Yazının İngilizcesi için tıklayın
"Sonra Beşiktaş’ta toplanabildik. Otobüsten sorumlu olan bendim. Baktık, saydık saydık Bayram yok. Sonra Bayram’ın öldüğünü öğrendik. Benim kolumdan düşmüş. Kaybetmişiz Bayram’ı."
"O gün Güle oynaya gittiği eylemden sonra eve dönmedi babam. Katliam sayılır tabii bu yaşadığımız."
Bayram Çıtak, 37 yaşında, Sivas Şarkışlalı, öğretmen, TÖB-DER [Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği] üyesi. Eşi SElver Çıtak ve üç oğulları hep birlikte Ankara'da yaşıyorlardı.
Sivas’tan Ankara Mamak Derbent İlkokulu’na tayin istemesinin nedeni oğlu Mete Çıtak’ın ortaokula başlayacak olması ve köylerinde ortaokul olmamasıydı.
Pamukpınar Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Bayram Çıtak, Ankara’ya gelmesinin üzerinden çok geçmeden TÖB-DER’de örgütlenmiş. Üç çocuğuna ve eşine, bir öğretmen maaşıyla yetmeye çalışmış.
Bayram Hoca’nın hikâyesini İzmir’de yaşayan büyük oğlu Mete Çıtak ve TÖB-DER, Birlik Dayanışmacı arkadaşı Selahattin Koçak’tan dinliyoruz.
bianet'ten 1 Mayıs 77 Kayıplarının Yakınlarına Çağrı: Bizi Arayın
Oğlu Mete Çıtak Anlatıyor
Biz üç kardeştik. En büyükleri bendim. Büyük dediğim de 13 yaşımdaydım yani babamı kaybettiğimde. Daha çocuk sayılırım. Kardeşlerim ise 10 ve 5 yaşlarındaydı.
Babamı kaybettiğimizin haberini çok kötü bir şekilde aldık. Ailedeki herkes çok üzüldü, herkes ağlamaya başladı. 13 yaşında babasını kaybettiğini öğrenen bir çocuğu düşünün. O an ne yaşayabilirse bir çocuk onları yaşadım ben de.
O zaman Ankara’da yaşıyorduk, Ayrancı’da; ama babamın görev yeri Mamak’taydı. Köy öğretmeniydi aslında babam.
TÖB-DER üyesiydi babam. TÖB-DER’le hareket ederdi sürekli, eylemlere giderdi. Dernekte de sevilirdi bayağı.
“Bayram günü artık ölülerle anılıyor”
Bildiğim kadarıyla 37 kişi hayatını kaybetti o gün orada. Bayram havasında geçmesi gereken bir günü, bir eylemi ölülerle birlikte hatırlıyoruz, anıyoruz artık.
Babamı kaybettikten sonra büyük bir hüzün çöktü evimize. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı. O zaman üç kardeştik, şu an iki kardeşiz. Babamı kaybettikten sonra annem çalışmaya başladı, bizi büyüttü.
Hepimize karşı çok iyi bir babaydı babam. Hepimize yetiyordu. Baba gibi babaydı işte.
Arkadaşları tarafından da çok sevilirdi.
Babamla ilgili en çok aklımda kalan anılardan biri şu: Babam benim de öğretmenimdi. Okulda ona baba dememi yasaklamıştı. “Öğretmenim de bana okulda,” diyordu. Bir gün baba dedim, ağzımdan kaçtı. Az biraz dayağını yemiştim öyle.
“Hiçbir sorumlu ceza almadı”
1 Mayıs 77 ile ilgili düşündüğüm şu oluyor benim genelde. Eğer bizim bunları yaşamamıza neden olan sorumlular ortaya çıksaydı, ceza alsaydı, daha farklı hissediyor olurdum muhtemelen. Ama hiçbir sorumlu ortaya çıkmadı, kimse cezalandırılmadı. Kimseyle ilgili bir işlem dahi yapılmadı. Zaman aşımına uğradı dava, üzerinden 40 yıldan fazla bir zaman geçti. Dile kolay.
Yazık yani bu ülkeye. Böyle bir olayın aydınlatılması gerekirdi. 1 Mayıs 77 aydınlatılmadığı için daha çok böyle acı çekeceğiz. Ve yine aynı şeyler olacak. İnsanlara bu acıları yaşatan sorumlular bulunmayacak. Kimse ceza almayacak.
Demokratik bir ülkede yaşıyorsak bunun aksi olması lazım.
Zamanla babamın yokluğuna alıştık tabii. Herkes nasıl alıştıysa biz de öyle alıştık. 55 yaşıma geldim ben. Babamı kaybettiğimizde 13 yaşımdaydım. Babam yaşasaydı 80 yaşında olacaktı.
Her sene 1 Mayıs’ta, İzmir Gündoğdu Meydanı’nda anabiliyordum babamı. Ama bu sene salgın nedeniyle onu da yapamayacağız muhtemelen.
Arkadaşı Selahattin Koçak Anlatıyor
Ben 1976’da Birlik Dayanışma’nın yönetimindeydim, çalışma yapıyordum okullarda. Bu çalışmayı yaparken Derbent İlkokulu’nda tanıştık Bayram’la. Hemşeriydik biz zaten, komşuyduk. Ben Pazarören Öğretmen Okulu’ndaydım, o da Pamukpınar Öğretmen Okulu’ndaydı. Bunlar Köy Enstitüleri’nden dönüşen okullardı.
Biz zamanla sohbeti derinleştirdik, politik tartışmalara girdik derken Bayram da Birlik Dayanışmacı oldu.
