünya tatlısı çocuğumuz var.
Düzenli bir iş hayatım olmadı ama her zaman uğraşacak, ilgilenecek hobilerim oldu. Anadolu Üniversitesi AÖF’de sınavsız İkinci Üniversite fırsatı olunca, Felsefe bölümünü kendime yakın buldum, hevesle okudum. Asıl bundan sonra okumaya devam etsem, oluşturduğum minik felsefe kitaplığıma daha çok zaman ayırsam! Diyorum ki, evden çıkamayacak hallere geldiğimde onlara zamanım olacak, şimdi seyahat etmek, yeni yerler görmek istiyorum.
Çok sevdiğim bir hobim var, bana dünyayı gezdiriyor: Hatıra kaşık koleksiyonum o kadar çok şey içeriyor ki. Kaşıkların üzerinde çoğunlukla bir ülkenin ya da şehrin sembolü yer alıyor. Bazıları ünlü bir kişi ya da bir olayı temsil ediyor, hatta bir masal bile görebiliyorsunuz. Her kaşık bir hikâye saklıyor aslında. Araştırmak, onlara ulaşmak, 1982 yılında başladığım koleksiyonum o kadar çoğaldı, zenginleşti ki, artık hayalim onlara bir müze kazandırmak.”
Fügen’in bu şahane koleksiyonunun meraklısı için Instagram hesabı: fugen_spoons. Öyle detay bir çalışma ki, her kaşığın hikayesini tüm detaylarıyla bulabilirsiniz.
Hülya Keskin
Hülya da yatılı okuldan arkadaşım. Bizden bir iki yaş büyüktü çeşitli nedenlerle biz aynı dönemde okuduk.
Hülya, ortaokuldan beri hep çalışmış, ama okumayı bırakmayı da hiç düşünmemiş, yatılı okula verdiği aradan sonra, tekrar yatılıya dönüş yapmış ve okula döndüğünde bizimle aynı döneme denk geldi.
Hülya kendisini çok güzel anlatmış ama hiç kimseyi detaylara boğmak istemediğim için özetliyorum:
Matematikle başı dertte, o dönem hepimiz için dert. Okudukları okulda klasik matematik okuyanlar, ara sınıftan okula giriş yapınca modern matematikle tanışıyor, bu tanışma çok sevimli bir tanışma olmuyor elbette. “Matematiği ezberleyen tek kişiyim herhalde” diyor bugün Hülya. Liseyi bitirdiği yıl kötü bir puanı yok ama istediği bölüme giremiyor. İkinci yıl girdiği sınavda da, babasının “İzmir dışına gidemezsin” demesi üzerine aldığı yüksek puana rağmen giremiyor. O dönem Edirne Tıp Fakültesi için puanları yeterli oysa.
Bu arada bir yandan çalışıyor, kısa süren bir evlilik yaşıyor. Babasının hastalığı nedeniyle işlettiği fırının başına geçiyor, fırının tüm borçlarını ödüyor. Ardından bir butik açıp 3 yıl işletmeciliğini yapıyor.
Liseden sonra 30 yıl geçiyor. “Elim kalem tutmayı bile unutmuştu” diyor bugün. Sınava girip, iyi bir puan almasına rağmen, dört yıllık bir fakülte yerine AÖF’de iki yıllık Halkla İlişkiler okumaya başlar. Çabuk bitsin derken, yine birtakım terslikler nedeniyle 4 yılda biter okul. Ardından Adalet yüksek okumaya başlar, amacı dikey geçiş sınavıyla Hukuk Fakültesi’ne girmek. Ama Hukuk sınavına girmeden 3. Bölüme kayıt yaptırır, İşletme yönetimi okumaya başlar. Bitirdikten sonra hedef elbette Hukuk.
Evşen Şencan
Benim canım yeğenim, aramızda 14 yaş var. Teyze-yeğen ilişkisinden daha çok arkadaşız ama birbirimizi gördüğümüzde ya da telefonla görüşürken “Teyzeeeeeeeemmm” diye başlarız konuşmaya.
Evşen kendini 3. Kişiymiş gibi anlatıyor.
