"3 ay önce annem vefat etti.
O Türkiye'de, Samsun'da yaşıyordu, ben burada...
Ölürken yanında değildim. Cenazesine de gidemedim."
Hanife Öpöz, 28 yıldır Avustralya'da yaşıyor. Pandeminin ikinci kez vurduğu, o ikinci dalganın bir türlü dinmediği Melbourne kentinde...
Ülkeden çıkışı yasak olduğu için Türkiye'ye gidemedi! Ne annesinin son nefesinde yanında olabildi, ne de cenazesinde bulunabildi...
"Her senaryo kafamdan geçmişti ama hiç böylesi aklıma gelmemişti. Hala hayal gibi geliyor düşünürken. Uyandığımda annemin şalını, yatağımın baş ucunda görüyorum da, inanamıyorum tüm yaşadıklarıma, yaşadıklarımıza..."
Pandemi can alıp, sağlığa kastedip, bitmek bilmeyen tedirginlik ve korku ortamı yaratırken; diğer yandan da sevdiklerimizin yanında olmayı engelliyor. Çünkü; "Gidemezsin, yasak!"
Avustralya'da, Victoria Eyaleti'nde, yaklaşık 1 ay öncesine kadar 'yok seviyesi'ne düşen Covid-19 vaka sayısı, bir anda durdurulamaz şekilde yükselmeye başladı. Ardından OHAL ilan edildi.
OHAL ile birlikte 6 haftalık karantinaya girdi tüm eyelet. Çıkış noktası "Vaka sayısını sıfırlamak" olarak açıklandı ancak üç hafta süresince değil sıfırlanmak, ara ara yeni vakalar zirveyi zorladı.
Dolayısıyla 6 haftanın tam ortasında, hükümet yeniden bir karar aldı; 'Olağanüstü hal'den "Felaket Durumu'na geçildi.
Tedbirler daha da sertti. Zaten her sabah uyandığımızda "Yaşadığımız bir felaket olmalı" diyen benim için bundan daha uygun bir adlandırma olamazdı.
Yine Karantina! Yeniden karantina!
Şimdi o yeni karantinamızın beşinci günündeyiz. Maske -tabii ki- zorunlu. Evimizin çevresinde, günde sadece 1 saat egzersiz için dışarı çıkabiliyoruz.
Bir de gıda ihtiyacı için ev ahalisinden seçilmiş, şanslı bir kişi markete gidebiliyor. En fazla 5 kilometre ilerleyebiliyorsunuz, çünkü yasak! Hastane, doktor ihtiyacı için çıkış izni var.
Şu saydıklarımın hepsi, 'polisin sıkı kontrolü'ne tabi. "Kurallara uymuyorum!" diyenler için 5 bin dolara varan para cezaları uygulanıyor. Hava trafiği vatandaşlara kapalı.
Ülke dışına çıkamıyoruz. Öte yandan, 6 haftalık karantinanın beşinci gününde de pek 'kara göründü' hislerine kapılamıyoruz. Son 24 saatte 450 yeni vaka açıklandı ve maalesef 11 kişi hayatını kaybetti.
Çifte karantinada olanlar; göçmenler!
Yazının başında bahsettiğim can yakan olay, dünyada belki de yüzlerce, binlerce kez yaşandı muhakkak.
Pandemi bir yandan cana, sağlığa kastederken, sevdiklerimizi alırken, sevdiklerimizin yanında olmayı da engelliyor. Bazı göçmenler bu zorluğu yaşadı, yaşıyor.
Yaşamayanlar ise "Ya olursa!" korkusu ile her gün baş başa kalıyor.
Çünkü göçmenler önce evlerine, sonra da yaşadığı ülkeye hapsoldu aslında. Ne zaman yasak kalkar, 2 yıl içinde Türkiye'ye gelinebilir mi? Kimse bilmiyor.
12 yıldır Melbourne'de yaşayan Suzan Güven aynı endişeleri taşıyor.
Avustralya Alevi- Bektaşi Federasyonu Derneği Başkanı Güven, "Göçmen bir kadın olarak pandemi sürecinde Türkiye'de yaşayan ailem, sevdiklerim, arkadaşlarım, acil bir sağlık problemi yaşarsa, Covid-19'a yakalanırsa ya da ani kayıp yaşarsak ne yaparım diye düşünüyorum." diyor.
