Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı 2016 Ocak ayı Dış Ticaret İstatistikleri ekonomi çevrelerinde belirgin bir endişeye yol açtı. Özellikle ihracatın bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22 oranında düşmesi tehlike işareti olarak görüldü. Üstelik 2015 yılında ihracat zaten 2014’den yüzde 9 kadar daha düşük miktarda gerçekleşmişti.
Aslında ihracatın düşmesi bekleniyordu ama yüzde 22 oranı beklentilerin de çok üzerindeydi. 2008 yılından beri krizden çıkamayan dünyada dış ticaret zaten hızla gerilemekteydi, Türkiye’de de gerilemesinde şaşılacak bir yan yoktu. Ancak Türkiye’deki gerileme olağanın çok üzerinde olduğu gibi, ayrıntılara bakıldığında genel krizin ötesinde, ülkenin kendi krizini de yansıttığı görülüyordu.
Ekonomik krizler şöyle ya da böyle dünyadaki bütün ülkeleri etkiler. Ancak bu etkiler bütün ülkelerde aynı düzeyde olmaz. Her ülke kriz dönemini atlatmak için türlü çeşitli politikaları hayata geçirir. Bu politikaların isabetine ve başarısına göre krizden etkilenme düzeyleri de farklılaşır.
Böyle dönemlerde ihracatı artırma kaygısı öne çıkar. Genellikle talep yetersizdir, istihdamı ve üretimi düşürmemek için pazarın genişletilmesi gerekmektedir, bunun için de yeni ihraç olanakları aranır. Bu amaçla da dış politika araçları dahil olmak üzere, ihracatı destekleyecek politikalar devreye sokulur.
Aslında dış politika çok eski tarihlerden beri diplomasi boyutuyla da, zor kullanma boyutuyla da bir dış ticaret aracı olarak kullanılmıştır. Ülkeler kimi zaman rakip ülkelerin dış ticaret yollarını ele geçirerek, onları ticaretin avantajlarından mahrum bırakmaya çalışmış, kimi zaman da korsanlarla anlaşarak ticaret filolarını ele geçirmiş veya tahrip etmişlerdir. Uluslararası anlaşmalar çok zaman üçüncü ülkelerle ticareti engelleyici maddeler içermiştir.
Günümüzde de ambargolar, kuşatmalar yoluyla düşman kabul edilen devletleri zor durumda bırakmak gibi yöntemler hala uygulanmaktadır. Bu tür negatif politikaların yanı sıra serbest ticaret bölgeleri, gümrük birlikleri gibi pozitif yöntemlerle ülkenin kendi ticaretini geliştirmeye yönelik politikalar da yaygındır.
Pozitif veya negatif, söz konusu edilen tüm dış politika yöntemleri ülkenin dış ticaretini artırmayı veya rakip ülkelerin dış ticaretini zayıflatmayı hedefler. Fakat Türkiye’nin son yıllardaki dış politikasına bakıldığında, neredeyse ülkenin kendi dış ticaretini küçültmek için elinden gelen her şeyi yaptığı görülüyor.
Bu durum Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı rakamlarda açıkça yer alıyor. Türkiye’nin sorun yaşadığı komşularıyla ticaretine bakıldığında, genel ekonomik sorunlarla açıklanamayacak ölçüde bir ihracat düşüşü olduğu ortaya çıkıyor.
TIKLAYIN - "2015'TE GEÇEN YILIN BÜYÜME VERİLERİNİ BİLE ARAYACAĞIZ"
Rusya
Malum, bu sıralar en derin sorunları yaşadığımız ülke Rusya. Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı ihracat sürekli artarak 2013 yılında 6 milyar 964 milyon dolar ile en üst düzeye çıkıyor ve bu yıldan sonra düşmeye başlıyor. 2013-2015 yılları arasındaki iki yılda yüzde 48 oranında azalıyor. Oysa aynı dönemde Türkiye’nin ihracatı genel olarak yüzde 5 azalıyor, hatta Avrupa Birliği’ne ihracat yüzde 2 artıyor. 2016’ya gelindiğinde veriler daha da kötü bir durumu gösteriyor. 2016 Ocak ayında Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 66 oranında azalarak, 316 milyon dolardan 107 milyon dolara düşüyor.*
TIKLAYIN - TÜRKİYE - RUSYA TİCARİ İLİŞKİLERİNDE SON DURUM
Bağımsız Devletler Topluluğu
İhracat düşüşü Rusya ile sınırlı kalmıyor, aynı dönemde Bağımsız Devletler Topluluğu’na* olan ihracat da yüzde 38 oranında azalıyor. 2016 başında durum daha da vahim bir hal alıyor, Ocak ayında Bağımsız Devletler Topluluğu’na ihracat yüzde 49 daha düşüyor. Bağımsız Devletler Topluluğu’nun Türkiye’nin ihracatındaki payı yüzde 7,1’den yüzde 4,7’ye iniyor.
Bağımsız Devletler Topluluğu’na ilişkin rakamların yalnızca Rusya ile olan ticareti kapsamadığını da belirtmek lazım. Sadece Türki Cumhuriyetlere yapılan ihracat 2015 yılında yüzde 26 oranında azalmış. 2016 Ocak ayında bu ülkelere ihracat düşüşü yüzde 48’e ulaşıyor. Bu düşüşün Rusya ile yaşanan siyasi sorunlarla ilgisi var mı acaba?