1974 Aydın/Söke doğumlu, annesi Latife o yıllarda ev kadını, isteyerek evlenmiş olsa da kazandığı üniversiteye gidemediği için okumak içinde kalmış bir genç kadın. Anne dedesi aydın bir insan, babası da öyle. Beş kızından dördü İzmir Kız Lisesi’nde parasız yatılı, bir tanesi öğretmen okulunda yatılı olarak okurlar, sınav kazanarak. Hepsi okumaya, öğrenmeye istekli akıllı kızlar. Söke’de parmakla gösterilip takdir görüyorlar. Latife’nin hikayesini daha sonra anlatacağım. Babası Şadi toprak ağası. Söke’de çok sevilen bir insan. Maalesef 34 yaşında geçirdiği bir hastalık sonrası vefat ediyor.
İlkokulu Söke’de okuyor. Öğretmeni harika bir insan. 1.sınıfta babasını kaybettiği için ona karşı hep hassas ama Evşen de iyi bir öğrenci.
5. Sınıfta girdiği Anadolu lisesi sınavlarında iyi bir puan alıyor ve İzmir Özel Türk Koleji’nde yatılı olarak okuyor. İzmir’deki teyzeleri ve anneannesi hep destek, yalnız bırakmıyor. Kardeşi Niyazi’nin de aynı okulu kazanmasıyla İzmir’e taşınıyorlar. Artık hayat daha kolay. Sonuçta ana kucağında.
1992 yılında 9 Eylül Üniversitesi Mimarlık fakültesi Şehir Bölge Planlama bölümünü kazanıyor. Okuması zor bir bölüm. Bilen bilir, bölümün sloganı “hiçbir proje bitmez.” Uykusuz geceler ve yoğun çalışmalar sonucu 4 yılda okul bitiyor. Evşen’in okula girişinden sonra bir yıl sonra kardeşi de 9 Eylül Çalışma Ekonomisi bölümüne giriyor, bir sonraki yıl anneleri Latife Ege Sosyoloji bölümünü kazanıyor ve de içindeki okuma isteğini söndürüyor. Ev öğrenci evi, hepsi okuyor, 96’da okul bitince klasik çalışma hayatı, evlilik, boşanma… Dila adında bir de prensesi var.
2016’ya kadar çalışıyor, sonra evde vakit geçirmeye başlıyor, 2016’da kızı Dila Yeditepe Beslenme bölümünü kazanıyor.
2020’de teyzesinin desteğiyle Anadolu Üniversitesi AÖF’de 2. Üniversite programından bir bölüm okumaya karar veriyor. Bölümü seçerken biraz zorlanıyor, çünkü bu kez okumak keyif için. Okuduğu bölüm hem ilgi alanına girmeli hem de okuması eğlenceli, zevkli olmalı. Dila’nın diyetisyen olacağını düşünerek, ileride bir diyet mutfağı açma projesi sonucu Aşçılık okumaya karar veriyor.
Bölüm o kadar keyifli, dersler o kadar eğlenceli ki, Pandemide evde oturma zorunluluğunu keyfe dönüştürüyor. Günde 4-5 saat, acaba bir sonraki bölümde ne anlatılacak diye masa başından ayrılamıyor.
Sınav sonuçları muhteşem, okulu Yüksek Onur Belgesi alarak tamamlıyor. Bu arada Dila’nın okul bitiyor ama özel bir kurumda diyabet diyetisyeni olarak işe başladığı için annesi Aşçılık diplomasını kullanamaz. 2 yıl ara verdikten sonra, aşçılık okurken ilgisini çeken Antropoloji ile ilgili bir konuda eğitim almak istiyor.
Vakti var, ders çalışabilir, emekli de olmuş. Anadolu Üniversitesi’nde direkt antropoloji diye bir bölüm olmadığından, kültürel miras ve turizm bölümünü seçiyor. Dersler yine zevkli ama bu kez biraz daha ağır. Pandemideki gibi sürekli evde oturma zorunluluğu da yok.