Öte yandan burada yaşayanların büyük çoğunluğunun taşıdığı şu endişeyi belirtiyor;
"Türkiye süreci şeffaf yönetmiyor" endişesi
Güven, "Türkiye'nin pandemi sürecini şeffaf ve doğru bir şekilde yürütememesi yani insanların sosyal ve sağlık güvencelerini sağlamaması sebebi ile kaygılarımın üzerine, işlerini kaybettikleri takdirde neler olabileceği düşüncesi ekleniyor.
Mümkün olduğu kadar kendi zihin ve beden sağlığımı koruyarak, hem buradaki aileme, hem de Türkiye'deki sevdiklerime maddi, manevi destek olmanın yollarını buluyorum.
Diğer yandan toplum için sosyal medyada girişimlerde bulunuyoruz. Çünkü bu ve böyle zorlu süreçlerde dayanışma önemlidir, dayanışma yaşatır."
Seval Onaran, 5 yıldır burada yaşıyor. Onun korkusu da aynı...
"Ailem için bu kadar endişelendiğim bir dönem olmamıştı. Pandeminin başından beri Türkiye'deki haberleri kızgınlıkla takip ediyorum.
Ani verilen sokağa çıkma yasağından, maske dağıtım krizine ya da sürecin şeffaf yönetilmemesine kadar birçok konuda eksiklik var.
Bunları görünce de şunu soruyorum kendime; Acaba daha ne kadar daha aileme hasret kalacağım, Türkiye'ye ne zaman gidebileceğim?"
Yeni anneler var mesela. Dünyaya yeni gelen bebeklerini, ailelerine götüremeyen ebeveynler.. Onlardan biri Sevgi Satı.
"Vatanına gidememek, anne- babanın gelememesi kadar zor durum yok. Ailem ne hamileliğimde beni görebildi, ne doğumumda yanımdaydı, ne de torunlarını görebiliyorlar.
65 yaş üzeri anne-babaya "İleride görüşürüz." demek içimi acıtıyor. Birinin evladı ve birinin annesi olarak iki arada sıkıştım."
Ferhan Lusher, yaklaşık 10 yıldır burada. "Bilim-kurgu filmi gibi yaşadığımız süreç." diyor. "Herkes maske takıyor, insanlar elini bir yere değdiremiyor, yürürken karşıdan birisi gelince mesafeni açmaya çalışıyorsun.
Diğer taraftan Türkiye'deki sevdiklerimi takip ediyorum ve içimde hiç bitmeyen endişe... Neden herkes tatilde, düğünde, gezmede? Her an endişeleniyorum ve korkuyorum."
Mesut Koçak, buraya yeni gelenlerden... 1 yıldır burada yaşıyor.
"Süreci gözlemlediğimde, pandeminin aynı zamanda küresel cahillik ve bencillik salgınının tetikleyicisi olduğunu söyleyebilirim" diyor.
Ülkede sıkışmışlık hissinden, o da – hepimiz gibi- şikayetçi. "Türkiye' ye gidemeyecek olmanın düşüncesi bile insanı strese sokuyor.
Salgının çok daha hızlı ilerleyişi, insanların buna aldırış etmeden sosyal hayatına devam etmesi inanılır gibi değil. Yakınlarım için çok endişeliyim."
Burcu Uygun 11 yıldır burada. "Hepimizin ailesi Türkiye'de ve bir çoğu 60 yaş üstü. Onlara bir şey olacak diye diken üzerindeyiz.
Türkiye'ye bakıyoruz, pandemi yokmuş gibi davranılıyor. Ayşe Arman gibi önde gelen isimler bile sosyal medyada sarılarak çekildikleri bayram fotoğrafları paylaşıyor. Böyle giderse daha uzun süre ailelerimizi göremeyeceğiz."
Bu hikayaler dünyadaki tüm göçmenlerin ortak hikayelerinden aslında..
Ortak kaygılarından, endişelerinden bir kaçı sadece..
Belki "aynı ülkede, şehirde olsanız da bunları yaşayabilirsiniz" diyenleriniz için göçmen bir kadın olarak şunu söyleyebilirim.
"Gitme imkanı olup gidememek ayrı, gitme imkanının hiç bir şekilde olmaması ayrı."
(YAB/PT)