Mısır
Mısır’a yapılan ihracatta da benzer bir durum görülüyor. Mısır’a ihracat da 3.681 milyon dolarla en yüksek düzeye 2012 yılında ulaşıyor. Sonra, 2 Temmuz 2013 tarihinde Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarının bir askeri darbeyle devrilmesi üzerine Türkiye’nin yöneticilerinin sinirleri geriliyor. Bu durum iki ülke arasındaki ticaret hacmine yansıyor, Türkiye’nin Mısır’a ihracatı yüzde 15 azalıyor. 2016 Ocak ayında da ayrıca aylık yüzde 15 düşüş yaşanıyor.
Sadece Mısır da değil, 2013-2015 yılları arasında Türkiye’nin tüm Kuzey Afrika ülkelerine ihracatı yüzde 15 oranında azalıyor. 2016 Ocak ayında da ayrıca yüzde 5 oranında düşüş yaşanıyor.
Irak
Irak Türkiye’nin en önemli ihracat pazarlarından biri. Türkiye’nin Irak’a ihracatı da sürekli olarak artarak, en yüksek düzeye 11 milyar 949 milyon dolarla 2013 yılında çıkıyor. O yıl Irak Almanya’dan sonra en büyük ihracat pazarı oluyor. Fakat 5 Haziran 2014 tarihinde IŞİD’in Samarra kentine saldırısıyla Irak da şiddetli bir iç savaş ortamına giriyor. Bu süreçte Irak Türkiye’ye güvenmediğini açıkça belli ediyor. Türkiye ile Irak arasında yaşanan anlaşmazlıklar en son Musul yakınlarında Türkiye’nin sevk ettiği askeri birliklerin geri çekilmesi talebine kadar uzanıyor. Sonuçta, 2013-2015 arasında Türkiye’nin Irak’a ihracatı yüzde 28 oranında düşüyor. 2016 Ocak ayındaki düşüş çok daha çarpıcı, yüzde 44 oranında düşüş var.
İran
İran’a ihracatta da zirve yılı, 4 milyar 194 milyon dolarla 2013. Ancak 2015 yılına gelindiğinde ihracat yüzde 13 oranında azalıyor. 2016 Ocak ayında azalmanın çok hızlandığı ortaya çıkıyor, aylık yüzde 36 oranında ihracat düşüşü yaşanıyor. (Bu arada resmi istatistiklere göre İran’a ihracatın her yıl 3-4 milyon dolar civarında seyrederken, 2012 yılında 9 milyar 922 milyon dolara ulaşmış göründüğünü de kaydetmek lazım. Bu rakamın çok tuhaf olduğu açık. Nitekim 2013 yılında 17-25 Aralık adıyla bilinen soruşturmalar sırasında İran’a ihracat rakamlarının sorunlu olduğu söylenmiş ancak mahkemelerce kabul görmemişti. Buna karşılık İran’da devlet yöneticilerinin saygı gösterdiği mahkemelerin konuyla ilgilendiği biliniyor.)
Suriye
Suriye iç savaştan önce de küçük ve yoksul, yalnız ve güzel bir ülkeydi. Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı hızla gelişerek 2010 yılında 1 milyar 850 milyon dolara ulaşmıştı. Bu düzey Azerbaycan’a ihracatın üzerinde, İsrail ve Mısır’a ihracata yakın bir yerdeydi. Benzer hızlarda artışına devam etmesi mümkündü. 2011 yılının Nisan ayında başlayan iç savaşı Türkiye’nin coşkuyla karşılaması üzerine –en azından yasal düzeyde- ihracat sona erdi.
İslam İşbirliği Teşkilatı
İran, Irak, Suriye, Mısır, Libya, Yemen gibi Müslüman ülkelerle yaşanan sorunların İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerine yapılan toplam ihracatı etkilemesi kaçınılmaz. İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri Türkiye’nin toplam ihracatında yıldan yıla değişmekle birlikte yüzde 30 dolaylarında bir paya sahip. En yüksek düzeye 2012 yılında, 55 milyar 249 milyon dolarla yüzde 36 pay alarak ulaşıyor. Fakat o yıldan sonra ihracatta azalmalar başlıyor. 2012-2015 yılları arasındaki üç yılda Türkiye’nin bu ülkelere ihracatı yüzde 23 oranında düşüyor. Son olarak, 2016 Ocak ayında buna aylık düzeyde yüzde 26 düşüş daha ekleniyor.
Bütün bu veriler Türkiye’nin dış politikasının ihracatı ve dolayısıyla ekonominin tamamını olumsuz yönde ve şiddetle etkilediğini ortaya koyuyor. Üstelik bu politikalar uluslararası kriz ortamında uygulanıyor. Türkiye şimdi yeni pazarlar arayarak, fiyatları esneterek soruna çözüm bulmaya çalışıyor. Oysa sorun esas olarak siyasi. Dış politika bu şekilde sürdürüldükçe, karşımıza çıkacak siyasi sorunlar bir yana, ihracatta da sorunlar devam edecek.
İşin kötüsü dış politikada değişiklik olacağına ilişkin bir işaret de yok. Türkiye 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’nın hasta adamı olarak tanımlanıyordu. Rahatsız edici bir ifadeydi ama yine de Orta Doğu’nun asabi adamı olmak daha kötü gibi. (BD/HK)
* 1997 - 2014 arası Türkiye-Rusya Dış Ticaret Değerleri için tıklayın.
** Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Rusya ve Tacikistan.
Fotoğraf: Tahir Turan Eroğlu - Kocaeli/AA