Nükleer santralde enerji, santralin merkezindeki reaktörün içinde üretilen ısıyla sağlanıyor. Bu ısı, uranyum atomunun zincirleme reaksiyonu sonucu elde ediliyor.
Elektrik üretmek amacını taşıyan nükleer santralleri, diğer çok tehlikeli işyerlerinden ayıran en önemli özellik, elektrik üretirken diğer riskler yanında, işyeri ortamında ölümcül etki olabilecek radyasyonun da bulunması. Radyasyon, elbette üretim merkezinde en yüksek derecede olsa da, işletmenin tamamında bulunuyor.
Olağan üretim sürecinde yaşanabilecek riskler yanında, nükleer santrallerde, belli periyotlarla üretimin durdurularak bakım, onarım ve temizlik işlerinin de yapılması, yüksek basınç ve sıcak buharı türbinlere götüren boruların gözden geçirilmesi gerekiyor.
Bakım ve onarım işleri yapılırken mutlaka dokunmak gerekiyor. Bu da, radyasyon almadan bakım ve onarımın yapılamayacağını gösteriyor. O radyasyonlu borulara mutlaka dokunulması, belli ölçüde radyasyona maruz kalınmasını kaçınılmaz kılıyor(1).
Bu nedenle, radyasyona karşı korunma amacı ile özel kuralların uygulandığı ve erişimi kontrole tabi olan alanlarda (Atom Enerjisi Kurumuna göre “kontrollü alanlar”), işçiler özel iş elbisesi giyerek ve alınan radyasyonu ölçmek üzere üzerlerinde ölçüm cihazı bulundurarak çalışacaklar.
Olağan çalışma süresi içinde alınmış doz limit sınırları aşılmışsa, çalışan dinlendirilecek. Dinlendirilmeye alınan işçinin yerine başka bir işçi çalıştırılacak. Bu durumda, kaç işçinin doz aşımına maruz kalabileceğini öngörebilmek zor olduğundan ya geçici işçilerle işler yürütülecek ya da münavebeli olarak çalıştırılmak üzere standart kadro geniş tutulacak.
Fransa örneği
Fransa’da nükleer santrallerde 1998 yılına kadar asıl işverene ait işçilerin sayıca çok üstünde alt işverenlere bağlı geçici işçilerin özellikle bakım, onarım ve temizlik işlerinde çalışmış olduğu anlaşılıyor.
Bu dönemde yapılan kontrollerde, geçici işçilerin aldıkları radyasyon ve radyoaktiviteden etkilenme oranının, asıl işveren konumunda olan Fransız Elektrik İdaresi (EDF) çalışanlarının sekiz ile on beş katı olduğu görülmüş(2).
Bakım, onarım ve temizlik işlerinin yapıldığı yerler, yüksek radyoaktif bulaşmanın olduğu yerler olup, asıl işveren(EDF) işçilerinin yapmadığı işleri geçici işçiler yapmış. Bakım, onarım ve temizlik işlerinde çalışan geçici işçilere, bu işleri yapmadan önce işi seri bir şekilde yapabilmeleri için tatbikatlar dahi yaptırılmış.
Yine de doz sınırlarını aşanlar olmuş. Bu durumda, doz sınırını aşan geçici işçilerin çalışmaktan alıkonması, geçici işçiler için işsizlik dönemini başlatırken, yerlerine yenilerinin konulabilmesi için bu işleri yapabilecek vasıfta yeni geçici işçilere ihtiyaç duyulmuş.
Ancak, doz aşımına uğrayanların yerine bu işleri yapabilecek geçici işçilerin temininde yine de zorluk yaşanmış olsa gerek, bu işleri yürüten alt işverenlerin sonuçta doz limitini aşmamaları için çalışanlardan dozometrelerini kapıda bırakmalarını isteyecek hale geldiği saptanmış(3).
Hatta verilen sürede belli sayıdaki kaynak bağlantılarını kontrol etme işini tamamlayabilmek problem olunca kontrolörlerin, üç bağlantıdan birini rastgele kontrol etmeye başladıkları belirlenmiş(4).
Bu tespitlerden hareketle “alt işverenlik” ve “geçici işçilik” müesseselerinin işin önemini bir kenara bırakarak emniyetten tamamen uzaklaşmış oldukları (uzaklaşmak durumunda kaldıkları) anlaşılıyor.
Nitekim, bu tespitlerden sonra Fransa’da, radyasyondan daha az etkilenen alanlar hariç santralların sarı ve kırmızı olarak tariflenen alanlarında “geçici işçi” çalıştırılması 1998 yılında yasayla tamamen yasaklanmış(5).