Dışarıdan gelen uyaranlar biraz dikkatini dağıtsa da yine elinden geldiğince hazırlanıyor, sonuçlar iyi. Bölümün bitmesine 3 dönem var. İlk dönem derslerinden sonra her öğrendiği bilgi, gidip yerinde görme arzusu duyuruyor. Yunan, Roma, Anadolu Sanatları, bu gelişmelerin yansıtıldığı tarihsel kalıntılar, kültürel mirasımıza ve insanlık tarihimize etkileri hepsi ilginç ve görülmeye değer, alınacak diploma kullanılmayacak olsa da…
Sevinç Zaim Tabak
Yine yatılı okuldan arkadaşım. Aslında yazının konseptine uymasa da verdiği mücadele takdiri hak ediyor.
Kendi yazısından aktarıyorum:
“Yıl 1977. İzmir Kız Lisesi’nden mezun oldum. Aynı yıl girdiğim üniversite sınavında Ege Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesini kazandım. Ancak bir evlilik denemesine girmek için nişanlandım ve okula devam edemedim. Ertesi yıl kayıtlı olduğum fakülteye mazeret dilekçesi ile başvuru yaparak devam etmek istediğimi bildirdim, kabul gördüm. Fakat evlenmeyi tercih ederek okula gidemedim; evlilik denemesi kısa sürdü, ayrıldım."
"İş hayatına girdim. 1980 yılında yine üniversite sınavına girerek, tercih yapmadığım için 9 Eylül Üniversitesi Adalet yüksek okuluna kaydımı yaptırdım. Amacım, bu iki yıllık bölümü yüksek notla bitirip, 4 yıllık Hukuk Fakültesi’ne dikey geçiş yapmaktı."
"Çalıştığım için devam edemedim, kaydımı sildirdim. 1981 yılında 3.kez sınava girdim, 9 Eylül Üniversitesi İTBF / İşletme Finansmanı bölümüne kayıt yaptırdım, yine bitiremedim. 1985 yılında “başarısızlık” açıklamasıyla kaydımı sildirdim.
"3 kez sınava girip her birinde bir bölüme kaydımı yaptırıp sonrasında bitirememek biraz canımı sıktı, kendime yakıştıramadım.
Liseden mezun olduktan 12 yıl sonra 4.kez üniversite sınavlarına girdim ve dışarıdan sınavlara girerek Anadolu Üniversitesi İktisat bölümünü 1994 yılında başarılı olarak bitirdim. Hatta çalıştığım kurum, çalışırken okul bitirdiğim için beni bir maaş ikramiye vererek beni ödüllendirdi.”
Sevinç te yatılı okul arkadaşım. Ben arkadaş grubuna böyle bir çalışma yapacağım, kendinizi tanıtabilirseniz sevinirim deyince, tek okul bitiren arkadaşlarıma da “üzgünüm, yazı başlığına uygun değil” diyerek, üzüntülerimi bildirmiştim. Sevinç, tek bir diploma için bu kadar mücadele ettiğini yazınca, haksızlık edemedim."
Sevinç, köklü bir bankadan müdür olarak emekli oldu, güzel bir evlilik yaptı. Foça’ya yerleştiler ve şimdi kurslara gidiyor, bol bol geziyor. Foça’da sokak hayvanları ile ilgileniyorlar, özellikle kedilerin kısırlaştırılması ve bakımlarıyla ilgileniyorlar, ikisi de Foça’da “kedi dostu” olarak tanınıyor.
Öykü Özlem Uyar
Ben Öykü. 35 yaşındayım. Annem 3 yaşında iken annesi siyasi olaylarda öldürülen bir kadın. Hayatta her şeyi kendi başına yaşamak ve yapmak zorunda olan kalan ve üstlenen bir annenin, baba dendiğinde bile o duyguyu veremeyen bir babanın çocuğuyum. Ağabeyim ve kız kardeşim var. Koşullar gereği baskıcı, otoriter bir anne ile 18 yaşına kadar yaşamış, hayatı sorgulayan, gözü kara, istekli ve istikrarlı -aynı zamanda hayalperest bir kızım.
Ankara doğumluyum ama aslen İzmir’de büyüdüğüm söylenebilir. Liseyi İzmir’de okudum. Kız Anadolu Meslek Lisesinden dereceyle mezun oldum. Üniversite sınavlarında istediğim sonucu alamayınca İzmir’de burslu bir üniversiteye geçtim.
