Orgeneraller
Bu merakı doğuran, dün Susurluk çetesi sanığı, eski DYP milletvekili, korucubaşı Sedat E. Bucak'ın mahkemede ifşa ettiği "devlet sırrı". Bucak'ın suçsuzluğunun kanıtı diye mahkemeye verdiği zarftan yargıcın mahkeme tutanağına yazdırdığına göre: "Korkut Eken, Mehmet Özbay ile Sedat Edip Bucak yemek yedikleri sırada, ayrıca rütbeli askerlerle Mehmet Özbay konuştuğu sırada çekilmiş fotoğraflar" çıkmış. "Bu fotoğraflardaki askerlerin orgeneral rütbesi taşıdıkları görüldü," diye zapta geçmiş yargıç fotoğrafları.
Bucak, "zarf"ı Susurluk'ta kamyona çarpan Mercedes'ten ağır yaralı olarak çıkarken, arabada hayatını kaybeden yol arkadaşı Abdullah Çatlı'nın çantasından almışmış. Ama onu Mehmet Özbay sanıyormuş. Çantayı "devlet sırrı" diye saklamışmış. Ama yargıtay Bucak'ı "çete"den beraat ettiren yerel mahkeme kararanı bozan kararında "Bucak'ın gıyabi tutuklu olarak kırmızı bültenle aranan ve gerçekleştirdiği yasadışı birçok eylem nedeniyle kamuoyu tarafından ismi çok iyi bilinen Abdullah Çatlı ile en az 2 yıldır tanıştığı, gerçek kimliğini bildiği, sürekli olarak ve samimi bir şekilde görüştüğü, Çatlı'nın devamlı sanığa ait büroya gidip geldiği (...) Çatlı'nın, sanık tarafından Ankara ve Siverek'te birçok kez ağırlandığı, olay tarihi öncesinde de yaklaşık bir haftalık süreyi İstanbul, Yalova, İzmir ve Kuşadası'nda birlikte geçirdiklerini" belirleyip "beraat" kararını bozunca Bucak canını kurtarmak için "devlet sırrı"nı ifşa etmek zorunda kalmış.
Tabii Bucak'ın bütün o ölüm kalım anlarında, azraille cebelleşirken çantaya nasıl hamle ettiği, içindekileri nasıl seçtiği, çantayı ne yaptığı, nasıl olup da çantadan çıkan her şeyin Çatlı'yı Mehmet Özbay olarak göstermeye yarar kağıtlardan ibaret olduğu ayrı mesele... Herhalde yargıç sonraki celsede bunları sanığa soracaktır. Mahkemeyi etki altına almak gibi olmasın.
Korgeneraller
Ama kamuya mal olan şeyler de var: Demek orgenerallerin Abdullah Çatlı ile fotoğrafları varmış! Çok sayıda insanın, solcunun, sosyalistin katili olarak aranan bir kişinin orgenerallerle ne işi olur? Çatlı'nın mesai arkadaşı Korkut Eken "bilirkişi" sıfatıyla açıklama getiriyor soruya "Onlar orgeneral değildi!": Ya neymiş? "Bildiğim kadarıyla Çatlı'nın orgenerallerle çekilen bir fotoğrafı yok," diyor Eken. "Askerlerin bulunduğu fotoğrafta yanlış hatırlamıyorsam bir korgeneral bulunuyordu." Peki, ne işi varmış orada? Buna da "devlet sırrı" gibi bir yanıt Eken'den: "Fotoğraf dağda askeri fotoğrafçı tarafından çekildi. Orada niçin bulunduğumuzu da tahmin edebilirsiniz."
MGK'nin "Gladio"su, "Gladio"nun Çatlısı
Tahmin yürütmektense arşive bakmak daha yerinde olabilir belki. Bu konuya açıklık getiren bir bilgi 6 Aralık 1996'da Radikal gazetesi Yayın Yönetmeni İsmet Berkan'ın köşesinde yayınlanmıştı. Susurluk "çetesi"nin kaynakları ve çapı konusundaki haber ve tartışmalar sürerken, Berkan, PKK'ye karşı mücadelede MGK'nin yeni bir strateji benimsemesiyle ilintili 1992 tarihli bir belgeye ulaşmış, belgenin bir kopyasını alamamış ama gördüklerini not etmişti:
"(...) strateji değişikliği 1992 yılının sonlarında MGK'nın gündemine geldi. Bu satırların yazarının gördüğü bir MGK dokümanında kurulacak organizasyonun şeması ve bu organizasyonda görev alacak kişilerin isimleri de yer alıyordu. İsimler arasında Abdullah Çatlı da vardı. Örgütte özel timden polisler, bazı askerler, ve Çatlı'nın bazı arkadaşları da yer alacaktı.
