Objektif ?
ABD'de mesleki ya da akademik alandaki literatür ve uygulamada, haber tanımı yapılırken, en sık geçen sıfatlardan biri de 'objektif'dir. 'Objektiflik' Amerikan habercilik anlayışında son derece önemli bir değerdir. Amerikan ekolü uyarınca, haber, habercilik, muhabirin çalışma tarzı 'objektif', yani yeni Türkçesiyle 'Nesnel' olmalıdır. Dolayısıyla gazeteci ya da muhabir, olay, olgu, gelişme ne ise onu olduğu gibi, nesne ne ise onu öznel herhangi bir yaklaşım, yorum, bakış açısı katmadan okura, izleyiciye, dinleyiciye aktarmalıdır. Anglo-sakson gazeteciliğin önemli ilkelerinden biri olan bu yaklaşım, kısaca 'facts and figures' yani 'olgular ve rakamlar' olarak da ifade edilir. Bu ilkenin mesleki alanda uygulanması için de yine bu ekol, haber ile yorumu birbirinden kesin ve kalın çizgilerle ayırır. O kadar ki, anglo-sakson gazetelerin çoğunda, imzalı ya da imzasız yorumlar (Editorial ya da comments) gazetenin haber içermeyen bir ayrı sayfasında toplanıp yayınlanır.
Tarafgirliğin örtülmesine hizmet
Bu yaklaşım tüm teorik çekiciliğine rağmen, gerçek hayatta hiç bir zaman uygulama alanı bulamadığı gibi aslında olağanüstü bir tarafgirliğin örtülmesine hizmet ediyor: Gazetecilik, yayıncılık, habercilik doğal, yapı ve işlev olarak zaten tamamen bir tercih yani öznel bir meslek .
Bir günde bir gazetenin Haber Merkezine örneğin bin adet haber geliyorsa, bunlar arasından, siyasi-ideolojik, kültürel, mesleki ve daha bir çok kritere dayanılarak örneğin 150 haber yayınlanmak üzere seçiliyor (Tercih ediliyor). Dahası bu 150 haberden diyelim 10'u birinci sayfaya gönderiliyor, bu 10 haberden bir tanesi de manşet yapılıyor. Hangi haberin nasıl yayınlanacağı, haberin nasıl yazıldığı, fotoğraflı mı yoksa fotoğrafsız mı ya da 3 sütuna mı yoksa tek sütuna mı verileceği tamamen öznel olarak saptanır. Bir önceki aşamada da, muhabirin herhangi bir habere gittiği zaman nesnel olması pek mümkün değildir. Muhabirin siyasi-ideolojik görüşleri, tarihi, kültürü, haber kaynağı ile ilişki türü, izlediği olayın mahiyeti, haber kaynağının türü ve doğası haberin öznel ve baskın unsurlarını oluşturur. Bu neden de, aynı haberi izleyen beş muhabirin, sözkonusu olayı beş değişik şekilde kaleme almasına neden olur.
Dolayısıyla insan ağzını açtığında, gazeteci eline kalemi, mikrofonu ya da kamerayı aldığında, haber izlerken, yazarken, yayınlarken nesnel kalamıyor, öznel tercihlerini sergiliyor.
Haberciliğin temel ilkeleri
Dünyada gazetecilik yapıldığından bu yana, yani yaklaşık olarak üç asırdır, haberciliğin temel ilkeleri adım adım, evrensel bir yüzeyde oluşturuluyor.
Amerikalı gazetecilerle mesela Müslüman ülkelerdeki gazetecilerin mesleki çalışmalarını düzenleyen etik kurallar arasında, teorik açıdan bakıldığında çok büyük farklar yok.
Yine teorik ve mesleki düzeyde, gazetecilik; Amerika'da da Müslüman ülkelerde de aynı araçları, aynı yöntemleri kullanıyor ve aynı amaçlara ulaşmaya çalışıyor: Olan biteni, gerçeğe en yakın bir şekilde, tüm boyutlarıyla birlikte yurttaşa, dengeli, inandırıcı, kolay anlaşılır ve en hızlı bir şekilde iletmek!
Bu tanım New York'ta ve İslam dünyasında harfiyen uygulanacak olsaydı, ton, tarz ve tabi ki yorum farklılıkları hariç, iki kentte yayın yapan medya organlarının ürünleri (Haberleri, başlıkları, fotoğrafları...vs...) arasında gerçek hayatta olduğu kadar büyük fark olmazdı. Sorun ve farklılık, kuşkusuz sadece ABD medyası ile Müslüman ülkelerdeki medya arasında değil. Çünkü aynı olayı mesela ABD'de New York Post ile Z Magazine de tamamen farklı şekilde okurlarına iletti.