Ancak o sıralarda, daha ilk dönemde eşimle tanıştık. Anneme arkadaşım olduğunu söyledim, tanıştırmamla benim hikâye başladı. Anne aile) izni almadan evlenme kararı aldık. 2018 yılında Amasya’ya taşınıp evlendim. 6 ay sonra hamilelik ve şimdi 5 yaşında olan oğlum Barlas dünyaya geldi. Hamilelik ve doğumun ardından, açıktan iki üniversite bitirdim. İlki oğlum 1 yaşındayken girdiğim AÖF Sosyal Hizmetler bölümü, ardından İstanbul Üniversitesi AUZEF’in Çocuk gelişimi bölümü, diplomamla şu an yaşadığım yerde bir anaokulunda ücretli öğretmenlik yaparak yaşamımı sürdürüyorum.
Hayatımda “bir dil bir insandır” mottosuyla hep ilgimi çeken İngilizceyi daha küçük yaşlarda öğrendim. 4 yıldır, ara vermeksizin küçükten büyüğe özel İngilizce dersleri vermekteyim.
Mesleğimin daha ilerisi için çalışmalar yapmaktayım. İleride bu işimde bir akademisyen olarak hayatıma devam edeceğime, ilk başta annem olmak üzere, kendime söz verdim.
Ümit Akça
AÖF Tarih bölümünde okurken sınavlarda Ümit’le tanıştım. O da Tarih okuyordu ve sınav sonrası bir süre konuşuyorduk. Sonrasında da görüşmeye devam ettik. Yine mücadele ile geçmiş bir yaşam.
1952 İstanbul doğumlu.1969’da Nişantaşı Kız Lisesi’ni bitirince sınavlarda İTÜ Uzay bilimleri Temel Bilimler Fakültesi’ni kazanır ama o dönemin koşullarında devam edemez ve evlenir. Anadolu’da bir kasabada yaşarlar ama evlilik yürümez ve iki çocuğuyla İstanbul’a döner.
1980’de Gazi Üniversitesi İşletme 2 sınıfta okurken, İstanbul Marmara Üniversitesine kaydını aldırır. Çocuklar İstanbul’da ilkokulu bitirirken o 1985’te özel sektörde bir ihracat firmasına girer. İngilizcesi ilkokuldan itibaren iyi olduğu için 2. dil olarak Alman Kültür’e başlar, iş çıkışında akşam kurslarına devam eder, A1 ve A2’yi bitirip, 1991’de Almanya’da Goethe Institue’de yoğun kurslara katılıp ardından Mittelstufe Certficate ve B2 düzeyi.
Bu arada çocuklar üniversiteye başlamışlar, biri mühendis, biri diş hekimi olarak mezun olmuş, mesleklerini başarıyla sürdürüyorlar. Ümit ise bu arada büyük ihracat firmalarında imalat müdürlüğü yapmış
2001’de emekli olunca İzmir’e yerleşir. Burada da Desem Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezinde, İspanyolca ve Mitoloji kurslarına katılır. İspanyolca A1 ve A2 bitince İspanya’da B1 ve B2 yapar.
2013’te AÖF Kültürel Miras ve Turizm bölümüne kaydolur ve mezun olur. 2015 yılında girdiği 4 yıllık AÖF Tarih Bölümünü de 3 yılda bitirir.
Corona döneminde ise kaydını yaptırdığı 4 yıllık Siyaset ve Uluslarası İlişkiler bölümünü de yaz dönemi sınavlarında üst sınıf derslerini vererek, 2 yılda bitirir.
Bu arada değişik dönemlerde resim, bilgisayar, seramik, briç, ebru sanatı gibi kurslara katılır ve sertifikalarını alır
Emeklilik yıllarındaki zamanını gençlik döneminde yapamadığı hobilerle değerlendirir.
Şimdi Datça ve İzmir arasında bir yaşam sürdürüyor, bizde neredeysek görüşmeye devam ediyoruz. Yaz tatillerinde, eğitimini aldığı bölümlerin kaynak kitaplarını okuyarak zamanını değerlendiriyor.
