Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait 100 iş makinesi ve 400 kamyon ODTÜ arazisinden geçecek yol çalışması için 9 Eylül 2017 Cumartesi akşamı Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) kampüsüne girdi.
Cümleyi “ODTÜ Kampüsü’ne girdi” şeklinde kurmak bana garip geliyor çünkü ODTÜ’ye yıllarca “okulum” dedim.
1984’te kayıt olmaya gittiğimde “Mavi ODTÜ servisi” (ki yıllar sonra kaldırılması gündeme geldiğinde protesto eylemlerine katılacaktım) ana giriş kapısından yani A1’den girdiğinde okul binalarını görmek için uzun uzun etrafı seyretmiştim. Yolun iki tarafında atkestanesi ağaçları dikiliydi. Ardında iki yanda uzanan çamlıkların ardında bazı binaların damları görünüyordu.
Orman içinde ilerliyorduk. Sonradan öğrenecektim ağaçlar tek tek ve çoğu öğrenciler tarafından dikilmişti. Sonraki yıllarda ben de ağaç dikecektim.
Gece yarısı ODTÜ’ye dozerlerin girdiğini öğrendiğimde yıllık izindeydim ve köyümde bir ayva ağacının gölgesinde oturuyordum. Biraz ilerideki incir ağacının kurumaya başlamış dallarına bakıp nasıl kurtaracağız diye düşünmekteydim. O sırada belki benim de bir ağaçlandırma etkinliğinde diktiğim fidanlardan biri 20 yaşının ilk günlerinde bir iş makinesinin kepçesinin kurbanı olmuştu.
ODTÜ’de sekiz yıl okudum. Ağaçların yavaş yavaş büyümesine şahit oldum. Benim okuduğum yıllarda ODTÜ ormanının ekosistemi çoktan oluşmuştu. Hava Ankara’da başka, ODTÜ’de başka olurdu. Yurttan bölüme yürürken bahar aylarında iğde ağaçlarının yaydığı koku eşlik ederdi bize.
Sonbaharda atkestanelerinin yaprakları sarartırdı yerleri.
ODTÜ ormanını yaralayan ilk yolun geçtiği tarafta vişneliğe seferler düzenlerdik, meyveler olgunlaştığında. Bugün ikinci yolun yapıldığı tarafta ulu ağaçların dallarına tırmanırdık spor olsun diye. Ormanın çoğu çamdı, yıllar sonra gittiğimde hatırladığımdan çok daha uzunlardı. Üniversiteye başladığım yıl çatısı görünen İdari Bilimler Binasının çatısı mesela çam ağaçlarının ardında kaybolmuştu.
Ankara Büyük Şehir Belediyesi yol yapıyor ya hani; ODTÜ’de yolların nasıl yapıldığını anımsadım sonra. Birbirinden bağımsız binalardan oluşur ODTÜ kampüsü. Bir bina yapıldığında etrafına çim bir alan bırakılır. Öğrenciler ve çalışanlar binalar arası gidiş gelişlerinde zamanla çimlik alanlarda patikalar oluşturur. O patika bir süre sonra üzerine taşlar döşenerek yol haline getirilir. Çimlik alanda her hangi bir nedenle yeni bir patika oluştuğunda kimse gelip size “çimlere basmak yasak” demez; patikaya taş döşenir, taşların arasından çimenler yine çıkar. Patika varsa kullanılıyordur, bir nedenle kestirme bir yoldur, ihtiyaçtan oluşmuştur. Patika bir ağacın etrafından dolaşıyorsa, yol da dolaşır, ağaç kesilmez tabii…
ODTÜ’nün içinden geçen yol kimin ihtiyacı bilinmez ama ODTÜ’nün ihtiyacı olmadığı kesin; zaten olsa bile ODTÜ’de ağaç kesilmez. Çünkü ODTÜ Ormanı bugün Ankara'nın en geniş yeşil bölgesi. 40 yılı aşkın süredir tek tek el emeğiyle büyütülen bir orman bu.
