Fotoğraf: AA
Türkiye'de ilk Covid-19 vakasının resmi olarak duyurulması ile birlikte 2020 Mart ayının ortasında hem MEB'e bağlı ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında hem de üniversitelerde yüzyüze/fiziksel eğitime ara verildi. MEB'e bağlı devlet okulları bu süreci çoğunlukla EBA platformu ve TV üzerinden yapılan yayınlarla takip etti. Öğretmenleri ile çevrimiçi platformlarda biraraya gelebilen öğrenciler olduğu gibi öğrencilerinin evlerini ziyaret edip basılı kaynaklar ulaştıran öğretmenler de oldu. Özel okullarda ise çeşitli çevrimiçi öğrenme platformları üzerinden öğrenme süreci devam etti.
Hem devlet okullarında hem özel okullarda uzaktan eğitim sürecini bambaşka tecrübe eden öğrenciler, aileler ve öğretmenler oldu. Teknolojiye ve internete erişim, uzaktan eğitimi takip edebilecek teknolojik cihazlara, evde dersleri takip edebilecek uygun bir ortama sahip olma, salgının etkilediği psikoloji ve öğrenme motivasyonu gibi faktörler öğrencilerin uzaktan eğitime devam etme ve bundan faydalanma hallerini etkiledi. Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin, eğitime erişim eşitsizliklerini nasıl artırdığını, evde birden fazla çocuğun tek cihazdan dersleri takip etmeye çalışmasının örneklerini, öğretmenlerin yaşadığı zorlukları Eğitim Reformu Girişimi'nin Türkiye'de Koronavirüsün Eğitime Etkileri raporlarında okuyabilirsiniz.
Ders süreleri 30 dakika
Sonbaharın yaklaşması ile birlikte Türkiye'de okulların yüzyüze eğitime geri dönmesi de bir hayli tartışılmaya başladı. MEB'e bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarının 31 Ağustos 2020'de eğitime başlayacağı ilan edildi. Bu tarihten itibaren 3 hafta telafi eğitimi için ayrılacak. Özel eğitim kurumları da Ağustos ortasında telafi eğitimine başlayacaklarını duyurdular. MEB okullarda alınacak önlemleri bir genelge ile duyurdu.
Milli Eğitim Bakanı şimdiye kadar okullarda fiziksel hazırlıkların yapılmakta olduğunu, ders programlarının ve içeriklerinin yeni normale göre şekillendirileceğini, çocukların okula haftanın üç günü gideceğini ama okulların 6 gün eğitim vereceğini, temel dersler olarak adlandırdığı Matematik, Fen bilgisi, Türkçe derslerinin yüz yüze eğitimle, geri kalan derslerin uzaktan eğitimle verileceğini, ders sürelerinin de 30 dakika olarak kısaltılacağını açıkladı.
Bu yazıya son şeklinin verildiği 12 Ağustos 2020 tarihinde, özel okulların 15 Ağustos'ta eğitime uzaktan eğitim yöntemleriyle başlayacağını, Eylül sonunda yüz yüze eğitime geçileceği bilgisi geldi. Aynı yöntemin devlet okulları için de uygulanacağı konuşulanlar arasında. Bu konudaki resmi açıklamayı beklemek gerekecek.
Birçok insanı ilgilendiriyor ve endişelendiriyor
Hem dünyada hem Türkiye'de Covid-19 salgınının etkilerinin yeniden artmaya başladığı bu dönemde okulların fiziksel eğitime başlayacak olması birçok insanı ilgilendiriyor ve endişelendiriyor. Aileler çocuklarını okula göndermenin güvenli olup olmayacağından emin değiller. Okullarda alınacak önlemlerin gerçekten uygulanabilir olup olmadığı, çocukların ve gençlerin bunlara ne kadar uyabileceği, okulların ve öğretmen kapasitemizin bu önlemleri almak için yeterli olup olmadığı, tüm hazırlıklar yolunda gitse ve önlemler alınabilse de bunların virüsün okullarda yayılmasını durdurup durduramayacağı tartışmalar arasında.
