"Bir öğretmenin yükü sadece bilgi değil, aynı zamanda anlayışsızlık ve ilgisizlikle mücadeledir; saygıyı hak eden bu emek, toplumun geleceğini aydınlatır."
Türkiye'de birinci ara tatil başlarken, öğretmenlerin yalnızca ders yükünden değil, birçok farklı etkenden dolayı yorgunluk yaşadığı gözleniyor. Günümüzde öğretmenler, yalnızca eğitim vermekle kalmayıp giderek artan çeşitli zorluklarla başa çıkmak durumunda kalıyor. Teknolojik değişimlerin hızla ilerlediği, öğrencilerin beklentilerinin ve ilgilerinin değiştiği bu dönemde öğretmenlerin mesleki sorumlulukları da karmaşıklaşmaktadır. Bunun yanında, ailelerin çocuklarının eğitimi üzerindeki talepleri ve bu talepleri öğretmenlere yönelik baskılarla dile getirmesi, öğretmen-veli ilişkilerinde yeni sorunlara yol açmaktadır. Sosyal medya üzerinden öğretmenlerin sınıf içi performanslarının sürekli eleştirildiği, eğitim politikalarının sık sık değiştiği bir ortamda, öğretmenlerin mesleki otoriteleri ve motivasyonları ciddi şekilde sarsılmaktadır. Tüm bu dinamikler, eğitimcilerin işlerine duyduğu bağlılığı ve öğrencilere sundukları eğitimin niteliğini etkileyerek, öğretmenlerin hem duygusal hem de mesleki anlamda tükenmişlik yaşamasına neden olmaktadır.
Eğitim, toplumların gelişiminde ve bireylerin sosyalleşmesinde önemli bir rol oynar. Ancak eğitim süreçleri yalnızca bilgi aktarmaktan ibaret değildir; bu süreçte öğrencilerin bilgiye erişimi, velilerin destekleyici rolleri ve eğitim yönetimindeki doğru kararlar da kritik öneme sahiptir. Bu zincirin en önemli halkası olan öğretmenler ise, öğrencileri hem bilgi hem de değerlerle donatmak için büyük bir özveriyle çalışır. Ancak ne yazık ki, eğitimciler giderek artan bir yük altında mesleklerini icra etmektedir. Bu yük, sadece ders vermekle ilgili değil; aksine, eğitimin diğer aktörlerinden kaynaklanan problemlerden doğmaktadır. Sorumsuz öğrenciler, ilgisiz veya anlayışsız veliler, liyakatsiz yöneticiler ve öğretmenliğin giderek değersizleştirilmesi gibi unsurlar, öğretmenlerin verimliliklerini düşürmekte ve eğitim sisteminin kalitesini tehdit etmektedir.
Öğretmenlerin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, öğrencilerin sorumluluk almaktan kaçınmaları ve derslere ilgi göstermemeleridir. Öğrencilerin bir kısmı, derslere yeterince önem vermemekte ve okul içi sorumluluklarını yerine getirmemektedir. Öğrencinin derse karşı ilgisiz olması veya disipline uymaması, öğretmenin ders ortamını yönetmesini zorlaştırır. Öğretmen, öğrencilerin öğrenme sürecine etkin katılımını sağlamaya çalışırken, bir yandan da disiplini sağlamak için çaba harcar. Bu durum, öğretmenlerin enerjisini tüketerek pedagojik çalışmalara olan odaklanmalarını zorlaştırır. Örneğin, bir öğretmenin sürekli olarak derse ilgisiz veya disiplin sorunları yaşayan öğrencilere yönelik ekstra çaba sarf etmesi, diğer öğrencilerin eğitimden tam anlamıyla faydalanmasını da engelleyebilir.
Sorumluluk taşımayan öğrenci davranışları, eğitimde verimliliği düşürmekle kalmaz; aynı zamanda öğretmenin mesleki tatminini de olumsuz etkiler. Bu durum, öğretmenin motivasyonunu azaltarak, mesleğine olan bağlılığını zayıflatabilir. Sonuç olarak, öğretmenlerin pedagojik gelişimlerini tam olarak gerçekleştirememesi, öğrencilerin uzun vadede yetersiz eğitim almalarına yol açar.
