bianet’in 11 yıldır düzenlediği Okuldan Haber Odasına (OHO) programında yaşadıklarımı ve sonrasını kısa ve öz olarak biraz anlatmaya çalışacağım. Bu süreçte neler yaşandı, neler öğrendik, OHO bize ne kattı?
Benim de dahil olduğum OHO 2016, darbe girişimi nedeniyle yapılamamıştı. Bu nedenle OHO 2016 ve 2017 bu yıl birlikte yapıldı.
OHO programı Türkiye ve Kıbrıs’taki üniversitelerin iletişim fakültelerinde öğrenim gören son sınıf ve mezun öğrencilerin katıldıkları genç gazeteci adaylarına yönelik bir program. Başta barış gazeteciliği ve hak haberciliği olmak üzere gazetecilik eğitiminin verildiği nadir programlardan biri. Bir hafta süren bu programda teorik bilgilerin ardından katılımcılar daha önce öğrendikleri ile burada öğrendikleri bilgiler ışığında bir haber hazırlıyor ve eğitimcilerin değerlendirmesine sunuyor.
OHO'yu açıkladığımıza göre OHO 2017'nin başlangıç ve bitişini anlatabiliriz. Atatürk havaalanından inerken müthiş bir sıcak hava hemen kapıda bütün hengamesiyle “Cehenneme hoş geldin” diyordu adeta. Nefes almakta zorlanarak otobüslerin olduğu yere geçip arkadaşlarımın evinde aldım soluğu.
Havanın sıcaklığından dolayı programın düzenleneceği Büyükada'ya biraz geç gitmeye karar verdim. Ardından vapura bindim ilk OHO tanışması Yelda ile başladı. Adaya inerken bir şaşkın OHO grubu ile de daha karşılaştım. Biraz soluklandıktan sonra 45 dakikalık uzun yürüyüş bizi bekliyordu. Mırıldanarak tatlı şikayetler ederek programın düzenleneceği otele geldik. Her anlamda müthiş bir haftanın bizi beklediği belliydi.
Evet, nihayet bütün olumsuzluk ve sıkıntılara rağmen OHO 2017 başlamıştı. Ve ilk açılış konuşmasını Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu yaptı. Önderoğlunun ardından Türkiye'de barış ve hak gazeteciliği denildi mi akla ilk gelen isim Prof. Dr. Sevda Alankuş konuştu.
Alankuş hak haberciliği ve barış gazeteciliği kavramlarını açarken bu kavramların önemine ve gerek yaşamımızda gerek haberlerimizi yaparken bunların can alıcı önemine değindi. Daha sonra ilk haber atölyemiz başladı. Gecikmiş bayram şekerlerimizi alıp gruplara bölündük. Torbadan çektiğimiz şekerlerin renkleri gruplarımızı belirliyordu.
Günün son oturumunda ise yazar Gündüz Vassaf bizi adaların derin tarihinin dehlizlerine daldırırdı ve bu sunumla OHO 2017'nın birinci gününün programı bitti. Fakat katılımcılar için gün yeni başlıyordu. Çünkü Büyükada müthiş bir doğal ortama sahip ve bunun tadını çıkarmak zorundasınız:)
Programın ikinci günü Yeni Medya Atölyesi, Haber Fotoğrafçılığı atölyesi ve Haber Atölyesi ile devam etti. Ardından Aya Yorgi Kilisesi ziyareti ve kır gazinosundaki müthiş gece halayların türkülerin oyunların her teli söylendi ve itinayla oynanarak bir OHO gecesinin daha sonuna gelindi.
Üçüncü günde Doç. Dr. Sevilay Çelenk "Medya ve Demokrasi Yeniden Düşünmek" adlı sunumuyla devletin savaş politikasının ürünü olan geçmiş dönemlerdeki mafya dizileri ile son dönemde ortaya çıkan savaş filmlerinin kişi üzerindeki etkileri ve kişiyi etkileme tarzları üzerinde duruldu. Ardından bianet editörlerinden Elif Akgül ve Çiçek Tahaoğlu "Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik" konusunda müthiş bilgi ve deneyimlerini aktardı.