Ozan Adıgüzel
Ozan’ı 3 aylıkken tanıdım. Sosyoloji bölümünde okurken 3. sınıfta annesi Sevilay de Hacettepe’den geçiş yapmıştı. O günden bu yana hep bir arada olduk, büyümesinin her evresine şahidim yani. Çok kısa bir şekilde kendisini şöyle anlatmış:
“Öğretmenlik yaptığım dönemde, ki henüz bir fakülte bitirip birini yarım bırakmışken, öğrencilerime derdim ki: ‘takriben 16 yaşlarında alan, 18 yaşlarında bölüm tercihi yapıyorsunuz ve 70 yaşındaki haliniz 16 yaşındaki çocuğun tercihi ile yaşanmış oluyor…’
Halbuki ben ilk bölümüm olan matematiği (bilgisayar programcılığı yan dal) bırakıp tiyatro bölümünü tek tercih olarak seçmiş, bitirmiştim (sinema da yan dal) , yani öğrencilerime aslında kendimi anlatıp, hayallerle bunun aksinin olabileceğini söyleyerek…
Ha öğretmenlik mi? Yok, şimdi avukatlık yapıyorum. (Hukuk fakültesinden önceki ön lisans adalet bölümünü bitirip dikey geçiş sınavıyla Hukuk Fakültesini kazanarak,)”
Sabise Olguner Tamer
1961 yılında 6 kardeşin 5 numarası olarak doğdum. Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden bir babanın ve yaşamını evlatlarına adayan bilge bir annenin çocuğuyum. Ortaokul 2. sınıfta, şu an tam 57 yıllık arkadaşım Bahar Tonak’ ile “kazanırsak gideriz.” diyerek Parasız yatılı sınavlarına girdik ve İzmir Kız Lisesi’nde okuma hakkı kazandık.1974 yılında parasız yatılılık süreci. Aslında yaşamımı nasıl şekillendirdiğimi anladığım başlangıç… Şu anda en sevdiğim gerçek dostluklar ve arkadaşlarım…
1978 yılında biten 4 yıllık İzmir Kız Lisesi günlerinin ardından mezuniyet ve iş hayatı. Turban Çeşme Oteli’nde iş hayatına ilk adım ve ardından Ege Üniversitesi İşletme Fak. Aydın Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü seçtim. Aydın’a günübirlik gitmeler ve dönmeler. 12 Eylül döneminin sıkıntılı günleri ve 1984 yılında canım eşim Adnan’la evliliğim ve okulu bırakmak zorunda kalmak… Üzüntü ve pişmanlık dolu yıllar…
1993 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürü asistanlığı deneyimi. Siyaset ve belediyeciliğe ısınmam.ve ardından üniversite sınavlarına 2. Giriş. 9 Eylül Üniversitesi Mahalli İdareler Bölümünü kazandım. 2 yıl süren öğrencilik günleri, her gün derslere giriş, sınavlar, dostluklar, sınıfın ablası olmak, çok keyifliydi.1993 yılında mezun oldum.
2003 yılında sevgili eşim Adnan’ı kaybetmem nedeniyle memleketim Çeşme’ye döndüm. İzmir’deyken bir inşaat, proje, satış şirketinde çalışıyordum, Çeşme’de de 2005 yılında gayrimenkul ofisi açtım.
Bizim 2. Öğretim danışmanımız Canım Hacer’in inanılmaz yardım ve desteğiyle güncel mesleğim ile ilgili olarak Anadolu Üniversitesi AOF Emlak Yönetimi bölümüne kaydımı yaptırdım. İlk dönem sınavları online olmak üzere kalan 3 dönemi de yüz yüze sınavlarda gayet başarılı mezun oldum.
Üçüncü bir bölüm mü? İletişim okumak için bu yıl kaydımı yaptırmayı düşünüyorum.
Mehmet Gönen
“Ben Mehmet Gönen. 1991 yazında İzmir Çamdibi semtinde dünyaya geldim. Sokak kültürünün hala devam ettiği, mahalle futbol maçları ve tatlı savaşları, taso oyunları, futbolcu kartı, meşe(bilye), 9 taş, sek-sek, atari gibi oyunların son temsilcileri olarak anaokulu ilkokul ortaokul ve lise hayatımı bu semtte geçirdim. Bir tek babamın askere geç gitmesinden dolayı 1.sınıf Karabağlar İlkokul, 2.sınıf 1.dönem Hatay Mithatpaşa civarlarında bir okulda okuduktan sonra yeniden Çamdibi’ne döndüm.
