Yazının İngilizcesi için tıklayın
Hacer İpek Saman 1953 doğumlu, üniversite öğrencisi.
1 Mayıs 1977'de öldürüldüğünde İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. Yaşasaydı 1977'de mezun olacaktı.
Otopsi raporuna göre Hacer İpek Saman'ın ölüm nedeni karın, göğüs tazyikine bağlı mekanik asfiksi. Vücudunda haricen tespit edilen sıyrıklar ve ekimozların yere düşmesi veya düşürülmesi sonucu meydana gelmiş olabileceği yazıyor.
Hacer İpek Saman, 1 Mayıs 1977'de hayatını kaybettiğinde 24 yaşındaydı.
Arkadaşları "Sessiz, sakin bir insandı," diyorlar onun için. Kızıl, örgülü saçlarını ve "ufak-tefek" oluşunu hatırlıyorlar. Ama arkadaşlarından birinin "Öyle sakin durduğuna bakmayın," dediği de belleklerinde.
Tiyatro grubu
Hacer İpek Saman'la ilgili bir de gazetede yayımlanan bir ölüm ilânı var. "Merhaba Gösteri Topluluğu"ndan arkadaşları vermiş ilânı. Hacer İpek bu tiyatro grubunun üyelerinden biriymiş. Gösteri topluluğundan ulaştığım isimler, ne yazık ki bilgi sahibi değildi kendisiyle ilgili. Sadece bir ya da iki kez gördüklerini hatırlıyorlar.
Anma
Halkın Yolu'ndan arkadaşları Hacer İpek Saman'ın mezarını 12 yıl sonra bulmuş. Kulaksız Zindan Arkası Mezarlığı'ndaymış. O günden beri her yıl onu anmak için mezarı başında toplanıyorlarmış. Bir anmada ailesine de denk gelmişler ama sonra iletişimleri kopmuş aileyle. O zamanki sevgilisi, şu an yurtdışında yaşasa da her yıl mezarını ziyaret ediyormuş Hacer İpek'in.
Hacer İpek'in hikâyesini arkadaşları Mukaddes Erdoğdu, Hacer Elçin ve Talia Esenyel'den dinledim.
Arkadaşı Mukaddes Erdoğdu anlatıyor
Çamlıca Kız Lisesi'nde parasız yatılı olarak okudum ben. Hacer İpek de benim gibi İstanbul'da yaşayıp da parasız yatılı okuyanlardandı. Aynı sınıfta değildik, hatta aramızda bir devre fark da var. Ben ondan bir sene sonra mezun oldum. O 1969-1970 eğitim dönemi mezunu.
Alçakgönüllüydü
Parasız yatılıların bir grubu vardı. Sınıflar farklı olunca gruplar da birbirlerine uzak düşerlerdi. Biz daimi yatılılardık ama. Hacer İpek'in de kendi arkadaş grubu vardı. Daha çok yüksek bürokratların çocukları olduğunu tahmin ettiğim, bizden varlıklı çocuklardı bunlar. Hacer'le teneffüslerde ve yemekhanede karşılaşırdık.
Hacer, kendi grubunun içinde hemen dikkat çekerdi. Çünkü onun grubu çok şamatacı, aslında bizlere biraz da yukarıdan bakan bir gruptu. Ama Hacer hiç öyle değildi. Alçakgönüllüydü. Kibirsizdi. Sessizdi Hacer.
Yumuşak bakardı
Kızıl saçları vardı. Yüzünde de ona çok yakışan çilleri. O üst sınıf grubun tutumuna katılmadan, herkese hoşgörüyle yaklaşan, yumuşak bakan biriydi.
Liseyi bitirdikten sonra eczacılık fakültesine girdi Hacer. Benim sınıf arkadaşım Hacer'le aynı fakültede okumuş. O arkadaşımla Hacer'le ilgili konuşurken şunu fark ettik: Aslında Hacer lisedeki gibi üniversitede de sessiz bir öğrenciymiş. Bu yüzden okulda da çok konuşulmuş 1 Mayıs 1977'de hayatını kaybetmesi.
Nazan Ünaldı'nın arkadaşı
Orada şöyle bir şey de söyledi sınıf arkadaşım: "Üniversitede hep Nazan'la birlikteydi, sanırım mitinge de Nazan'a gitmişler." Nazan Ünaldı'dan bahsediyor. Nazan Ünaldı da 1 Mayıs 1977'de hayatını kaybetti.
Halkın Yolu olarak biz zaten meydana giremedik o gün. Halkın Yolu'ndan onu tanıyan arkadaşlar da vardı ama Hacer'i tanıyan kimse o gün meydana giremedi. Hatta arkadaşlar Nazan'ın da Halkın Yolu saflarında olduğunu söylediler. Ama nasıl oldu da bağımsız bir şekilde meydana girdiler, onu kimse bilmiyor.