Dördüncü günde ise akışkan ve hareketli bir kişi hararetli ve bütün dikkatleri üzerine çekecek bir şekilde dijital dili anlatmaya çalışıyordu. Bu kişi bianet'in internet güvenliği projesi koordinatörü Sarp Kürkçü idi. Maalesef iki oturuma tek katılabildim. Haberimiz için tam veri toplanılamamıştı. Ve mecburi olarak ben ve can dostum Selim adaya haber için inmek zorunda kaldık.
Beşinci günde ise artık toplanılan bilgiler öğrenilen bilgiler ışığında bir habere çevrilmeliydi. Ve bu haber infografik veriler, canlı görseller ve video ile desteklenmeliydi. Ardından güçlü bir şekilde usta gazeteciler ve birbirinden değerli akademisyenlerin önünde sunulmalıydı. Kısacası eksik ve hata en az olmalıydı. Yoksa değerli gazeteci Tuğrul Eryılmaz'ın sözsel tokadını yüzünüzde görürsünüz. Ki onu çok şiddetli gördük. İyi mi oldu dersiniz evet iyi oldu. Gecenin üçüne kadar büyük emek verdiğimiz haberimizin sonuna gelmiştik. Bu kadar sürmesi grup olarak çalışamamamız ve çat kapı gelen uykular... Bütün olumsuzluklara rağmen iyi bir şey ortaya çıkardık diyebiliriz...
Evet, OHO 2017'de öğrenilenleri sunma zamanı gelmişti. Gece geç yattığımdan kaynaklı toplantı salonuna biraz geç, baş ağrısı ve bitik halde geldim. Sabah habere tekrar bakamamıştık. Yalnız ya ilk ya da ikinci sunum bizim olsun istiyordum. Yapılan sıralamaya göre ilk sunum bizim oldu. İlkin sevindim güzeldi bu, herkes dinçti ve sabah her şey direk algılanırdı. Fakat gerek bizim yanlışlarımız gerek görsellerdeki yanlış ve eksikliklerimiz nedeniyle maalesef haberimiz beklenenin altında kaldı. Ve baya uzun bir süre yoğun eleştiriye tutulduk. Fakat sonradan eleştirinin çokluğu ve sertliği nedeniyle diğer oturumda diller biraz daha yumuşatıldı diyebilirim. Tüm sunumlar bitince ardından eksikliklerimizi aldığımız notlar çerçevesinde düzelterek haberimizi gayet iyi bir duruma getirmenin heyecanını son dakikada yaşadık:)
Sunumların ardından sertifika töreni ve kokteyle geçildi. Müthiş bir ortam müthiş insanlar törende bizlerleydi. Sertifikaların dağıtılmasının ardından OHO 2017'nin en eğlenceli ve aynı zamanda en hızlı gecesi başlamıştı. Masadaki ufak mırıldama şarkılarla başlanan gece yerini sırasıyla Ankara havası, halay ve horon olmak üzere birçok oyun oynandı. Fakat anlamadığım şey her halayın üçayağa bağlanması) oldu. Bu da sanırım Kürtlerin alandaki azlığından kaynaklı:) Böyle güzel ve değerli bir program sıkıntısız ve ultra eğlenceli bir sonla son buldu.
Son olarak Nadire Mater, Prof. Dr. Sevda Alankuş, Ertuğrul Kürkçü, gazeteciler Tuğrul Eryılmaz ve Ahmet Tulgar, Sarp Kürkçü, Tuğba Baykal başta olmak üzere programın düzenlenmesinde emeği geçen bütün bianet ailesine teşekkürü bir borç bilirim.
Gerçekten bu 1 haftalık zaman diliminde çok iyi kişiler tanıdım. Gerçekten ince elenip sık dokunulmuş iyi kişiler biraraya getirilmişti. OHO’ya emeği geçenlere tekrar tebrikler. (ÇHG/HK)