Mersinli Merkez Camii imamı olan babam her zaman eğitimime önem vermiş ve okutmak için çabalarken ben o çabada pek değildim, daha çok bir şeyler satma, ticaret yapma ve müzik üzerine yoğunlaşmak istiyordum. Müzik yeteneğim ilkokulda keşfedilmiş, okul korolarında bulunmuş ve güzel sanatlar lisesinden davet almama rağmen, aile yönlendirmelerinden ötürü Sıdıka Rodop Lisesi’ne kaydımı yaptırdım.
İlk yıl sınıfta kalma ile başladığım lise hayatımın 3.senesinde ticaret fikri hep kafamdaydı ve her yaz bulunduğum çeşitli çalışma ortamlarında yeterince gözlemde bulunma fırsatım olmuştu.
İşte tam bu anda 2 üniversite okuma fikri beynime oturmuştu. Dış ticaretin resmi kısmını öğrenebileceğim 2 yıllık bir okul. Daha sonra kendi işimde veya çalıştığım firmalarda kullanmak üzere öğrenebileceğim İşletme veya İktisat. Son olarak da kendime ait ve ticaret yapacağım bir şirketim olması. Tabi varlıklı bir aileden gelmediğim için bir an önce işe başlama fikri de mevcuttu. Fakat lise son sınıfa geldiğimizde 2 yıllık Dış Ticaret fikri artık tamamıyla aklımdaydı.
Netice de ilk ve tek tercihim olan Pamukkale Üniversitesi Honaz M.Y.O Dış Ticaret bölümünü kazandım. Yine tüm okul hayatımda olduğu gibi iyi değil ama kötü olmayan 4 üzerinden 2,8 not ortalamasıyla mezun oldum. Bu süreçte ayrıca Pamukkale Üniversitesi’nin düzenlediği, 1 yıl eğitim görüp kazandığım Dış Ticaret Uzmanlık sertifikasını da CV ‘me eklemiş oldum. Şimdi önümde 2 yol vardı. Ya işe başlayacaktım ya da sınırlı kontenjan açıldığından baya bir zor olan DGS sınavına girip hayallerimi devam ettirmekti.
Ben de hayali devam ettirme kararı aldım. Hem fakülte de gerçek bir üniversite deneyimi yaşamak, hem de kurduğum minik hayalleri adım adım gerçekleştirme tutkusuyla, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım. Bir amfide ders görmek gerçekten çok güzel bir duyguydu, başka bir şehirde, başka bir üniversitede okumak muhteşem bir duyguydu. Her şey çok güzeldi. Hem ticaretimi hem müziğimi 2 şehirde de sürdürdüm ve denedim. Buradan da mezun olmayı yine 4 üzerinden 2,70 ile başardım.
Derslerden çok az bir şey öğrenip 1 er sene uzatma ile üniversite hayatını doya doya 2 farklı şehirde 6 sene yaşamış oldum. Buraya yazacak çok şey var. Ama yaşantımın kısa süreli öyküsü bu.
Son olarak mezun olduktan sonra yine hayalimden devam ederek gümrük firmasında çalışıp, oradan firma ayağına transfer olup o kısmı da halledip, şu zamanlarda yani 34 yaşımda, yurtdışında şirketimi kurmuş ve kendi işim için koşturmaya başlamış bulunmaktayım”
Mehmet’i yeğenimin arkadaşı olduğu için tanıdım, çok da sevdik birbirimizi. Hayat ona istediği kapıları açacak diyorum.
Cevdet Özdoğan
Yazmakta en zorlandığım kişi Cevdet, sevgili Oya’mın eşi Cevdet. Yazdıklarını atlamadan nasıl yazabileceğimi konuşuyorum Oya’yla. “Biliyor musun, yazdıkları yaptıklarının çok azı, üç kere dünyaya gelmiş gibi çalıştı” diye anlatıyor kocasını.
