Dünyanın en güçlü devletinin lideri Obama, dün yaptığı bir açıklama ile herkesi şaşırttı.
Suriye’de ''Esat rejimi tarafından sivillere karşı kimyasal silah kullanılması''nı kendi “kırmızı çizgilerinin” ihlali olarak gören Obama’nın 48 saat içerisinde Suriye’ye sınırlı bir askeri harekat başlatmasını bekleyen tüm dünya, Beyaz Saray’dan gelen “Suriye’ye askeri müdahale’den yanayım, ancak bunun için Kongre’nin onayına gerek var” mesajı ile sarsıldı.
9/11 İkiz Kuleler saldırısından bu yana Başkan Bush, daha sonra bizzat kendisi tarafından Kongre’nin onayını almadan ABD ‘nin savaş açması kararını fiilen uygulayan Obama, bu kez ABD Anayasası’nı, “ABD ‘nin savaşa girmesi Kongre’nin kararına bağlıdır” Maddesini (Madde 1, Bölüm 8) yürürlüğe koydu.
9/11 saldırısından sonra ABD’nin düşman tehdidi altında olması nedeniyle savaşa girme kararını doğrudan Başkan’a veren ve böylelikle , savcı, hakim, jüri ve uygulayıcı rollerini birleştiren yetkiyi Suriye’ye müdahale konusunda kullanmayan Obama, uzun bir süreden sonra kendisine verilen olağanüstü yetkileri kullanmayan bir ABD Başkanı olarak tarihe geçti.
Herkesin kafasındaki soru ise “Obama bunu niye yaptı?”
28 Ağustos tarihinde yaptığı konuşmada “Suriye’ye müdahalenin bir savaş sorunu olmadığını, sorumluluk ve hesap verilebilirlikle ilgili olduğunu” söyleyen Obama, sorunu Suriye hükümetinin kimyasal silah kullanımı ile sınırladı.
Bu sınırlama yapılması düşünülen saldırıyı da sınırlı tutma imkanını getiriyordu. Obama, Irak ve Afganistan savaşlarından sonra Orta- Doğu’da başka bir savaşa girmek konusunda Amerikan kamuoyunu arkasına almasının zor olduğunu biliyordu.
Ancak “kimyasal silah kullanımı bizim kırmızı çizgimizdir” diyerek kendini ve dünyanın tek süper gücü olan ABD’yi bağlamıştı.
Hiçbir müdahalede bulunmaması, hem ABD’nin hem de kendisinin güçlü konumunu sarsabilirdi. Bu da Suriye konusunda karşısında yer alan Rusya, Iran ve Çin ‘in elinin güçlenmesi ve Esat rejimine dolaylı bir destek anlamına geliyordu.
Obama bu ikilemler içinde bocalarken, Kongre’nin 200 üyesinden bir uyarı mesajı aldı. Aralarında 72 Demokrat üyenin de bulunduğu imzacılar, Kongre’nin onayı olmadan savaşa girilmemesini talep ediyorlardı. Mektubu kaleme alanlar ana hatlarıyla aşağıdaki noktalara dikkat çekiyordu:
- ABD askeri müdahalesinin Suriye’de zaten kötü olan durumu daha korkunç hale getirmesi ihtimali
- ABD ordusundan pek çok üst rütbeli askerin bu müdahaleye sıcak bakmaması
- 1991 Körfez Savaşı ve onu izleyen Irak Savaşı sırasında meydana gelen sivil ölümlerinin nasıl önlenebileceğinin garanti edilememesi
- Orta-doğu halklarının büyük çoğunluğunun ve ABD kamuoyunun yüzde 70’nin bu savaşa karşı olmaları
Kongre’den gelen mektubun dışında Obama’yı sıkıştıran iki konu daha vardı. Birincisi, İngiltere Parlamentosu’ndan çıkan savaşa katılmama kararı, ikincisi ise BM denetçilerinin sonuçlarını beklemeden askeri müdahale kararını almak.
Bu sayılanların yanısıra, kendi çalışma arkadaşları arasında Samantha Power gibi, Bosna savaşı konusunda kitaplar yazmış, insan hakları savunucularının da bulunması Obama’nın kararında etkili olmuş olabilir.
Önümüzdeki süreçin nasıl gelişeceğini göreceğiz. Ancak Kongre’nin 9 Eylül’den önce toplanması zor görünüyor. Obama bu kararıyla hem sorumluluğu paylaşmış hem de zaman kazanmış oldu. (MU/HK)