Ailelerin çocuklarını okula göndermekle ilgili ciddi endişeleri olsa da her iki ebeveynin de çalıştığı, bakıcı/aile desteği olmayan ebeveynlerin çocuklarını okula göndermekten başka bir çözümü yok gibi görünüyor. Normalleşme ile birlikte şirketlerin çalışanlarını evden çalışmaya teşvik etme oranı da azaldı, yavaş yavaş çoğu çalışan ofislerine döndü ya da yakın zamanda dönecek. Çalışan ebeveynlerin çocuklarını okula göndermemeyi ya da uzaktan eğitimle devam etmeyi tercih etmeleri durumunda alabilecekleri herhangi bir kamusal çocuk bakım desteği yok. Bu konuda ebeveynlerin farklı görüş ve endişelerine yer veren Elif Doğan'ın anketi ve yazısını okumanızı öneririm.
Önemli bir muhatap da öğretmenler
Konunun önemli bir muhatabı da öğretmenler. Uzaktan eğitim sürecinden sonra hizmetiçi eğitimlerini de uzaktan eğitim imkanlarıyla gerçekleştiren öğretmenler, planlama yapabilmek için kendilerine yeni dönem ile ilgili gelecek bilgilendirmeyi bekliyor.
Eğitim-Sen'in yaptırdığı araştırma ve öğretmenlerin okulların açılmasına dair endişeleri Bianet'in bu haberinden de okunabilir.
Rapora göre araştırmaya katılan öğretmenlerin büyük kısmı salgın bitmeden okulların açılmasını istemiyor. Mevcut koşullarda okullar açıldığı takdirde kendilerinin ve ailelerinin sağlıklarının riske edilmiş olacağını, Bakanlığın açıkladığı tedbirlerin okullarda uygulanabilir olmadığını, fiziksel imkânlar, öğretmen sayısı, temizlik hizmeti gibi temel konularda yetersizliklerin olduğunu düşünüyorlar. Eğitim-Sen, öğretmenlerin endişelerinin Bakanlık tarafından duyulmasını ve karar alma sürecine öğretmenlerin de dahil edilmesini talep ediyor.
Bir yandan da birçok insan 31 Ağustos'ta MEB'e bağlı okulların açılacağını ama salgının ilerlemesi ile birlikte birkaç hafta sonra yüz yüze eğitime yeniden ara verileceğini ve en azından bu dönemin uzaktan eğitim ile tamamlanacağını düşünüyor. Geçen hafta medyada tartışma konusu olan haberler arasında, çocuklarını özel okula gönderen ailelerin, 2 haftalık açma kapama döneminin, özel okul ücretlerinin ödenmesi ile ilgili bir çözüm olduğunu düşünmeleri de vardı.
Metropol araştırma şirketinin Temmuz 2020 anketine katılan katılımcıların yüzde 64'ü de okullların açılmasını istemediklerini çünkü bunu güvenli bulmadıklarını ifade etmiş.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası ise yayınladığı raporda okullarla ilgili üyelerinin görüşünü şu şekilde ifade etmiş:
"Havalar soğuyunca doğal havalandırmanın da çok güçleşeceği, sınıfların boyutları ve kalabalık öğrenci sayıları dikkate alındığında sosyal mesafe kurallarına göre oturma ve ders düzeninin sağlanmasının mümkün olamayacağı açıktır. Bu konularda gerekli hazırlıklar yapılmadan, sırf özel okul sahipleri tahsilat yapabilsin diye okulları açmak, salgını yaygınlaştırmaktan başka sonuç vermeyecektir. Okullar, salgın bütünü ile kontrol altına alınmadan ve eğitimin sağlıklı bir şekilde yapılmasına imkân verecek gerekli düzenlemeler yapılmadan açılmamalıdır."
Türkiye ile benzer ülke ABD
Dünyadaki gelişmelere bakıldığı zaman, görülen şu ki vaka takibini etkili yapabilen, çok sayıda test uygulayan ve salgının artış hızını nispeten kontrol altında tutabilen ülkeler Türkiye'den çok daha önce okulları normalleştirmeye başlamış.