1962 doğumlu Cevdet. Babasının görevi nedeniyle bulundukları Yozgat Boğazlıyan’dan İstanbul’a Orta 2.sınıfın ikinci döneminde gelirler.
Ülkede olayların başladığı 1978’de liseden mezun olur, tek tercih olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Makine fakültesini kazanır. Olaylar nedeniyle okul kapalıdır, yaklaşık 6 ay geç başlar ve 77 çıkışlılar ile okumaya başlar. Diğer arkadaşları1-2 yıl kaybederken o 3,5 yılda okulu bitirir.
Zor zamanlar. Erenköy sağcıların, İTÜ ise solcuların olduğu bir okul, nerede okuduğunu bile söyleyemez durumda. Hemen askere gitmek ister ama askerlik için sıra var, beklemesi gerekir. O da İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsüne başvurur ve makine mühendisliğinin yanında yönetim tarafını güçlendirmek için kayıt yaptırır. Çok yoğun ve özel bir programla, 1983’te sınıf birincisi olarak orayı da bitirir. Bu arada askerlik sırası gelir. Cevdet o günleri de şöyle anlatıyor: “Benim ilk iş hayatı tecrübem askerlikle başladı. Çok şey öğrendim, zorlukları nasıl aşacağımı, organizasyondaki yetkililerin (subay ve astsubayların) birbirlerine yaptıkları ayak oyunlarının nasıl aşılacağı konusunda enteresan deneyimlerim oldu”
Askerliğinin son dönemlerinde yaptığı iş başvuruları sayesinde askerlik bitiminin ertesi günü, 1984 Eylül ayında işe başlar. İlk işinden memnuniyetini de şöyle anlatıyor: “Yeni bir şey öğrenmenin ne kadar zevkli olduğunu fark ettim ve kendimle ilgili bir karar aldım, ben hep yeni işler öğrenecek, yeni işler yaratacaktım ve yeni insanların gelişmesine yardımcı olacaktım. Kendim gelişmeyi seviyorsam başkalarını da geliştirmem gerekir diye düşünmeye başladım. Bu belki de hayatımın birçok noktasını etkileyecek kararlardan biriydi.”
1987’de Oya’yla evlenirler ve 1988 yılında kızları Elif dünyaya gelir.1990 yılında Toyota’nın Sabancı grubuyla beraber bir otomobil fabrikasını açacağını onu öneren bir arkadaşının aracılığıyla öğrenince başvurur ve kabul edilir. Zor bir karardır ama işi kabul eder ve Japonya’ya gider. 3-4 ay Japonya, 1-2 ay Türkiye.
Bir süre sonra işten ayrılır, Otomotiv sektörünün farklı şirketlerinde başarılı işler yapan Cevdet, adına Yalın Üretim dedikleri bir sistemi baz alan ve kuruluşuna destek verdiği Yalın Enstitü’ ye, farklı bir danışmanlık modeliyle danışman olarak Başkan Yardımcısı olarak destek vermeye başlar. Yıl 2009’dur ve profesyonel çalışma hayatına son vermiştir.
Eski iş arkadaşlarını Enstitü’ ye davet eder, “ülkenin rekabetçiliğini nasıl arttırabilir, şirketlere nasıl destek verebiliriz” diye çalışmaya başlarlar,
Cevdet bu dönemi de şöyle anlatıyor: “Sevmediğim danışmanlık modelinden ayrılıp, yaparak, uygulayarak, öğretmeye geçiş dönemiydi ve bir kez daha gördüm ki, ben aslında insanlara öğretmeyi, yetiştirmeyi, iş geliştirmeyi daha çok seviyorum. O dönemde düşünmeye başladığım şeylerden biri de ben tüm öğrendiklerimi, çalıştığım şirketlerde, bu ülkenin kaynaklarıyla öğrenmiştim. O halde bunu farklı yerlerde de uygulayabilir olmam lazımdı. İlk görev aldığım yerlerden biri Fransa’da bir şirkete danışmanlıktı.