Kazaların arkasında insan hataları var
Türkiye’nin yakından etkilendiği Ukrayna’da Çernobil ve yakın tarihte Japonya’da Fukuşima’da yaşanan kazaların, insan hatalarından kaynaklandığını öğreniyoruz.
Örneğin Çernobil’de personel, “…kontrol çubuklarını sadece yukarı çekmekle kalmamış, aynı zamanda reaktöre su basan pompaları da durdurarak reaktörün aşırı ısınmasına, yüksek sıcaklık ve basınç altında reaktör kazanının patlamasına yol açmış”.
Japonya’da Fukuşima kazasında ise, deprem nedeniyle elektrik hatları kopunca, devreye girmesi gereken jeneratörler de çalışmayınca, reaktörleri soğutması gereken su basılamamış, yakıt elemanlarının bir bölümü ergiyerek radyoaktif maddeler santral içine ve dışına ulaşmış ve 20 km’lik çevreye yayılmış.
Jeneratörlerin çalışmamasının nedeni ise, tsunami nedeniyle sular altında kalmış olması. Halbuki, jeneratörlerin üst katlara alınması yönündeki uyarılar dikkate alınmış olsaydı, su altında kalmayacağından jeneratörler devreye girecek ve kaza meydana gelmeyecekti.
Yani, “Çernobil’de ehliyetsiz küçük bir grup, Fukuşima’da ise zemin altındaki ivedi elektrik üreteçlerini yıllardır önerildiği halde üst katlara aktartmayan santral yönetimi kazaların oluşmasına neden oldu(6)”.
Çernobil’ de yaşanan kazadan sonra, insandan kaynaklanan hataların önlenebilmesi için, “güvenlik kültürü” kavramı geliştirilmiş. “Güvenlik kültürü, çalışanların ve yönetimin güvenlik konusunda ortak bir algılamaya, diğer bir deyişle ortak bir topluluk bilincine sahip olması anlamına geliyor.
Güvenlik kültürünü personele vermek hatta aşılamak kuşkusuz önemli... Ancak her şeyden önce nükleer santral personelinin yaptıkları, yapacakları işlerde çok iyi yetişmiş, deneyim kazanmış kısacası “kalifiye” elemanlar olması ve kendilerine belirli aralıklarla gelişen teknolojinin yeni bilgilerinin, ileri kurslarla ve yerinde pratikle (“on the job training”) benzer nükleer santrallerde ya da ilgili tesislerde kazandırılması gerekiyor(7).
Bu durumda, güvenlik kültürünün yerleştirilebilmesinin ancak, nükleer santralde asıl işin alt işverenlere verilmeksizin asıl işveren konumundaki işleticisi ve istihdam ettiği işçilerin “daimi” nitelikli olması bağlamında mümkün olabileceği Fransa örneğinde yaşananlardan anlaşılıyor.
Geçici işçilerle ve süreç içerisinde değişen “alt işveren”lerle süreklilik gerektiren güvenlik kültürünün, gerçekleştirilmesinin olanaklı olamayacağı açık...
Türkiye’de mevcut durum
Yürürlükteki 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, “çok tehlikeli” işlerde çalışacakların işe başlamadan önce “mesleki yeterlilik belgesi”ne sahip olması gerektiğini vurguluyor. Bu durumda Akkuyu Nükleer Santralinde çalıştırılacakların, işe alınmadan önce, “mesleki yeterlilik” eğitimi almış, mesleki yeterlik belgesi sahibi olmaları gerekiyor.
Ancak henüz, nükleer santralde çalışacak mühendisleri, teknik personeli eğitecek kurumlar olmadığı gibi çok tehlikeli işlerde işe girmeden önce temin edilmesi gereken mesleki yeterlik belgesi verecek birimler de bulunmuyor. Kaldı ki, Mesleki Yeterlik Kurumu tarafından belirlenmiş bugün itibarıyla mesleki yeterlik belgesi alınması gereken 117 meslek arasında nükleer santralde yapılacak işler henüz yer almıyor.
Esasen, 2690 sayılı Kanunla Kurulu Atom Enerjisi Kurumunun görevlerinden biri de, “nükleer alanda görev yapacak personeli yetiştirmek veya gerektiğinde bunların yetiştirilmesine yardım etmek ve bu amaçla çalışan kuruluşlar ve yükseköğretim kurumları ile işbirliği yapmak; nükleer konulardaki iç kaynaklı bursların dağıtımında önerilerde bulunmak; yabancı kaynaklı bursların dağıtımını yapmak; yurt içinde kurslar açmak ve açılmasına yardımcı olmak; yabancı ülkelere öğrenci ve personel göndermek, bunların yapacakları öğrenim ve çalışmaları planlamak ve izlemek gibi düzenleyici ve denetim görevleri bulunuyor(8).
