*Fotoğraf galerisi için tıklayınız.
Gemi Cudi'ye oturdu, 'haksızlık yapan millet Allah'ın rahmetinden uzak' olsun denildi. Sükûnun, barışın, yaşamın müjdesi olarak Nuh peygamberin bıraktığı güvercin ağzında zeytin dalıyla dönmüştü...
Cizre; Dicle ve Fırat arasında ki bereketli topraklarda, Botan olarak adlandırılan bölgede kurulmuş.
Nuh'un gemisinin peşinden geldiğimiz; medeniyetler beşiği, sevdalılar şehri Cizre'de; kime sorsanız, kuvvetli bir inançla Nuh babanın gemisinin Cudi dağına demirlediğini söyler.
Nuh'un gemisinin "zift"i!
"Neye dayanarak burada olduğunu idda ediyorsunuz?" sorumuza karşılık, Kuran-ı Kerimi referans gösterdiler, Cudi dağında kalıntıların olduğunu iddia ettiler. Araştırmacı kimliğiyle tanınan Cizre tarihi, kültürü, folkloruyla ilgili çalışmalar yapmış emekli öğretmen Abdullah Yaşin ile Nuh'un gemisinin Cizre'de olduğu iddiaları konusunda konuşmak için bir araya geldik.
Cudi'ye çıkıp geminin izlerini bulduğunuz söyleniyor?
"Temmuz 1983'te Nuh'un gemisiyle ilgili bilimsel araştırma yapmak için Cudi Dağına çıkan en son grubun içinde ben de vardım. Cudi'de gemiye ait olduğunu tahmin ettiğimiz zift parçalarına rastladım. Hatta bir parçasını araştırma gurubunda bulunan Amerikalı bir araştırmacı götürdü. Sonra, burada tam olarak ne zaman yapıldığı beli olmayan bir ibadethanenin kalıntıları var. Zannedersem tufandan sonra geminin izleri kaybolmasın diye yapılmıştır ve geminin olduğu yerden sorumlu bir bakıcı vardı o kontrol ederdi oraları. Onun dışında her yıl temmuzun ikinci ve üçüncü haftasında Cizre'den, cümle Botan'dan ve çevre şehirlerden halk Nuh babayı anmak için Cudi'ye çıkar ve yaradana şükranlarını sunarlardı. Kurbanlar kesilir, şenlikler düzenlenirdi. Ancak son otuz yıldır yaşanan olaylardan dolayı Cudi'ye çıkmak yasak."
"Ağırı Dağı'nda olduğunu iddia edenler de var?"
"Kuran'ı Kerim ve diğer semavi dinlerde de Geminin Cudi'de olduğu söylenir. Hud suresi 44. Ayet direk belirtiyor. Ayrıca Guti yazıtlarında da Cudi'de olduğu yazılıyor. Eğer Cudi'ye çıkmak yasak olmasaydı her yıl binlerce insan geminin olduğu yeri ziyaret etmek için şehrimize gelirdi." Velhasıl barışın teminatının verildiği yerde şimdi savaş var, diller susmuş namlular konuşuyor.
Her taşından tarih fışkırıyor
Cizre'nin sahip olduğu kültürel zenginlikler Nuh'un gemisinin yanı sıra; M.Ö. 4 binli yıllarda Guti'ler tarafından inşa edilmiş olan Bırca Belek kalesi ve harabeleri, Nuh'un gemisi şeklinde yapıldığı iddia edilen surların kalıntısı var. 1690'da Ahmede Xani tarafından kaleme alınmış dillere destan Mem-u Zin'in aşk hikayeleri.
İçinde bir saray, zindan ve surların bulunduğu Kürtlerin tarihinde büyük öneme sahip olan; Bırca Belek kalesini birkaç ay önce asker boşaltınca 165 yıllık hasret son bulmuş.
Bir buçuk asırdır sivillere yasak olan bu tarihi mekanlar oldukça da tahribat görmüş. Kabaca onarılıp, estetik yapısı ve tarihi önemi göz ardı edilerek, yemekhane, gazino vb. zevksiz binalar haline dönüştürülmüş. Eserlerin değerleri gözardı edilerek hiçbir koruma önlemi alınmamış.
Askerin boşaltmasıyla ilçe özel idaresi ve belediye koruma altına almış. Şimdilerde kültür ve turizm bakanlığı tarafından restorasyona alınmak için bekliyor. Şüphesiz ki Cizre'nin turizminde bir canlanma yaratacak.
