Yazının İngilizcesi için tıklayın
Odessa'daki üç günlük seçime CHP'nin sandık saklama resmi görevlisi olarak katıldım. Sabah 9'dan akşam 9'a kadar geçen 12 saatlik süre, bana aynı zamanda rahat bir gözlem olanağı da sundu. İlk gün 9.30'a doğru ilk oy düştü. Ne tesadüftür ki ilk oy, Yozgatlı hemşerimizindi. Sandık alanına çam yarması vücudu ve şakalarıyla yaklaşırken gelişi bir film sahnesini andırıyordu. Bir akademisyen olan hemşerimle sonrasında uzun bir sohbet olanağım da oldu. Entelektüel gelişmişliğini Türkiye'nin kaldıramadığını söyledi. İlk gün 82 oy kullanıldı.
Sosyalistim deyince...
İkinci gün daha sakin geçti. 46 oy kullanıldı. Bol bol gelenlerle sohbet olanağım oldu. Savaş burada yaşayan, ticaretle uğraşan insanları derinden etkilemiş. Tahliye günlerini anlatıyorlar. Yolda nasıl perişan oldukları, hastalandıkları hâlâ hafızalardan silinmemiş. Bir kısmı geri dönmüş. Çünkü yaşamlarını burada kazanıyorlar.
Savaş öncesi 5 bin Türkiyelinin yaşadığı söyleniyor. Seçim öncesi 3 gün kenti gezme, gözlemleme olanağım oldu. Odessa'daki tarihi binalar insanın başını döndürüyor. Her yerde bir Türkiyeli ile karşılaşmak mümkün. Türkçe isimli iş yeri adı çok. Bana karşı tavırları çok dostçaydı. Sadece bir genç öğrenci benim sosyalist olduğumu söylemem üzerine kendisinin Cumhuriyetçi olduğunu söyleyerek oturduğumuz masadan "Ben bir sosyalistle aynı masada oturamam" diyerek adeta bir Rus füzesi gibi yerinden fırlayıp yan masaya geçti.
Bugün kaç kişi oy kullanacak?
Kentte herkes herkesi tanıyor ve birbirleriyle ilişkileri çok iyi. Bulunduğum bir hafta içerisinde iki kez çok ciddi patlama oldu. Tabii Rusların bu saldırıları insanları korkutuyor ama bizim Zaporojya'daki gibi burası da savaşa alışmış. Hatta neden burada yaşadığını anlatan birisiyle sohbete şahit oldum. "Kardeşim, İstanbul'a gidiyorum, kavga gürültü, burası daha sakin" diyordu. Gerçekten savaşın ortasında kent bir bütün olarak sakin. 3 saat boyunca yüzlerce insanla birlikte bir parkta canlı müzik dinledim. Profesyonel bir müzisyendi. Hele bir eve gidişim vardı dillere destan. Şoför biz yolculara canlı müzik şöleni yaşattı.
Seçimin son günü seçim görevlileri arasında bugün kaç kişinin geleceğine ilişkin bahis tutuldu. En yüksek rakamı ben söyledim. 40 diyecektim ama orada yaşayan insanların 20-25'lerdeki sayıları karşında gülünç duruma düşmemek için 35 çektim. Gerçekte benim konuştuğum birçok insan son gün toplu geleceklerini söylemişlerdi. Biraz onlara biraz da kendime güvenmediğimden kafamdaki 40-45 rakamını azalttım.
Sandığın kapanma saatine yakın iki genç geldi. Birisi Batmanlıydı. Yanındakini adeta kolundan sürükleyerek getirmişti. Getirdiği arkadaşı oy kullanma kabinine girdi. Kararsızlığı orada bile devam ettiğinden uzunca bir süre kabinde kaldı. Bu durum, dışarıda gülüşmelere yol açtı. Nihayet oyunu kullandı. Onu getiren genci memleketin kaderine sahip çıktığı için tebrik ettim. Seçimle ilgilenmeyen ve orada okuyan epey bir genç de gördüm. Ancak genel izlenimim insanların bu seçimin öneminin farkında olduğu.
Salı günü oyları teslim ettik
Son günün rakamı ne mi çıktı? 46 oy. Şaka gibi, bir önceki günün aynısı. Biraz daha kendime ve oradaki insanlara güvenseymişim tam rakamı tutturacakmışım.
Oyları Türkiye'ye getirmek için Moldova Kişnev Büyükelçiliği'nde buluştuk. Komrat'ta 122 seçmenden 98'i oy kullanmış. Bu bir katılım rekoru.
8 Mayıs akşamı THY'nin 21.10 uçağı ile İstanbul'a gelerek oyları toplu olarak buradaki görevlilere teslim ettik.
Bu arada kapı komşumuzun damadının Donbas'taki savaşta hayatını kaybettiğini öğrendim. Bu, Zaporojya'da yaşadığım köye çok yakında gelen iki asker cenazesinden biri oldu.
(İD/AÖ)