Ekonomik krizin yadsınamaz boyutları, globalleşmenin beraberinde getirdiği karşılıklı ve zincirleme bağımlılık sarmalını her gün yeniden anımsatıyor. ABD Başkanı Barack Obama, Salı akşamı Kongre'den ABD halkına yaptığı konuşmasında sözü açıkça, "bu krizden biz dünyasız, dünya bizsiz kurtulamaz. Önce biz krizden çıkacağız. Sonra da ticaret ortaklarımızı çıkaracağız" demeye getiriyordu.
Meydan boş bırakıldığında özel sektör kararlarının verimsiz makro ekonomik sonuçlar doğurabileceğini öngören İngiliz ekonomist John M. Keynes, devletin bu aşamada mali politikalar ve merkez bankası eliyle müdahale ederek piyasa döngüsünü "dengelemesinin doğallığını" savunuyor. İşte Obama hükümetinin ekonomik çözüm politikası ve piyasa manevralarının temelinde bu anlayış yatıyor.
Ancak özünde hiç bir sosyal kaygı taşımayan Keynes teorisi, halka destek ve artan sosyal dengesizliklerde ince ayar yapma profili çizen Obama hükümetinin bu söylemiyle çelişiyor. Sulandırılmış çözüm paketlerinin derin krizlerde işlemeyeceği bilinen bir gerçek iken, Obama hükümeti atık davranmak adına ciddi hatalı adımlar atmak üzere.
Krizin antidotu
Her virüsün antidotunun kendisinden üretildiği prensibinden hareketle, ABD'yi krize sürükleyen nedenlerin köküne inilmelidir. Son 20 yılda düşük şiddetteki ekonomik krizleri Merkez Bankası'nin Keynesci müdahaleleriyle atlatan ABD'de ekonominin motoru olan ücretli tüketici kesimin reel geliri ve yaşam standardı sürekli gerilemiştir. Üretimde verimliliğin ve karlılığın katlanarak ve "dünya rekorları" kırarak arttığı bu dönemde ABD'li çalışan kesim bu artıştan payına düşeni alamadı. Aksine sosyal ve ekonomik anlamda bu kesim kan kaybetmeye devam etti.
İşte ABD'de tüm bankacılık sektörünü derinden sarsan batık krediler, geliri tüketimini desteklemeyen, borç taksitlerini dahi ödeyemez duruma düşürülen ücretli tutetici kesimin iflasının sonucudur. Ekonomi çemberinde "talep" hanesine düşen bu kesimin iflası, "arz" hanesindeki üretim, sanayi ve yatririm kesimlerini oluşturan tüm sektörleri domino etkisiyle tek tek devirmeye başladı. Kalın bir mercekle bakıldığında krizin önemli nedenlerinden birinin kapitalist sistemin işte bu "azgın açgözlülüğü" olduğunu göze çarpıyor.
Soruna doğru tanı koyan Barack Obama'nin Kongre'deki çoğunluk desteğine karşın antidotu sulandırması büyük hata olacak. Krizin ana nedenlerinden biri sosyal dengesizlikler ve gelir dağılımında oluşan uçurumdur. Çözüm, çalışanların sosyal ve ekonomik haklarında yapılacak düzeltmelerden geçmektedir. ABD dünyanın en kolay işçi çıkarılan ve işçi alınan ülkesidir. Ücretli kesimin büyük çoğunluğu isteğe bağlı (keyfekeder) olarak çalıştırılmaktadır. Yasal platform, gereğinde grev gibi sendikal hakları hiçe sayan mahkeme kararlarına uygun zemine oturmaktadır. Çaresiz sendikaların işverenlerle pazarlıklardaki uyumluluğu, üye tabanlarının çıkarlarıyla çelişir düzeydedir. Bu durum sermaye kesiminin gelir dağılımının düzeltilmesine katkıda bulunması konusunda hiç bir ciddi baskı ya da gerekçe bırakmamaktadır.
Bu da işçinin reel gelirinin gerilemesine, sürekli artan sağlık sigortası giderlerinde işveren desteğinin azaltılmasına, bütçesi gereksinimlerin gerisinde kalan ücretsiz eğitimin fırsat eşitsizliğini derileştirmesine yol açmmaktadır. İşte ABD'de Obama hükümetinin ekonomik kurtarma paketi ile kısa dönemde düzeltebileceği iki alan bunlardır: Sağlık ve Eğitim.
Uzun dönemde ise ABD'deki kapitalist sistemin, sosyal tabanı olan ücretli tüketici kesim ile bir denge noktası araması zorunludur. Bunun da sosyal hakların iyileştirilmesi ve gelir dağılımındaki uçurumun daraltılmasından geçtiği yadsınamaz. Obama hükümetinin bu süreçte büyük sermaye ile ücretli kesim arasında "sosyal sorumluluk" gereği olarak "arabulucu" rolü üstlenmesi önkoşuldur. ABD, kapitalizmini sulandırmak ve başına "sosyal" kavramını eklemenin bir yolunu bulmakla yükümlüdür.
Ötesi, bu krizinde kanıtladığı gibi tüm dünyayı dolanıp Washington'un üzerine yıkılabilecek bir dizi domino taşıdır. İyi şanslar Obama!(CY/EÜ)