Botan'ın ekonomisi ve sınır
Cizrede ekonomik yaşam oldukça zayıf. İnsanların çoğu işsiz. Kadınlar, çocuklar yaz aylarında başka bölgelere tarım işçisi olarak gidiyorlar. Başlıca geçim kaynağı sınır ticareti, kaçak mazot ve sigara. Tarım ve hayvancılık için potansiyele sahip olmasına rağmen köy boşaltmalarından sonra zayıflamış. Botan bölgesi diye adlandırılan çevrenin genel olarak ekonomik yapısı üzerine Ali Bey mahallesi muhtarı; Sadettin Toncer ile konuşuyoruz. Toncer "Şırnak bölgesinde, özellikle Silopi'de linyit madenleri çıkarılıyor. Bu madenler kalori bakımından türkiyenin en iyisi. Madenlerin işletmesi son zamanlarda taşeronlara verildiği için şehrin ekonomisine pek katkısı olmuyor. Beri yanda kaçakçılık öleli yıllar oldu, ancak sınır ticareti biraz can veriyor."
İnsanlar sınırdan neler getiriyor?
"Sınırdan pasaportunu alan geçip biraz şeker, çay ve ya sigara getirir. Bunlardan da günlük ortalama 50 TL gelir elde ederler. Ya da arabası olan yolcu taşır. Gelirken de deposuna yakıt doldurur, getirip satar."
Cizre'nin en kalabalık mahallelerinden birinin muhtarı olarak Cizre'nin ekonomik yapısı ile ilgili fikrinizi öğrenebilir miyiz?
"Bir kere ekonomik yatırımlara öncelik verilirse, işsiz gençlerin istihdam edilmesine yönelik projelerin üretilmesi bir çok sorunu azaltır. Ama bir taraftan korkumuz Cizre il olursa şırnakla aynı olacak. Şırnak il oldu ama askeri potansiyelinin artırılmasından başka bir şey yapılmadı. Bu, kimsenin hayrına olmaz. İnsanlara kültürel haklarının verilmesi, anadilinin her alanda serbest olması yerine, şiddetle üstüne gidiliyor. Maalesef bunun karşılığı da şiddet oluyor."
Anadil ve kültürel hakların nasıl genişletilmesini istiyorsunuz?
"Cizrenin neredeyse tamamı Kürt, dolayısıyla halk kamu kurumlarında Kürtçe hizmet almak istiyor. Ama buna dair pek bir şey yapılmadı. Unutuyorlar ki insanoğlu üç şeyi seçemez; ebeveynlerini, dilini ve doğduğu yeri. Bana sormadı ki yaradan. Sorsaydı ben İngiliz olarak doğmak isterdim. Allah bizi Kürt olarak yaratmışsa suçumuz ne. Bir sorun varsa, yetkililer gitsin, şikayetlerini Allaha yapsınlar. O yarattı. Başbakan gitsin Allaha dilekçe yazsın, O'na söylesin."
İki dilli hayat
Ekonomik nedenler ve eğitime yönelik yatırımların yetersizliğinden dolayı; Cizre, Türkiye'de eğitimin en geri olduğu yerlerden biri. Şırnak Üniversitesi'ne bağlı meslek yüksek okulu var.
Cizrede bir pastanede yüksek meslek okulu öğrencilerinin masasına konuk oluyoruz, bir de onlardan dinliyoruz. Evin Yılmaz ve arkadaşları çevre ilçelerden buraya gelmişler, çocuk gelişimi ve muhasebe bölümlerini okuyorlar. Temennileri; "Kendi anadilimizde eğitim almak istiyoruz. Kendi anadilimizden hizmet alıp vermenin faydasının daha çok olacağı kanısındayız."
Meteorolojik verilere göre, Cizre yaz aylarında Türkiye'nin en sıcak noktalarından biri. Bu sıcak aylarda halk kendini Bırca Belek kalesinin gölgesinde, Dicle'nin kıyısında uzanan Atatürk parkına atıyor. Sıcak geçen yaz aylarından sonra güz aylarında ve ilk baharda taşkın sularla cebelleşmek zorunda kalıyor Cizre.
