İmralı'dan gelecek "çözüm için yol haritası"nın içeriği merakla beklenirken bir türlü anakaraya getirilemeyen haritanın kamuoyuna nasıl ulaşacağı da tartışma konusu oldu.
Öcalan yazarak defter tuttuğu için önerilerini 15 Ağustos'a yetiştiremedi.
Zaten yasaya göre Öcalan, avukatlarına AİHM savunması dışında bir dosya veremiyor, avukatları ile yanında resmi bir güvenlik görevlisinin gözetiminde görüşüyor, görüşmede avukatların not tutması ya da kayıt cihazı kullanmalarına da izin verilmiyor. Avukatlar, müvekkillerinin görüşlerini, akıllarında tutuyorlar. Çok iptidai değil mi?
Bunun üzerine Öcalan'ın yol haritasını İmralı dışına çıkarabilmek için mektup formülüne karar verildi.
Çözüm önerilerini mektuba dönüştürecek.
Mektup, cezaevi yönetimi tarafından okunacak. Gerekli görülürse mektup İmralı İnfaz Hakimliği'nin onayına sunulacak.
İncelenmede de "sakınca" görülmezse, "görülmüştür" damgası vurulduktan sonra İmralı'dan çıkarılacak.
Aslında cezaevi yönetiminin bu dosyayı avukatlara AİHM savunması olmaması nedeniyle teslim etmeme hakkı var.
Yani zaten eğer avukatlara mektup verilirse de yasalar çiğnenmiş oluyor.
Dolayısıyla madem yasalar delinebiliyor, ne bu ilkelik?
Üstelik tıpkı bugün olduğu gibi avukatların İmralı'ya ulaşması bir dert. Hava muhalefet ederse görüşme mümkün olmuyor teknik olarak.
Bugün haberlerden biri askerlik işlemlerinin artık İnternet üzerinden yapılabileceğini söylüyordu. E-devlet çoktan vardı zaten, Genelkurmay Başkanlığı da açıklamalarını kendi İnternet sitesi üzerinden yapıyor uzun zamandır. Umarız yakın zamanda twitter'a girer de daha çabuk öğrenebiliriz son dakika gelişmelerini.
Uzun lafın kısası devlet ve ordu İnternet'e karşı değil, nimetlerinden yararlanıyorlar, onların karşı olduğu içerikle alakalı ki bu da başka bir tartışmanın konusu.
Ergenekon'da delillerin bir kısmı google'lanarak elde edilmişti, öyle bir araç ki İnternet, bu çağda onsuz yaşamak korkunç bir şey.
Üstelik artık kimsenin sesini duyurmak için gazeteye, televizyona da ihtiyacı yok. Blog'lar sayesinde başka isimlerle sansürsüz yazmak-çizmek çok kolay.
Hem yazar hem okur olarak blogger'ların sayıları gün geçtikçe çoğalıyor.
Bu örnekler üzerinden "Öcalan'a 3G" talebine gelecek değilim. Sadece "bilgi çağı"nın halihazırda klişeden ibaret olduğunun, artık hız çağında olduğumuzun altını çizmek istedim.
Öcalan'ın "vınnn"laması biraz fazla lüks olabilir, tamam, ama ses kayıt cihazı niye kullanılamıyor?
Gerek devlet gerekse muhataplar katında herkes açılım sürecinin ne kadar hassas olduğundan bahsederken teknik olarak süreci yavaşlatan gelişme(me)leri de tartışabilir miyiz "açılım" kapsamında? (EZÖ)