Sadece birlikte gittiklerini ve meydana birlikte gittiklerini biliyorlar. Belki de birlikte öldüler...
Ağıt
Selimiye Cezaevi'ne 1980 sonbaharında gelen, ben yazın gelmiştim, sonrasında avukat olan bir arkadaş vardı. O da Hacer'i üniversiteden tanıyormuş, aynı yurtta kalmışlar. Hacer için bestelenen bir türküden, ağıttan bahsetmişti o da bana.
Şimdi ise Sosyalist Kadın Meclisleri olarak, her yıl mezarında ziyaret ediyoruz Hacer'i.
Fazla bir bilgi aktaramadım size ama biliyorsunuz kadınlar siyaseten çokça yok sayıldıkları ve işin yine mutfak kısmına itildikleri için haklarında bir bilgi kırıntısına ulaşmak bile çok önemli. Umarım Hacer'le ilgili bu bilgiler bu sayede tarihe not düşülür.
Arkadaşı Hacer Elçin anlatıyor
Çok fazla tanımıyorum Hacer'i. Aynı çevreden insanlardık, aynı dergi çevresinden. Yoldaştık. Birkaç kez Lastik-İş Grevi'ne gelmişti. O zaman öğrenciler işçi sınıfıyla çalışma yürütmek istiyorlardı. Hacer de onlardan biriydi. Kızıl, örgülü saçları vardı. Eczacılık Fakültesi'nde okuyordu.
Çok sessiz biriydi Hacer. Onun o sükûnetini hayranlıkla izlediğimi hatırlıyorum. Erkekler kendi aralarında bağırarak konuşurken, Hacer onları izlerdi.
12 yıl önce bulunan mezar
Mezarı neredeydi, bilmiyorduk. 12 yıl önce mezarını buldum ben. Kasımpaşa, Kulaksız'da.
Mezarlık Müdürlüğü'ne rica ettik. Kocaman defterleri çıkardılar. 2 Mayıs 1977'de deftere işlendiğini düşündük, öyle arattık. Ve nihayetinde bulduk. Sonra da her 1 Mayıs'ta anmasına gittik.
Sevgilisi her sene geliyor
Bir ziyaretimizde akrabaları da gelmişti. Yakınlarıymış. Onlarla sohbet ettik. Hatta telefonlarını da almıştım ama kaybettim. O zaman şöyle bir anektod anlatmışlardı, ben de çok etkilenmiştim. Hacer'in o zamanki sevgilisi şu an Amerika'da yaşıyormuş ve her sene mezar ziyareti için Türkiye'ye geliyormuş.
Ailesi bizim orada olmamızdan çok etkilenmişti. Anma esnasında ben yumruğumu kaldırmıştım, baktım birkaç kadın daha kaldırdı. İnanılmaz bir an yaşadık, şu an tarif edemiyorum.
Militandı
Toplamda iki-üç kez gördüm ben Hacer'i ama hakkında şunları söyleyebilirim. Çok zekiydi Hacer. Zaten Eczacılık Fakültesi'ndeydi.
Halkın Yolu okuruydu. Nasıl bir aileden geliyor bilmiyorum. Mücadelesine çok bağlı olduğunu biliyorum. Aynı dergi çevresinden bir arkadaşımız, benim de akrabam olan, Mehmet şöyle demişti Hacer'le ilgili: "Sen böyle sessiz-sakin durduğuna bakma, militan bir yoldaşımızdır."
İyi ki yoldaşımdı
İyi ki benim yoldaşımdı Hacer.
Size bu hikâyelerin peşine düştüğünüz için çok teşekkür ederim. Hacer'le ilgili kimse aramamıştı beni daha önce basından. Özellikle 1 Mayıs 1977'de ölen kadınların hikâyelerini ön plana çıkarmaya, duyurmaya çalışmanız çok kıymetli. Üstelik aradan 43 yıl geçmiş olmasına rağmen. Hacer'i başka insanların tanıyıp, hikâyesini öğrenmesi yoldaşları ve ailesi için eminim ki çok kıymetlidir.
Arkadaşı Talia Esenyel anlatıyor
Aynı fakültede değildik ama aynı dergi çevresindeydik. Oradan tanıyorum Hacer'i. Kenarda duran, genelde etrafında olup biteni izleyen bir yapıya sahipti.
Ufak tefek biriydi Hacer. Sakin bir yapısı vardı. Ben çok gürültücüydüm mesela, onun sakinliği o yüzden de aklımda kalmış olabilir. Saçlarını örerdi genelde.
Eczacılık Fakültesi solcuların ağırlıkta olduğu bir fakülteydi. Çok az sağcı vardı.