11 Eylül'de ABD'de etik ihlaller
ABD egemen medyası, 11 Eylül sonrasını yansıtırken, temel etik ilkelerin bir çoğunu ihlal ederken, saldırının 'Neden'i üzerinde hiç durmazken 'Kim' sorusuna yanıt aramak adı altında sanık-zanlı-suçlu kavramlarını birbirine karıştırarak hedef gösterdi , Müslümanları ve Arapları, ırkçı önyargılarla yargısız infaza tabi tuttu. Ardından, intikam çığlıklarıyla savaş kışkırtıcılığı yaptı. Bu arada, mesela BBC'nin bir ölçüde olsa da gerçekleştirdiği, karşıt görüşlere hiç yer vermedi.
ABD'de, gazetecilik okullarında öğrendikleri, sendikaların etik kitapçıklarında büyük harflerle yazılan objektivite de ikiz kulelerin enkazı altında kaldı.
ABD medyası saldırıya uğrayan kendisi olduğunda haliyle mağlubun etiğini uyguladı. ABD medyası, ABD'nin saldırgan olduğu Körfez Savaşı ya da Sırbistan'ın bombalanması gibi olaylarda ise galibin etiğini üstün kılmaya çalıştı.
"Karşı geleni yerle bir ederiz" mesajına elverişli
Bu iki örnekten de çok kolay bir şekilde şu sonucu çıkarabiliriz: Hiç bir etik ilke, iktidar ve egemenlik perspektifi dışında ve siyasi-ideolojik mülahazaların üstünde uygulanmıyor. Yarın öbürgün Usame Bin Ladin'in karargahı ABD uçakları tarafından bombalanırsa, bu görüntüleri bin kez ekranda görebileceğiz. Ama bombalanan Pentagon olursa, bu görüntüleri öyle sık sık göstermek Amerikan medyası tarafından uygun bulunmaz. Çünkü sıradan izleyici o zaman, 'Ülkeyi, devleti, bizi korumakla yükümlü olan Savunma Bakanlığı, daha kendini savunamıyorsa, bu iş vahim' diye düşünebilir. Oysa ki bombalanmış bir Usame Bin Ladin karargahı görüntüleri, yığınlara 'Bak işte bize karşı geleni nasıl yerle bir ederiz' mesajını vermek için son derece elverişlidir. Kanlı ceset, kopmuş kol-bacak görüntülerinin yayınlanıp yayınlanmama meselesi de, insanların kim tarafından öldürüldüğüyle bağlantılı.
'Habercilikte Nesnellik' yanılsamasının net bir şekilde ortaya çıktığı, dolayısıyla iflas ettiği 11 Eylül hadisesiyle ilgili farklı habercilik aslında daha da derin bir şekilde, propaganda modelini uygulayan Amerikan medya modelini de sorgulamamız için önemli bir fırsat yarattı.
Bilginin niteliği, medyanın konumu, etik ilkelerin iktidarla ilişkisi ve siyasal-ideolojik-kültürel (Bu örnekte ayrıca dinsel) değerlerin etkisi nedeniyle, gerçek hayatta, Amerikan egemen medyasıyla mesela Bağdat Radyosu, aynı saldırıyı, kitlesine, çok farklı bir şekilde iletiyor.
Farklılığın kaynakları
Farklılığı yaratan unsur ya da boyutları, kısaca tek tek ele alalım:
* Bilginin Niteliği: Adına medya ya da kitlesel iletişim araçları denen mekanizma, aslında 'tek odaklı bir mesaj üreticisi ve dağıtıcısı' olduğu için, kamuoyunun bilgilenmesi (informer) işlevini değil, oluşması (former) fonksiyonunu yerine getiriyor.
* Bilgi ile iktidarın (Foucaultcu anlamda) ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda, bu tek odaktan yani medya merkezinden kamuoyuna, yurttaşlara yığınsal olarak gönderilen her mesaj, her işaret (Metin, ses ve/veya görüntü) egemenlerle mülksüzler, ya da daha geniş bir tanımlamayla iktidardakilerle muhalefettekiler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesini amaçlıyor. Bu amaç da, iktidarın egemenliğini sürdürmek ve güçlendirmek...
* Medyanın konumu: 1980'lerde başlayan, 1989'da Duvar'ın yıkılmasıyla hızlanan neo-liberal Yeni Sağcı süreç , hem küresel hem de ulusal düzeylerde medyanın tekelleşme süreciyle birlikte gelişti ve 'Tek Düşünce' dogması nı yaygınlaştırdı.