Eğitim sürecinde velilerin rolü büyük bir önem taşır. Çocukların eğitimi sadece okulda değil, aynı zamanda aile içinde de desteklenmelidir. Ancak bazı veliler, çocuklarının eğitim sürecindeki sorumluluklarını yeterince üstlenmeyerek, tüm yükü öğretmenlerin omuzlarına yüklemektedir. Bu tür veliler, öğrencinin okul içindeki davranışları veya başarısızlıkları konusunda öğretmeni suçlama eğilimindedir. Böyle bir tutum, öğretmen-veli-öğrenci arasındaki iş birliğini zayıflatarak, eğitim sürecinde olumsuz bir ortam yaratır.
Anlayışsız veya aşırı müdahaleci veliler, öğretmenlerin enerjisini ve zamanını tüketmekte ve öğretmenleri asli görevlerinden uzaklaştırmaktadır. Örneğin, öğretmenin velilerle gereksiz bir tartışma içinde kendini savunmak zorunda kalması, öğrenciye daha fazla rehberlik etme ve gelişimini destekleme fırsatını elinden alır. Bu durum, öğrenci üzerinde olumsuz bir etki yaratmakta, öğretmen-veli iş birliğini zedelemekte ve öğrencinin eğitim sürecinde en iyi şekilde faydalanmasını engellemektedir.
Velilerin eğitim sürecinde daha bilinçli bir rol üstlenmesi ve öğretmenlere destek olması, öğrencinin gelişimini pozitif yönde etkiler. Ancak bazı veliler, çocuklarına fazla müdahale ederek ya da öğretmeni sürekli eleştirerek öğrencinin öğretmene olan saygısını azaltmakta ve eğitim sürecini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu gibi durumlar, öğrenci-veli-öğretmen üçgeninde iş birliğinin sağlanamamasıyla sonuçlanır.
Eğitim yönetimindeki liyakat eksikliği, Türkiye’de eğitimcilerin en çok şikâyet ettiği konulardan biridir. Eğitim yöneticilerinin, eğitim süreçlerini destekleme, okul içi ortamı iyileştirme ve öğretmenlerin mesleki gelişimlerini destekleme konusunda bilgi ve tecrübe sahibi olması beklenir. Ancak bazı yönetici pozisyonlarına liyakate dayalı değil, siyasi veya kişisel bağlantılarla atamalar yapılmaktadır. Bu durumda, yetersiz veya deneyimsiz yöneticiler öğretmenlerin mesleki tatminini düşürmekte, karar alma süreçlerini olumsuz etkileyerek eğitim kalitesine zarar vermektedir.
Liyakat sahibi olmayan yöneticiler, öğretmenlerin taleplerine ve sorunlarına duyarsız kalmakta, eğitim ortamının gelişimi için yeterli desteği sağlayamamaktadır. Bu durum, öğretmenlerin mesleklerine olan inancını zayıflatmakta ve motivasyon kaybına yol açmaktadır. Ayrıca, liyakatsiz yöneticilerle çalışmak, öğretmenlerin mesleki gelişimlerini sekteye uğratır ve öğrencilerin alacağı eğitimi doğrudan olumsuz yönde etkiler. Eğitim sisteminde liyakate dayalı bir yönetim anlayışının yerleşmesi, hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin eğitim sürecinden daha verimli bir şekilde yararlanmasını sağlayacaktır.
Geçmişte toplumda saygın bir meslek olarak kabul edilen öğretmenlik, günümüzde bazı kesimler tarafından hak ettiği değeri görmemektedir. Öğretmenlerin düşük maaşlar, iyi olmayan çalışma koşulları ve yetersiz sosyal haklarla çalışmaları, mesleğin itibarını olumsuz etkilemektedir. Bu durum, öğretmenlerin mesleklerine olan bağlılıklarını ve motivasyonlarını düşürmektedir. Öğretmenliğin değersizleştirilmesi, özellikle genç öğretmenlerin mesleklerini bırakmalarına veya mesleğe olan ilgilerini kaybetmelerine neden olabilir.