Bir Türk olarak, Fransa’da İngilizce konuşup ürün geliştirme konusunda danışmanlık yapmak zor ama bir o kadar önemliydi. Ve ben, bunu geliştirmeyi, kendimce ülkemi temsil etmeye karar verdim. Bunu yapmaya başladıktan sonra, fayda yarattıkça yurt dışı danışmanlığı artmaya başladı, örneğin 2019 Pandemi öncesi 18 ülkeye 200 gün yurtdışında olacak şekilde danışmanlık vermeye başladım.
Dolayısıyla gücün bilgiden geçtiğini, doğru bilgiyle gittiğinizde ker yerde, her şey olabileceğinizi, her şeyi görme ve gösterme fırsatım oldu… Şimdi tempomu azaltsam da sadece Türkiye değil, Dünya Yalın Enstitüler Birliği’nin de yönetim kurulu ve icra kurulu üyesi olarak görev yapıyorum.”
Cevdet’in kendisinin bile kısaltarak beş sayfaya indirdiklerini ben özetin özeti olarak bir sayfaya indirebildim.
Ve ben...
Çok ta kendimden bahsetmek istemiyorum. Değişik yazılarımda kendimden bahsettim zaten.
1961, Aydın Söke doğumluyum. Orta 2’ye kadar Söke’de okudum, sonrasında girdiğim Parasız Yatılı sınavını kazanarak 1974 yılında orta 3. Sınıftan itibaren İzmir Kız Lisesi’nde okudum ve 1978’de mezun oldum.
İzmir kız Lisesini bitirdikten sonra EÜ Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji bölümüne girdim, okulun ilk 2 yılı çalıştığım için, 3. yılda okula devam etmeğe başladım. 4. yılda arkadaşlarımla beraber mezun oldum. 3. sınıftayken devam ettiğim 2 yıllık Eğitim Bilimleri bölümünden aldığım Öğretmenlik diplomasına da sahip olmuştum. Çalışmaya başlamıştım ama Öğretmenlik başvurusu yaptığım yıl sınav çıkartıldı, Ankara’ya sınav için gittik, bu sınav sonrası Hakkâri Yüksekova’ya tayinim çıktı. Gitmedim çünkü; öğretmeyi değil öğrenmeyi seviyordum, ailem de zaten istememişti.
Zor bir iş yaşamım olmuştu, erken emeklilik hakkından yararlanarak 1999 yılında emekli oldum, ama 2010 yılına çalışmaya devam ettim.2015 yılında sınavsız 2. Üniversite hakkından yararlanarak Anadolu Üniversitesi AÖF de tarih okumaya başladım. O bitince, Aşçılık, ardından Medya ve İletişim okudum. 2022’de 5 diploma sahibiydim. Şimdi de okumak istiyorum ama kendime uygun bir bölüm bulamadığım içim, eğitim hayatımı sonlandırmış buluyorum.
---------
Bu arada değişik nedenlerle yazamayan arkadaşlarım da var.
Örneğin; yatılı okuldan arkadaşım Zuhal’in oğlu Tuna, kamu yönetimini bitirdikten sonra devlet memurluğu yapamayacağına karar verip Hukuk Fakültesi’ne giriyor. Şimdi kardeşiyle avukatlık bürosu işletiyor.
Yeğenimin eşi Murat; gazetecilik eğitimi sonrası şimdi, bir yandan gazetecilik yaparken aynı zamanda AÖF’de Tarih okuyor.
Arkadaşım Zübeyde’nin kızı Günce, Veterinerlik okurken bırakıp annesi, babası ve abisi Diş Hekimi olduğu için o da Diş Hekimliğini kazanarak bitiriyor, diş hekimi olarak çalışırken önce Aşçılık okuyor ve bitiriyor. Ardından daha önce bıraktığı Veterinerlik Fakültesi’ne devam ediyor.
Arkadaşım Kemal, Hukuk okuyup sonrasında AÖF’de Fotoğrafçılık okuyarak hayalini gerçekleştiriyor.
Ben bunu niye yazdım? Arkadaşlarımın çabaları çok kıymetli. Hayallerini tek diplomaya sığdırmıyor, yeni hayallerini gerçekleştiriyorlar. Bilinsin istedim.
(HDE)