1 Mayıs günü afişleri hazırladık ve bütün hazırlıklarımızı yaptık. Halkın Yolu bayrağı altında Saraçhane'nin oradaki parkta toplandık. Hacer arkalardaydı. Çok erken vardık parka ve yaklaşık 2-3 saat bekledik orada. Yürümeye başladığımızda insanların coşkusunu hatırlıyorum, balkonlardan bizi selamlıyorlar, alkışlıyorlardı. Müthiş bir coşkuydu. Çok önemli bir şeydi bu. Devrimcileri evlerine davet ediyordu insanlar.
Vücudunda çok hasar vardı
Hacer'in vurulduğunu duyduk sonra. Görevliyle hastaneye götürüldü ve orada vefat etti zaten. Sanırım kafasına kurşun isabet etmişti. Bayağı hasar vardı çünkü vücudunda. Tabutu götürürken tabutun dışında kan olduğunu hatırlıyorum. Kan damlıyordu tabuttan. Benim için bu da çok üzücü bir şey.
Cenazede çok değil ama yine hatırı sayılır şekilde kalabalıktık. Çünkü 1 Mayıs'ın hemen ertesi günü gözaltılar olmuştu, bazı insanlar ise saklanmak zorunda kalmıştı Yine de kalabalıktık. 1 Mayıs günü bizi karşıladıkları coşku yoktu ama halkta. Daha tedirgindi insanlar. Yürüyerek bu şekilde mezarlığa gittik ve defnettik Hacer'i. Onu yakından tanıyan çok arkadaşımız vardı ama çoğu tutuklandı ve bir şekilde bağlantımız koptu ya da yurtdışına gidenler oldu. Bazı arkadaşlarımızı da kaybettik zaten.
Sessiz bir kahraman
Hacer'in hikâyesini yazmak için bizlere ulaşmanız beni çok duygulandırdı. Çünkü 70'lerin kahramanları vardır ama 78'in kahramanı yoktur özel olarak. Büyük bir örgütlenmeydi ama halktı 78'deki özne. Şimdi kahraman olarak Hacer'in anılması beni çok mutlu eder. Sessiz bir kahramandı çünkü Hacer.
(NÖ)
Bu metin Etkiniz AB Programı kapsamında Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. Bu yayının içeriğinden yalnızca "İPS İletişim Vakfı" sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmamaktadır. |
TIKLAYIN - bianet'ten 1 Mayıs 77 Kayıplarının Yakınlarına Çağrı: Bizi Arayın
|
1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/Tuğçe Yılmaz
Sinema Emekçisi Rasim Elmas 41 Yaşında Taksim'de Öldü
İnşaat İşçisi Bayram Eyi 50 Yaşında Taksim'de
Öğretmen Bayram Çıtak 37 Yaşında Taksim'de Öldü
Liseli Jale Yeşilnil 17 Yaşında Taksim’de Öldü
Öğretmen Kenan Çatak 31 Yaşında Taksim'de Öldü
Öğretmen Ahmet Gözükara 33 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Hikmet Özkürkçü 39 yaşında Taksim’de öldü
Öğrenci-işçi Niyazi Darı 24 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Nazan Ünaldı 19 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Ömer Narman 31 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Ali Sidal 18 yaşında Taksim’de öldü
Hemşire Kıymet Kocamış 25 yaşında Taksim’de öldü
Tezgâhtar Kadir Balcı 35 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Hacer İpek Saman 24 yaşında Taksim'de öldü
İşçi Kahraman Alsancak 29 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hüseyin Kırkın 23 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Ercüment Gürkut 26 yaşında Taksim’de öldü
Polis Nazmi Arı 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mahmut Atilla Özbelen 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hasan Yıldırım 31 Yaşında Taksim’de Öldü
Seyyar Satıcı Hamdi Toka 35 yaşında Taksim’de öldü
Bekçi Mehmet Ali Genç 60 Yaşında Taksim’de Öldü
İşçi Ziya Baki 30 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mürtezim Oltulu 42 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Mustafa Elmas 33 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Sibel Açıkalın 18 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Diran Nigiz 34 yaşında Taksim’de öldü
1 Mayıs 1977 & Cezasızlık
Fehmi Işıklar: 1 Mayıs'77 12 Eylül için bir hazırlıktı
Kani Beko: “Katilleri bulamazsanız, şaibeyi ortadan kaldıramazsınız”
Süleyman Çelebi: "1 Mayıs 1977 Katliamı yapanların yanına kâr kaldı”
Emel Ataktürk: Haysiyet meselesi olarak hatırlamak ve cezasızlıkla mücadele
Nejla Kurul: Gerçekler neden ve kimlerce gizleniyor?
Tuğçe Yılmaz: 43 yıl önceki katliamın izini sürmek
Arzu Çerkezoğlu: Unutmamak, unutturmamak yaşamsal bir mücadele alanı
Tuğçe Yılmaz: Yargılanamayan 1 Mayıs 1977’nin mahkeme yılları