Çayan Demirel'in çektiği "38 Dersim" belgeselinde, Dersim katliamına tanık olanlardan Mahmut Yıldız yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: "Şu mahalle İnönü, şu mahalle Bayar, şu mahalle Alpdoğan, şu mahalle Atatürk mahallesi falan dediği zaman... Halbuki ben unutmak istiyordum... Şimdi isimleri duyduğum zaman aklıma 38 geliyordu."
Çok şeyi özetliyor Mahmut Yıldız'ın anlattıkları. Direnenlerin katillerini her zaman hatırlamaları gerektiğini vurgulayan bir devlet refleksiydi bu. Bakın ve hatırlayın, bir daha direnirseniz ve isyan ederseniz başınıza gelecekleri sakın unutmayın! Her gün hatırlatılan boyun eğme gerekliliği, iktidara karşı çıkıldığı anda kaderin daha öncekilerle aynı olacağına dair hatırlatmalar ve her sokağın başına konulan işaretler...
1943'de Van'ın Özalp ilçesinde, asker ve memurlar bölgede yaptıkları yolsuzlukları örtbas etmek için, sınırda kaçakçılık yaptıkları gerekçesi ile Milalengiz köyünden 33 kişiyi (aslında 32 kişidir, bir kadın kaçmış veya serbest bırakılmıştır) kurşuna dizdirir. Ankara'ya "Çatışmada şakilerin ölü ele geçirildiği" notu iletilir. Katliamın emrini veren ise 3. Ordu Komutanı Mustafa Muğalı'dır.
Muğlalı çıkarıldığı mahkemece yargılanır ve 20 yıl hapse mahkûm olur. TSK, cezaevinde ölen Mustafa Muğlalı'nın adını, "Türk Silahlı Kuvvetleri isim verme yönergesine" göre, katliamın gerçekleştiği yerdeki jandarma sınır taburuna verir. Yönergede askeri birimlere hangi kıstaslara göre isim verildiğini tahmin edebiliyorsunuzdur sanırım!
2009'da Hrant Dink'in vurulduğu kaldırımın yanı başındaki caddenin adı "Ergenekon" caddesi, biraz daha ilerlerseniz "Bozkurt" caddesini görebilirsiniz! Niye mi çünkü burası eski Tatavla semti, Rumların ve Ermenilerin çokça yaşadığı bu semtte, onlara esas kimlikleri hatırlatılmaya çalışılmış. Nasıl olsa onlarında ataları Orta Asya'dan gelen Türkler! Aynısını Cihangir'de eskiden Rumların yaşadığı Tavukuçmaz'da da görebilirsiniz, orası çok zaman önce "Başkurt" sokak oldu...
Siyasi tarihimizin önemli günlerinden biri olan 28 Şubat'ta doğan, hayatında üç kez ağlayan ama çok insanın anasını ağlatan Çetin Doğan; 1997 ile 1999 yılları arasında Diyarbakır'da Jandarma Asayiş Komutanlığı yaptı ve Güney Kürdistan'a yapılan birçok sınır ötesi operasyonu mimarıydı. Çukurca halkına çok faydalı işler yapmış olacak ki adını, oradaki bir köprüye vermişler! Ayların birinin 28'inde, adı geçen köprünün üzerinde canlı kalkan eylemine katılan BDP'li Yıldırım Ayhan, polisin attığı gaz bombası parçasının göğsüne isabet etmesiyle yaşamını yitirdi. Çukurca Belediye Meclisi bir utanca son vererek Çetin Doğan köprüsünün adını Yıldırım Ayhan köprüsü olarak değiştirdi.
AKP, tüm darbe karşıtı ve askeri vesayet karşıtı söylemlerine rağmen, devraldığı "isim yönergesi" uygulamalarında bir değişikliğe gitmiyor, ordu ile senkronizasyonunu bozacak tüm girişimlerden kaçınıyor. Hapse attığı, sorguladığı askerler bile Kürt halkı karşısında değerli birer devlet görevlisine dönüşüyor. Devlet Kürt halkına karşı devletin en kirli işlerine bulaşmış katillerinden bile vazgeçmiyor. Binlerce yıllık Dersim'e Tunceli diyen, dağa taşa "Ne mutlu Türküm diyene" yazan zihniyetten çok şey beklememek gerek...
Ancak, AKP'nin devam ettirdiği bu uygulamaları halk meclisleri bozuyor... BDP Dersim Belediyesi şehir merkezindeki bir parka "Seyit Rıza" adını verdi. Sur Belediye Meclisi; Hasırlı Mahallesi Direkçi Sokağı'na Ermeni yazar Mıgırdiç Margosyan'ın ve Fatih Mahallesi Yağcı Sokağı'na ise Ahmet Arif'in adını verdi. Biz devletin yer isimlerini neden değiştirdiğini, katillerin isimlerini yaşam alanlarımıza neden verdiğini hemen anlamıştık. Bizim yaptığımız değişiklikleri onların anlaması çok güç, bünyesini faşizm hastalığının sardığı bu devletin gözlerini kan bürümüştür haliyle, anlaması imkansızdır.
Katillerin adlarını verdikleri o köprülerin altından çok kanlar aktı. Artık kan akmasın diye; o köprüler katillerin değil, halkın yiğit evlatlarının adları ile anılıyor. Onlar bizi tarihin altında kalmaya zorladıkça, biz tarihin altını üstüne getireceğiz! (AS/YY)