Bu arada, 02.07.2018 tarih ve 702 sayılı Kanun Hükmünde Kararname(KHK) ile nükleer enerji üretiminde yetkilendirme, inceleme, denetleme konularında yetkili olarak faaliyet göstermek üzere “Nükleer Düzenleme Kurumu” oluşturuluyor.
Ancak, Türkiye’de henüz bu alanda eğitim kurumları bulunmadığından, halen Akkuyu Nükleer Santrali için iş sağlığı ve güvenliği elemanı olarak çalışmak üzere 86 eleman Rusya’da eğitiliyor.
Yine, Akkuyu santralinde çalıştırılmak üzere, “Isı enerjisi” alanında lisans sahibi 14 kişi, “Elektrik enerjisi” alanında lisans sahibi 11 kişi yüksek lisans programı için 2019 yılında St. Petersburg Politeknik Üniversitesine kayıt yaptırmaları için davet edilmişler(9).
Akkuyu NGS A.Ş. ve Enerji Bakanlığının birlikte açtığı sınavı geçen 175 öğrenci, Akkuyu nükleer santralinde görev almak üzere Rusya Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi (Mephi) Obninsk Nükleer Enerji Enstitüsünde eğitim görüyor(10).
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji Genel Müdür vekili İbrahim Halil Dere, mühendisler yanında teknik personel ihtiyacının karşılanması amacıyla Rusya’da eğitim gören 2018 yılında 35, 2019 yılında 53 öğrencinin mezun olduğunu, 150 civarında daha öğrenci bulunduğunu, binlerce teknik elemana ihtiyaç olduğundan Türkiye’de bu alanda teknik lise kurulmasına çalışıldığını belirtiyor(11).
Akkuyu Nükleer Santralinde işletmeye başlanıldığında, 3200 elemanın çalışacağı ifade ediliyor(12).
Nükleer santralin kuruluşunda ve üretime geçildikten sonra çalışacaklar için çalışma koşullarıyla ilgili olarak geçerli mevzuat elbette başta 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu olacak.
Elbette, söz konusu Kanunlar, çalışanların sağlık ve güvenliğini koruyacak nitelikte. Ancak, özellikle radyasyon riskiyle karşı karşıya kalarak çalışacakların, hem kendileri hem de çevrede yaşayan insanların yaşamlarının riske girmemesi bağlamında, eğitim koşulları, çalışma koşulları ve sözleşme türlerinin, hata yapma olasılığını ortadan kaldırmak amacıyla özel olarak belirlenmesi gerekiyor.
Dünyada nükleer santrallerde yaşanan kazaların arkasında insan hatalarının bulunduğu dikkate alındığında, santralde çalışacakların eğitimleri kadar, çalışma koşulları ile sözleşme türlerinin önemi de artıyor.
Kontrollü alanlarda alt işverenliğe ve geçici işçi statüsünde çalışmaya izin verilmemeli
Çalışma koşullarını ve ilişkilerini düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunundaki tanıma göre, “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi...” deniliyor.
Bu tanıma göre, Akkuyu Nükleer Santrali faaliyete geçtiğinde, aksi kararlaştırılmadıkça, işyerinde yürütülen yardımcı işlerde ve asıl işin bir bölümünde işletmenin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde yasal olarak asıl işveren alt işveren (taşeron) ilişkisi kurulabilecek.
Yine, 4857 sayılı İş Kanununa göre, “geçici işçi”lik müessesesi kullanılabilecek. Başka bir söyleyişle, 4857 sayılı İş Kanunu, Fransa’nın 1998 yılında sarı ve kırmızı alanlar için (kontrollü alanlar) yasakladığı, “geçici işçi”lik uygulamasına açık bulunuyor.
Üstelik nükleer enerji üretimi alanında yetkili Atom Enerjisi Kurumu Kanunu ve Nükleer Düzenleme Kurumu KHK ve yönetmeliklerine göre de, nükleer tesisin asıl işler bölümünde yüklenicilere (alt işverenlere) yer verilebilecek(13).