İnceleyebildiğim ülkeler arasında Marttan beri okulların kapalı olması durumunda Türkiye'nin durumunun ve tartışmaların en benzediği ülke Amerika Birleşik Devletleri. Okulların yeniden açılması için Millî Eğitim Bakanlığı'nın okullarda alınmasını istediği önlemler dünyadaki iyi örneklerle uyum gösteriyor; gelişmelerin ve iyi örneklerin takip edildiğini söyleyebiliriz.
TIKLAYIN - ABD'de 800 öğrenci Covid-19 şüphesiyle karantinada
Fakat yaz tatili ve Kurban Bayramı sebebiyle olan sosyal hareketlilik, alınan önlemlerdeki azalma, birçok insanın kalabalık mekanlarda sosyal mesafe kurallarına uymadan bir araya gelmesi gibi sebeplerle artışta olduğunu hepimizin gözlemlediği vaka sayıları ve birçok bilim insanının artırılması gerektiğini söylediği test sayıları ile okulları açmak için yeterince kontrollü ve güvenli bir durumda olup olmadığımızı bilmiyoruz.
Eğitim Bilim Kurulu oluşturulmalı
Okulların açılması süreci ile ilgili halk sağlığı uzmanlarından, öğretmenlerden, bilim insanlarından gelen önerileri derleyerek bu yazıyı bitirmek isterim:
• Test sayıları önemli oranda artırılmalı ve vaka temaslı kişiler de yakından takip edilmeli.
• Vakalarla ilgili bilgiler günlük düzenli ve açık bir şekilde il, ilçe, mahalle bazında kamuoyu ile paylaşılmalı.
• Süreç, yerel idareciler ve eğitimciler de dahil edilerek koordine edilmeli.
• Millî Eğitim Bakanlığı aileleri ve eğitimcileri daha şeffaf bir şekilde tüm senaryolara dair sıklıkla, ilk ağızdan ve resmi bir şekilde bilgilendirmeli.
• Hem yüz yüze hem çevrimiçi olacak şekilde karma bir eğitim sürecine hazırlıklı olunmalı.
• Sağlık ile ilgili kararları verirken görüşleri alınan Bilim Kurulu gibi kapsayıcı bir Eğitim Bilim Kurulu oluşturulmalı ve öneriler bu komisyondan çıkmalı.
• Okullar bölgesel, kademeli ve dikkatli bir şekilde yüz yüze eğitime açılmalı.
• Herhangi bir vaka artışında ya da okulda vaka tespitinde, okulların yeniden kapatılması senaryosuna hazırlıklı olunmalı.
• Eğitime başlama sürecinde hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin sosyal duygusal ihtiyaçlarına önem verilmeli; stres, korku, kaygı, kayıp, travma yaşamış bireylerin desteklenmesi için planlar oluşturulmalı.
• Kamu okullarının fiziksel imkanları ve hijyen şartları iyileştirilmeli.
• Eğitimin tamamının ya da bir kısmının uzaktan çevrimiçi yöntemlerle devam etme ihtimalinden dolayı öğretmenlere çevrimiçi öğrenme ortamları tasarlama, çevrimiçi eğitim ve etkileşim, eğitim teknolojisi olanaklarını kullanma eğitimleri verilmeli.
***Bu konuda ek okumalar yapmak isteyenler için yazıda yer veremediğim bazı güncel kaynakları paylaşmak isterim:
• ERG'den Suat Kardaş Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi'nin yayınladığı Çocuklarda Covid-19 ve Okul Ortamlarının Covid-19 Yayılımındaki Etkisi Raporunu Türkçe özetlemiş, önemli bilgiler içeriyor.
• Koç Üniversitesi'nde Prof. Ayşe Bilge Selçuk, Birgün'e verdiği mülakatta "MEB ve diğer bakanlıklar insan odaklı bir yaklaşım sergilemeli" diyor ve sürecin özellikle okula yeni başlayan çocuklar üzerindeki etkilerini anlatıyor.
• Yüksek öğretim kurumlarının uzaktan eğitim süreci ve sonbahar dönemine dair aldıkları önlemler apayrı bir yazı konusu ama bu konuda kısa ve bilgilendirici bir yayın izlemek isterseniz ODTÜ Eğitim Fakültesi'nden Dr. Serap Emil'in Gazete Duvar'daki yayınını öneririm.
(FE/AÖ)