Toplumda öğretmenlik mesleğine olan saygının azalması, öğrencilerin öğretmenlerine duyduğu saygıyı da azaltıyor, eğitim sürecinin etkinliğini de zayıflatıyor. Öğrencilerin gözünde öğretmenlerin saygınlığının azalması, derslerin ciddiye alınmamasına ve disiplinsizlik sorunlarının artmasına neden olabiliyor. Öğretmenliğin toplumda hak ettiği değeri kazanması, öğrencilerin de öğretmenlerine saygı göstermelerini sağlar ve eğitim sürecine olumlu katkı sunar.
Çözüm önerileri ve iyileştirme çalışmaları
Eğitimdeki bu sorunların çözüme kavuşması, öğrenci, veli, öğretmen ve yönetici arasında sağlıklı bir iş birliği kurulmasıyla mümkündür. Bu doğrultuda, aşağıdaki öneriler, eğitim sisteminin iyileştirilmesi adına önemlidir:
Öğrencilere sorumluluk bilinci kazandıracak programlar geliştirilmelidir. Ayrıca, öğrencilerin derse olan ilgilerini artıracak ve katılımını sağlayacak daha interaktif ve uygulamalı eğitim yöntemleri kullanılabilir.
Velilere yönelik eğitim seminerleri düzenlenerek, çocuklarının eğitim sürecinde daha bilinçli bir rol üstlenmeleri sağlanabilir. Bu tür programlar, velilerin çocuklarının eğitimi ile ilgili sorumluluklarını fark etmelerine ve öğretmenle iş birliği içinde olmalarına katkı sunar.
Eğitim yöneticiliği pozisyonlarına atanacak kişilerin bilgi, beceri ve deneyim bakımından yeterli olmalarına özen gösterilmelidir. Liyakat esasına göre yapılan atamalar, eğitim sisteminin gelişimine katkı sağlar ve öğretmenlerin mesleklerine olan bağlılıklarını artırır.
Öğretmenlerin çalışma koşulları iyileştirilerek, toplumda öğretmenlik mesleğinin saygınlığı artırılmalıdır. Bu doğrultuda, öğretmenlerin ekonomik koşulları iyileştirilmeli ve sosyal hakları artırılmalıdır.
Sonuç olarak, öğretmenlerin karşılaştığı zorluklar, eğitim sisteminin temel taşlarını oluşturan aktörler arasındaki uyumsuzluklardan ve sistemsel eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Öğrencilerin sorumluluk almaktan kaçınmaları, velilerin eğitim sürecine yeterince katkı sağlamamaları ve liyakatsiz yöneticilerin varlığı, öğretmenlerin mesleki motivasyonlarını olumsuz yönde etkilemekte ve eğitim kalitesini düşürmektedir. Bu sorunların çözülmesi, eğitimde sürdürülebilir ve kaliteli bir ortamın sağlanabilmesi için tüm paydaşlar arasında güçlü bir iş birliği gereklidir. Öğrencilere sorumluluk kazandıracak, velilere bilinçli eğitim verecek ve öğretmenlerin çalışma koşullarını iyileştirecek adımlar atılmalıdır. Ayrıca, eğitim yöneticilerinin liyakat esasına göre atanması, öğretmenlerin mesleki gelişimini destekleyecek ve öğretmenlik mesleğinin saygınlığını yeniden kazandıracaktır. Bu tür iyileştirmeler, sadece öğretmenlerin tükenmişlik seviyelerini düşürmekle kalmayacak, aynı zamanda öğrencilere daha kaliteli bir eğitim sunulmasını sağlayarak toplumun genel gelişimine de katkı sunacaktır.
(AÖ/RT)