Bu nedenlerle, nükleer santral işletmesinde özellikle asıl işin görüldüğü bölümlerde (kontrollü alan), radyasyonlu alanların bakım, onarım ve temizlik işlerinde istihdam edilecek işçilerin, asıl işveren denetiminde mesleki yeterliliği belgelenmiş, belirsiz süreli iş sözleşmesi(daimi işçi) ile istihdam edilmiş, radyasyondan etkilenenlerin dinlendirilmesi durumunda, dinlendirilen işçi yerine çalışacak işçiler de dikkate alınarak yeteri sayıda daimi işçilerle işletilmesi, çalışanların hatalarından kaynaklanabilecek kazaları önlemede önemli rol oynayacaktır.
Bu istihdam politikasının uygulanabilmesi ve güvenlik kültürünün geliştirilebilmesi ancak asıl işverenin yönetiminde sağlanabileceğinden, nükleer santral işletmelerinin asıl işler bölümünde (kontrollü alanlarda) yüklenicilere (alt işverenliğe) ve “geçici işçi” istihdamına izin verilmemelidir.
Bu nedenle, Fransa’da yaşanan deneyimlerden de hareketle 4857 sayılı İş Kanununda, nükleer santral işletmesinde asıl işlerin görüldüğü, “kontrollü alanlarda” asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulamayacağı, “geçici işçi” statüsünde işçi çalıştırılamayacağı yönünde özel hükümlerin düzenlenmesi, çalışanlar kadar çevreyi ve çevrede yaşayanları da olumsuz etkileyecek yönetim ve insan hatalarının meydana gelmesini önleyebilmede önemli rol oynayacaktır.
Yine, daimi işçi olarak çalıştırılmalarından dolayı doz aşımı radyasyon alan ve dinlendirilmeye alınan işçilerin sağlık takiplerinin yapılabilmesi de olanaklı olacaktır. Aynı anlayışla Atom Enerjisi Kurumu ile Nükleer Düzenleme Kurumu mevzuatında da benzer yaklaşımın ele alınması uygun olacaktır. (DK/TP)
-------------------------------------------------------------------------------------------------
(1) TMMOB- İstanbul Şubesi Yayını-Şubat 2014, sh37,38
(2) Annie Thebaud-Mony- Çalışmak Sağlığa Zararlıdır-sh.86
(3) Annie Thebaud-Mony-Çalışmak Sağlığa Zararlıdır-sh.103
(4) Annie Thebaud-Mony-Çalışmak Sağlığa Zararlıdır-sh.97
(5) Annie Thebaud_Mony- Çalışmak Sağlığa Zararlıdır-sh.107
(6) Güvenli bir Nükleer Santral’ ve‘Güvenlik Kültürü’ Nasıl Sağlanabilir? - Yüksel Atakan, Dr.Radyasyon Fizikçisi, [email protected]
(7) Güvenli bir Nükleer Santral’ ve‘Güvenlik Kültürü’ Nasıl Sağlanabilir? - Yüksel Atakan, Dr.Radyasyon Fizikçisi, [email protected])
(8) 2690 sayılı Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, “görev, yetki ve sorumluluk” başlıklı 4.maddesi
(9) Akkuyu Nükleer-Rosatom-wwwakkunpp.com.tr
(10) Akkuyu Nükleer-Rosatom-wwwakkunpp.com.tr- Kaynak :Akdeniz Gazetesi
(11) hürriyet.com.tr / cnnturk.com 16.04.2019
(12) www.cnntürk.com.tr- 25.04.2019
(13) Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği’negöre nükleer santral işletmecisi( lisans sahibi), “Tesiste bulunan radyasyon kaynaklarının bakım, onarım ve kaynak değişim işlemlerinin Kurumdan lisans/izin almış kişi ve kuruluşlar tarafından yapılmasını sağlamak” tan sorumlu tutuluyor.Bu düzenleme, radyasyon kaynaklarının bakımı, onarımı ve kaynak değişimi gibi riski yüksek işlerin Atom Enerji Kurumundan lisanslı da olsa, alt işverenler tarafından yapılmasına imkan sağlıyor.
Nükleer Tesislerde Radyasyondan Korunma Yönetmeliği’nin “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı maddesinde, “Harici çalışan: Kuruluş tarafından nükleer tesiste sürekli çalıştırılan kişiler dışında, kontrollü ve gözetimli alanlarda faaliyette bulunan, geçici veya sürekli olarak kendi adına iş yürüten veya başka yüklenici tarafından çalıştırılan kişi”olarak tanımlanıyor (md. 4/ö).
Kontrollü Alanlarda Çalışan Harici görevlilerin İyonlaştırıcı Radyasyondan Kaynaklanabilecek Risklere Karşı Korunmasına Dair Yönetmeliği’nin, “Tanımlar” başlıklı maddesinde, “alt yüklenici”lerden söz ediliyor.