Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) basınının gündemine oldukça umut verici bir haber düştü: Beraz Saray yetkilileri, ABD Başkanı Barack Obama'nın, 7-18 Aralık 2009 tarihleri arasında Kopenhag'da gerçekleşecek Birleşmiş Milletler İklim Konferansı'na katılacağını -hem de çantasında, sera gazı emisyonlarının aşamalı azaltımına dair oldukça somut öneriler eşliğinde- açıkladı.
Gezegenin en fazla seragazı salınımında bulunan aktörlerinden biri olarak ABD'nin, üst düzey karar alıcıları nezdinde bu süreçte ne yönde davranacağı uzun süredir merak konusuydu. ABD Başkanı Obama, sera gazı emisyonlarının 2020 yılına kadar yüzde 17, 2025 yılına kadar yüzde 30, 2050 yılına kadar ise yüzde 83 oranında azaltılması yönünde bir öneride bulunmayı planladıklarını beyan etti.
Bilindiği üzere, sanayileşmiş ülkeler, iklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde sera gazı etkisi yaratan gaz salınımlarını azaltmaları için, 2020 yılını kilit tarih olarak almaktalar. Norveç gibi, çevre bilinci konusunda önde gelen ülkeler ise, bu tarihin de ötesine geçerek 2050 yılını referans almaya başladılar.
Bu zamana dek açık ve net bir şekilde bu konuda hedef belirlemekten uzak duran Amerikan yönetimi'nin bu yöneliminin ardında, Kongre'nin Kopenhag zirvesi öncesinde bu konuda herhangi bir yasa çıkarılmasını başaramamasının yanı sıra, Amerikan parlamenterlerinin nezdinde de önemli bir direncin bulunmasının yattığı düşünülüyor.
Öte yandan, çok fazla da umutlanmamak gerek. Her ne kadar, Zirve'ye katılacağını resmi olarak açıklayan Devlet ve Hükümet Başkanları oldukça fazla olsa da, Zirve'den net bir küresel anlaşma sonucunun çıkmayacağı ve ilerideki dönemde bağlayıcı bir anlaşmaya zemin hazırlayacak nitelikte siyasi anlaşma hedefiyle yetinileceği yönünde kaygılar yaygınlaşmış durumda...(MT/EÜ)