12 Eylül'de PKK ve PJAK'lı tutuklu ve hükümlülerin başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevleri, 67. gününde Abdullah Öcalan'ın yaptığı açıklama ile bitme sürecine girdi. Abdullah Öcalan'ın açıklamasının cezaevlerinde karşılığını bulacağı açıktı, nihayetinde cezaevlerinde açlık grevcileriyle yapılan görüşmenin ardından 18 Kasım Pazar sabahı günü açlık grevlerinin sona erdiği haberi geldi.
Neredeyse 30. gününe kadar kamuoyunun gündemine girmeyen açlık grevlerine ilk katılım 64 siyasi tutsak ile sınırlıyken, 22 Eylül, 5 Ekim ve 15 Ekim'de katılımlarla sayı 700'e ulaştı. Kamuoyunun açlık grevlerine olan dikkati 15 Ekim katılımlarıyla birlikte yoğunlaştı. 5 Kasım'da bütün Kürt siyasi tutuklu ve hükümlülerin açlık grevine dâhil olmasıyla açlık grevi eylemi boyut değiştirdi. Bu boyut değiştirmede sayıdan öte 55. gününe gelen açlık grevlerinde hayati tehlike riskinin artmış olmasının ve hükümetin adım atmamasının payı büyük.
Açlık grevlerindeki tutsakların taleplerinin yaşam, cezaevi koşulları dışında bir mahiyetle yapılması, taleplerin kamuoyunca çok radikal bulunması açlık grevlerine birçok kesimin tereddütlü yaklaşmasını, çekinceli veya gecikmeli destek vermesine sebep oldu. Ancak Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) açlık grevcilerinin taleplerinin ne kadar hayati olduğunu, taleplerin gerçeklemesinin önünde bir engel olmadığını, taleplerinin insani ve siyasi yönde tercümesini yapmayı çok iyi bildi. Son olarak milletvekillerin açlık grevine başlaması açlık grevine girenlerle, dışarıdakilerin arasındaki söz ve eylem paralelliğini arttırdı.
BDP'nin uluslararası kamuoyu nezdindeki girişimleri çok başarılı sonuçlar verdi. Akademinin, yazarların ve sanatçıların açlık grevlerine göstermiş olduğu ilgi hem kamuoyunun ilgisinin yoğunlaşmasını hem de sürekli olarak manipülasyon yaratmaya çalışan hükümetin maskesinin düşmesini sağladı. Açlık grevlerinin 55. gününden sonra, emek ve meslek örgütlerinin de sürece aktif bir şekilde dâhil olması hükümeti zorlayan önemli noktalardan birisi oldu.
Bütün bunlar; cezaevlerindeki kararlı duruş, dışarıdaki eylemler, vekillerin açlık grevi, ulusal ve uluslararası kamuoyunun duyarlılığı açlık grevlerinin amacına ulaşmasını sağladı. Kırk gün boyunca tüm kamuoyu açlık grevcilerinin taleplerini bütün boyutlarıyla tartıştı, en önemli sonuç bu taleplerin kabul edilmesinin önünde iktidarın direnci dışında bir engel olmadığının açığa çıkması oldu. Açlık grevi eylemi taleplerin hayata geçirilmesi için toplumsal bir zemin hazırladı.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Kürt halkı nezdinde KCK tutuklamaları, özel yetkili mahkemeler ile kaybettiği itibar, Roboski katliamı ve açlık grevleri boyunca sürdürdüğü tutumuyla tamamen yok oldu. AKP'nin Kürt illerinde büyük bir güç kaybına sebep oldu. Açlık grevi eylemlerine çok sert müdahale edilmesi ve başbakanın kullandığı dil bu itibar kaybını perçinledi. İtibar kaybında eylemlere müdahalelerin kaydedilmesi ve sosyal medya aracılığıyla hızlıca dolaşıma sokulmasının da payı büyük.
Oturma eylemi yapan yaşlılara tazyikli su, gaz ve copla müdahale görüntüleri, TOMA'ların balkonlardaki mumları söndürme görüntüleri, polisin yol kesip önüne geleni dövdüğü görüntüler toplumsal hafızamıza şimdiden kazındı. Açlık grevi eylemlerinde yüzlerce insan gözaltına alındı, darp edildi, onlarca insan tutuklandı.
Sosyalist hareket ile Kürt Özgürlük Hareketi arasında Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ile başka bir aşamaya sıçrayan ortaklık zemini, açlık grevi eylemleriyle pekişti. Denizli'de, Okmeydanı'nda birlikte sokağa çıkıp birlikte bedel ödediler. Bu birlikteliğin, yoldaşlaşmanın uzun erimli olumlu sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
Açlık grevleri BDP'nin Kürt illerindeki gücünü bir kez daha gösterdi. Kürt hareketinin hayatı durduracak kadar güçlü olduğunu dost düşman herkes tekrar gördü. Büyük şehirlerde ise gösterilen direniş Kürt illerinden farklıydı. Büyükşehirlerin merkezlerindeki sokak eylemleri, polisin sert tepkisi ile sona ermeyen ama giderek güç kaybeden bir seyir izledi. Buralardaki direniş rezervlerinin şehrin merkezlerinde değil de, şehrin periferisinde kalan yoksul Kürt mahallelerinde yoğunlaştığı bir kez daha açığa çıktı. Sokaktaki en direngen grubu tutuklu, hükümlü, gerilla yakınları oluşturdu. Bu kitleye Kürt hareketinin bir nevi çelik çekirdeği de denilebilir.
Açlık grevleri boyunca toplumsal hafızamızda iki cümle unutulmayacak yer etti. Birincisi Okmeydanı'nda açılan açlık grevi çadırında bir gerilla annesinin "Başbakan vekillere 'onlar gerillaya sarıldı, onlarla görüşmem' diyor. Biz sarılmanın bile suç olduğu o gerillaların annesiyiz." açlık grevi direnişinin billurlaştığı irade bu cümlede saklı... İkincisi 17 Kasım Cumartesi günü İstanbul Gazi Mahallesi'nde üç saat süren sokak çatışmalarının sonunda polis anonsundaki "Abdullah Öcalan açıklama yaptı, açlık grevi bitti, dağılın" cümlesidir, bu da yenilginin ve çaresizliğin ifadesidir...(AS/HK)