"Bu yeni taktik MGK'dan önce kabul görmedi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis devletin resmi olmayan kişilerle işbirliğine, giderek iş görmesine karşı çıkıyorlardı. Her halde bu konuyla ilgisi yoktur. Ama ilginç bir tesadüf, önce Orgeneral Bitlis, ardından da Turgut Özal öldüler. Biri kaza ile öbürü kalp krizinden.
"Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller de Başbakan oldu. Çiller ilk günlerinde Güneydoğu konusunda oldukça yumuşaktı. Bask modelinden söz ediyor, muhalefet liderleri ile iyi niyetli görüşmeler yapıyordu. Ama çok kısa sürede Çiller değişti. En sertten daha sert, en şahinden daha şahindi. Ya bitecek ya bitecek diyor, başka bir şey söylemiyordu.
"Belli ki biteceğine inanıyordu. Artık itiraz edenler de ortada olmadığına göre, konu yeniden MGK gündemine gelebilirdi Geldi ve bu yeni mücadele yöntemi 1993 sonbaharında onaylandı. Siz deyin Gladio, ben diyeyim özel örgüt, MGK tarafından alınan bir kararla kuruldu."
Demek ki...
Şimdi Eken'in "tahmin edin bakalım ne yapıyorduk," sorusunun yanıtını neredeyse kesin olarak verebiliriz: "Demek ki, 'MGK kararıyla' Gladio yapıyorlarmış!"
Sedat E. Bucak ve Korkut Eken, biri yargılanmakta, öteki yargılanıp hüküm giymiş ve hapis cezasını tamamlayarak dışarı çıkmış olan iki "Gladio" mensubunun Susurluk faciasından 8 yıl sonra şimdi bu "orgeneral, korgeneral" meselesini ortaya atması boşuna değil.
Eken ve Bucak, "çete" yargılaması vesilesiyle, 8 yıl sonra ordu üst kademesine bir mesaj yolluyorlar aslında: "Ne yapacaksanız yapın, ya bizi de içinde istihdam ettiğiniz bu 'Gladio' meselesinin üstünü kapatın, ya da biz 'sırları birer birer açıklayacağız. Sizi de kendimizle birlikte götüreceğiz!"
Küçük bir anlaşmazlık var aralarında tabii! Eken bir "emekli" yarbay olarak gelenekleri gözetiyor; yüksek komuta kademesine bulaşmamaya özen gösteriyor; sır küpünü "korgeneral" mertebesinden öteye açmıyor. Bucak ise "sivil" bir "Kürt" olarak "ya hep ya hiç" diyor!
Bu "Gladio" hesaplaşması "Pandora'nın Kutusu"nu bir kez daha açacak mı? CHP'nin "soruşturmanın yeniden başlatılması" dileği medyatik bir "laf tüketme" gösterisinden ötede bir iradeye varacak mı? AKP hükümeti, özgürlük-güvenlik "balans"ını özgürlük lehine sarsmaya cüret edecek mi? Göreceğiz!
Gene de meraka değer: Asıl, Silahlı Kuvvetlerin kendisi, katiller, uyuşturucu baronları, gaspçı ve rüşvetçilerle "işbirliği hali"ne girilerek sürdürülmüş bir "güvenlik stratejisi"ni suç olarak görecek ve "kendi bünyesi"nde kovuşturmaya başlayacak mı?
Yargıtay kararına göre "Abdullah Çatlı'yla işbirliği yapmak" Sedat E. Bucak'ı cezaevine tıkmayı gerektirecek bir suçsa; o zaman onu "devlet işi"nde görevlendiren MGK üyesi o(r)generalleri yargıya teslim etmek Silahlı Kuvvetler'in kendi görevi değil mi?
Acaba, 311 imzalı bir açıklama yapılacak mı? Ama Genelkurmay başkanlığınca bu konuda "resen" yapılacak bir açıklama da Silahlı Kuvvetler'in "saydamlık" derecesi ve yurttaşın "bilgi edinme hakkı"na saygının ölçütü olarak pekala işe yarayacaktır. Kim o (r) generaller? (EK)