ODTÜ yönetimi yıllardır Ankara şehrinin güney girişinde hızla gelişen “çarpık kentleşmeye bir set çektiği” için övünedururdu. Bu yol o çarpık kentleşmeye yenilginin bir nişanı oldu.
“Rekora imza attık” diyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bir gecede yok ettiği 40 yıllık emeğin ne olduğunu anlatmak gerek.
ODTÜ Ormanı olarak adlandıran alan, 1956 yılında kurulan üniversiteye tahsis edilen 4 bin 500 hektar büyüklüğündeki arazisinde bulunuyor. Arazi ODTÜ’ye tahsis edildiğinde bozkırdı, yani ağaç olmayan, çalılık formunda bitki örtüsüyle kaplı tipik Orta Anadolu bozkırıydı.
1963 - ODTÜ ağaçlandırma çalışmalarının ilk yılları.
Yapılan arazi çalışmasında mevcut erozyonu engellemek için bu arazinin yüzde 75' inin dikim yoluyla ağaçlandırması gerekliliği ortaya çıktı. 7 Temmuz 1958 tarihinde 180 dekarlık bir alanda ODTÜ ve Türkiye Ormancılar Cemiyeti’nin ortak çalışmaları ile deneme parselleri kuruldu. Kurulan deneme parsellerinde 1959 yılı ilkbaharında başarılı sonuçlar alındı. 15 Kasım 1960 tarihinde ODTÜ ve Orman Genel Müdürlüğü'nün ortak çalışmasıyla 'ağaçlandırma seferberliği' başlatıldı.
1961 yılından günümüze kadar, Karaçam, Sarıçam, Toros Sediri, Meşe, Kavak, Badem ve benzeri gibi kurak koşullara dayanıklı yaklaşık 10 milyon ibreli ve 23 milyon yapraklı ağaç dikildi. Ormanın yaklaşık büyüklüğü 3 bin 100 hektar. ODTÜ Ormanı Kültür Bakanlığı tarafından 1995 yılında Doğal ve Arkeolojik SİT Alanı olarak ilan edildi.
ODTÜ Ağaçlandırma ve Çevre Düzenleme Müdürlüğü ODTÜ Ormanı’nı şöyle tanımlıyor:
“Orta Anadolu'da yok olmaya yüz tutmuş flora ve fauna türlerinin bulunduğu önemli bir doğal çevre yaratılmıştır. Bu doğal çevrede kurt, tilki, keklik, tavşan, yılan, kaplumbağa vb. gibi bir dizi vahşi hayvan, 140' tan fazla kuş türü ve göl / göletlerde yaşayan çeşitli balık türleri gibi çok sayıdaki memeli ve sürüngene kusursuz koşullar sunulmaktadır.”
Kurt, tilki denildiğinde abartı gibi gelebilir, ben tilkilerle birden çok kere karşılaştım. Kurtların ise kışın uzaktan sesleri duyulurdu. Aramızda “Bu ses köpek miydi, kurt muydu” diye tartışırdık.
Müdürlüğün verdiği bilgiye göre ODTÜ Ağaçlandırma Projesi 1995 yılında “Ekolojik değerleri hızla bozulan dünyamızda yaratmış olduğu artı değerler” nedeniyle Uluslararası Aga Khan Mimarlık Ödülleri’nin “yenilikçi kavramlar“ kategorisinde ödüle layık görüldü. 2003 yılında ise TEMA Vakfı tarafından “çorak bir arazinin yeşil bir bölge haline gelmesi ve çölleşmeyle mücadele hareketine verdiğimiz destek” nedeniyle ödüllendirildi.
Bu ödülleri almasa da farketmezdi, ODTÜ Ormanı tartışmasız güzeldir... Hiç görmediyseniz, bir gün yolunuz ODTÜ’ye düşerse, iş makinelerinin ormana girdiğini duyduğumuzda ODTÜ’de okumuş olanlarının neden içinin sızladığını anlarsınız. (HK)
* Fotoğraflar: metu.edu.tr