* Medyatik gerçek, hakiki gerçeği örtmeye, tahrif etmeye başladı. Yaşanan gerçek ile yurttaşa sunulan medyatik gerçek arasındaki fark giderek büyüdü. Sermaye-teknoloji birlikteliği, medya mülkiyetini, hem global hem de ulusal düzeyde, sınırlı sayıda sinai-ticari kuruluşun eline bıraktı. Medya böylelikle, açık bir şekilde egemenlerin propaganda aracı haline gelirken, yayın yaptığı, hizmet ettiği kitleden (Yurttaşlar, toplum, kamuoyu) uzaklaştı, hatta koptu.
* Etik ilkelerin iktidarla ilişkisi: Bilginin iktidarla ilişkisi ve güncel bilgi olan haberi üreten ve yayan mekanizma olan medyanın yeni konumu, kaçınılmaz olarak haber üretiminin yol ve yöntemlerini saptayan etik ilkelerin uygulanma koşullarını da etkiledi. 5N 1K ya da haberin en az iki kaynaktan doğrulanması gibi sonuç olarak teknik ve mesleki kriterlerden daha da önemlisi, gazeteciliğin, haberciliğin temel felsefe ve amaçları değişime uğradı.
* Siyasetin erozyona uğrayıp ekonomi ve maliyenin yüceltilmesi, para'nın fikir'i ezip geçmesi, kamu-özel çekişmesinde özel'in egemen olması, bir ölçüde medyanın sayesinde gerçekleşti. Ya da medya, bu köklü değişimlerde olumsuzlukları yaygınlaştırıcı ve meşrulaştırıcı bir işlev üstlendi.
* Medya, yurttaşları daha barışçı, daha özgür, daha uyumlu, daha eşitlikçi bir toplumda yaşamaları için kendilerine gerekli olan bilgi ve fikirleri iletme ve yayma işlevi, temsilcisi/sözcüsü olduğu iktidarın egemenliğini sürdürme dürtü ve görevinin altında kaldı, ezildi. Medyanın temel felsefesi değişince, mevcut etik ilkeler de yeni felsefeyle ve amaçla çelişince, bu ilkeler ya uygulanmaz oldu ya da aşırı esnekliğin (çifte standartın!) kurbanı oldu.
* Siyasi-ideolojik-kültürel-dini unsur ve boyutlar: Medyanın, 1789 Fransız İhtilalindeki yurttaş yanlısı ve siyasal militan kimliğini yitirip ardından, etimolojik anlamındaki 'aracı' işlevinden de uzaklaşarak, egemen odağın sözcüsü haline gelmesi, farklı hatta çelişen siyasal-ideolojik-kültürel-dini unsur ve boyutların yani çıkarların, bir başka deyişle yerel gerçeklerin kendisini su yüzüne çıkarmasıyla iyice belirginleşti.
* Global Medya'nın hem içerik hem de tarz olarak mezar kazıcısı olan bu boyut, işte New York Post ile Bağdat Radyosu'nun, aynı olayı tamamen farklı iki şekilde algılamasına, sunmasına ve iletmesine neden oldu.
Rakibinin kaderine mahkum olmak
Artık özgür yurttaş olabilmenin en önemli koşullarından biri olan, doğru, çok boyutlu, inanılır, güvenilir, dengeli ve hızlı habere, bilgiye ulaşma özgürlüğümüz, tekelci, 'Tek Düşünce' yanlısı, iktidarın egemenliğini meşrulaştırıcı, özel çıkarların savunucusu medya nedeniyle büyük tehdit altında.
Bu vahim duruma panzehir olarak, egemenlerin yaymaya çalıştığı ideolojinin karşıtını, tekelci medyanın yol ve yöntemleriyle savunmaya kalkışan, yani propaganda modelini farklı içerikle karşı-propaganda mekanizmasıyla uygulayan anlayış, rakibinin kaderine mahkum .
11 Eylül olayı, objektif habercilik, etik, evrensel gazetecilik ve hatta global medya gibi kavram ve değerlerin de, başta iktidar olgusu nedeniyle, bir çok nedenle eskisi gibi yaşama geçirilemeyecek kavram ve değerler olduğunu gösterdi.
Bundan sonra Yerel Basın, Bağımsız Medya Adacıkları, Yurttaş Gazeteciliği, Mülksüzlerin Medyası, Kamu Yayıncılığı gibi kavram ve uygulamalar daha fazla gündeme gelecek . (RD/EK/NU)