Bayram’ın üç tçocuğu vardı, çocuklarından biri lösemi hastasıydı. Hastaneye beraber giderdik biz, Hacettepe’ye, oğlunun kan değişimi için. Tek başına gittiğinde kötü oluyordu.
Tek maaş girerdi evlerine. Ayrancı’da bir gecekonduları vardı. Orada oturan, tek maaşla biri hasta üç çocuğunu büyütmeye çalışan gariban bir öğretmendi Bayram.
Aynı zamanda kararlı, inatçı, kavgacı bir yoldaştı.
Yürekli bir pehlivandı. Sevecendi. Bazen de çabuk sinirlenirdi. TÖB-DER toplantılarında mesela hemen sinirlenirdi. Onun nedeni de yaşadığı ekonomik zorluklardı tamamen. Çok insaniydi. Okul arkadaşlarıyla, diğer arkadaşlarıyla bir araya gelirdi düzenli olarak. Herkes sever, sayardı onu.
Biz 1 Mayıs 1977’e birlikte gittik. Gitmeden önce bir yerde oturalım dedik. Ankara Necatibey’de bir lokantada oturduk yemek yedik, iki duble de rakı içtik. Biraz dertleştik.
Aynı otobüse binip İstanbul’a gittik sonra. Beşiktaş’ta indik, TÖB-DER kortejine girdik. Saat 12 civarıydı korteje girdiğimizde. 4-4:30 gibi de anca alana girebildik. Şimdiki Marmara Oteli’nin önündeydik. Kemal Türkler’in konuşması bitmek üzereyken arkadaşlar dedi, yavaş yavaş çıkalım arabalara gidelim artık.
Bayram benim kolumdaydı. Sonra birden ortalık karıştı, silahlar patlamaya başladı. Kolumdaydı ya, çektim çektim gelmedi Bayram. Kürsüye doğru koşmamızı söylediler sonra, biz de öyle yaptık. Ben silahla vurulduğunu sanıyordum ama kurşun yememiş. Cenazesinde öğrendik. Kazancı Yokuşu’na giderken ezilme sonucu kaybetmişiz Bayram’ı.
Ahmet diye bir arkadaşımız vardı. Biz Ahmet’le otobüsü gönderdik, cenaze için İstanbul’da kaldık. Ertesi gün de cenazeyi aldık. Ankara’ya getirdik cenazeyi, o dediğim gecekonduya. Oradan da Karşıyaka Mezarlığı’na götürüp defnettik.
10 yıllık bir hizmeti vardı, emekliliği için uğraştık o süreçte. İl Milli Eğitim Müdürlüğü’yle de kavga ettik bayağı o dönem. “Niye gitti?” gibi cümleler kurdu bize. En son kavga, dövüş 10 yıl üzerinden emekli edebildik Bayram’ı.
Birlik Dayanışma olarak bir kampanya başlattık biz sonra, onu tüm TÖB-DER’e yaydık. Ailesine elimizden geldiği kadarıyla yardımcı olmaya çalıştık. Sonra da hep irtibat halinde olduk eşi ve çocuklarıyla...
TIKLAYIN - bianet'ten 1 Mayıs 77 Kayıplarının Yakınlarına Çağrı: Bizi Arayın
|
1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/Tuğçe Yılmaz
Sinema Emekçisi Rasim Elmas 41 Yaşında Taksim'de Öldü
İnşaat İşçisi Bayram Eyi 50 Yaşında Taksim'de
Öğretmen Bayram Çıtak 37 Yaşında Taksim'de Öldü
Liseli Jale Yeşilnil 17 Yaşında Taksim’de Öldü
Öğretmen Kenan Çatak 31 Yaşında Taksim'de Öldü
Öğretmen Ahmet Gözükara 33 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Hikmet Özkürkçü 39 yaşında Taksim’de öldü
Öğrenci-işçi Niyazi Darı 24 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Nazan Ünaldı 19 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Ömer Narman 31 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Ali Sidal 18 yaşında Taksim’de öldü
Hemşire Kıymet Kocamış 25 yaşında Taksim’de öldü
Tezgâhtar Kadir Balcı 35 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Hacer İpek Saman 24 yaşında Taksim'de öldü
İşçi Kahraman Alsancak 29 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hüseyin Kırkın 23 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Ercüment Gürkut 26 yaşında Taksim’de öldü
Polis Nazmi Arı 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mahmut Atilla Özbelen 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hasan Yıldırım 31 Yaşında Taksim’de Öldü
Seyyar Satıcı Hamdi Toka 35 yaşında Taksim’de öldü
Bekçi Mehmet Ali Genç 60 Yaşında Taksim’de Öldü
İşçi Ziya Baki 30 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mürtezim Oltulu 42 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Mustafa Elmas 33 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Sibel Açıkalın 18 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Diran Nigiz 34 yaşında Taksim’de öldü
1 Mayıs 1977 & Cezasızlık
Fehmi Işıklar: 1 Mayıs'77 12 Eylül için bir hazırlıktı
Kani Beko: “Katilleri bulamazsanız, şaibeyi ortadan kaldıramazsınız”
Süleyman Çelebi: "1 Mayıs 1977 Katliamı yapanların yanına kâr kaldı”
Emel Ataktürk: Haysiyet meselesi olarak hatırlamak ve cezasızlıkla mücadele
Nejla Kurul: Gerçekler neden ve kimlerce gizleniyor?
Tuğçe Yılmaz: 43 yıl önceki katliamın izini sürmek
Arzu Çerkezoğlu: Unutmamak, unutturmamak yaşamsal bir mücadele alanı
Tuğçe Yılmaz: Yargılanamayan 1 Mayıs 1977’nin mahkeme yılları