Türkçe söylüyorum: "Kürtçe konuşuyorum"
Son zamanlarda iki dilli hayat ve Kürtçe'nin kamusal alanda kullanılma tartışmaları, gündemden düşmezken, Cizre Belediyesinin hizmet binasında tabelalar iki dilli hale getirilmiş bile. Hizmetler zaten Kürtçe veriliyordu. Sokakta, çarşıda her yerde Kürtçe konuşulduğuna şahit olduk. Resmi dairelerde yerli memurlar bile aralarında Kürtçe konuşuyor. Bir tek okullarda ve resmi yazışmalarda Türkçe kullanılıyor.
Kime sorsanız ana dilin bir hak ve şart olduğunu söyler. Çarşıda rastladığımız Nahide Kara "İnsan, ana dili ile kendini daha iyi ifade eder. Orta yaşın üzerinde olan kadınlar Türkçe bilmedikleri için hastanelerde ve daha bir çok yerde kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlar. Dilin korunup, unutulmaması için de okullarda okutulmalı diye düşünüyorum" diyor.
Başkanı tutuklu belediye, iki dilli hizmet veriyor
Cizre belediye başkanı Aydın Budak; bir yılı aşkın bir süredir KCK davası iddiasıyla tutuklu bulunuyor. İki dilli tabelaların asılması ve resmen iki dilli hizmet verildiğinin ilan edilmesi konusunu başkan vekili Mehmet Saçı'ya soruyoruz. Mehmet Saçı "İki dilli yaşam halkımızın genel talebidir. Türkiye'nin resmi bir dili ve bayrağı var. Biz bunu tartışmıyoruz. Ama bizim kendi kültürümüzü kendi tarihimiz kendi dilimizle ifade etmek için çaba gösteiyorz. Belediyemizin hizmet birimlerindeki tabelaları iki dilli hale getirdik." Diye açıklıyor.
Potansiyel olmasına rağmen Cizre'de turizmin gelişmemesini neye bağlıyosunuz?
"Doksanlarda cizrede kişi başına dört polis düşüyordu. Cizre'yi faklı bir şehir olarak lanse ettiler. Binlerce faili meçhul cinayet işlendi. Binlerce insanın bilinmeyen taşların altında kemikleri sızlamakta. Bunların sonucunda cizrede bir turizm altyapısı oluşmuyor. Tarihisel, kültürel, edebi olarak bir çok zenginliği barındıran bu bölgeye can güvenliği gerekçesiyle bir çok kişide gelmek istemiyor. Örneğin şu anda seçim yaklaşıyor, cizrenin dört tarafına arama noktası kurulmuş durumda. Polisin olmadığı yerde asker var, askerin olmadığı yerde polis var. Yabancı birisi şehre geldiğinde terörle mücadele ekibi, o kişiyi her yerde takip eder, dinlemeye alır. Böyle bir yere turist nasıl gelsin. Samimi bir çizgi çizilirse, bu bölgede kardeşçe yaşanılacağına inanıyorum." Sohbetimiz devam ederken başkan çayları tazelemek istiyor bize dönüp bakın Türkçe söylüyorum size; Kürtçe konşuyorum.....
Cizre press
Elbette giderken hiçbiri aklınızda olmaz, "Bırca belek kalesi, Mem u Zin efsanesi ve Nuh babanın gemisi.Çünkü; Cizre deyince akla çatışma ve sokak gösterileri gelir. Dolayısıyla buraya gelirken medyadan yansıyanlar bizde de bazı önyargıların oluşmasına yol açmış. Bir bakıma da öyle, il yapılmasının gerekçesi; Türkiye de sokak gösterilerinin ve çatışmaların en yoğun yaşandığı yerlerden biri olması. Sokaklardan ve duvarlardan yansıyanlar, radikal sloganlar ve yeni bir düzen kurma iddiaları, çok isyankar bir dil hakim.
Boynumuzda makinelerle dolaşıyoruz, çocuk sayısı oldukça fazla. Fotoğraf çekerken veya soru sorarken önce hangi medya kuruluşunda çalıştığımızı soruyorlar. Sonra ona göre tepki veriyorlar. Eğer ana akım medya çalışıyorsanız işiniz daha da zor. Çünkü insanlar sizinle konuşmaya yanaşmaz. Fotoğraflarını çektirmeye hiç izin vermezler, ana akım medyadan oldukça muzdaripler. Basının büyük kısmının bölgeyi anlamadığını, burada yaşananların çarpıtıldığını, manipüle edildiğini iddia ediyorlar.
Soğuktan korunmak için bir tenekenin içinde yanan ateşin etrafında kümelenmiş işportacılık yapan üç gencin yanına sokuluyoruz. Sordukları ilk soru; "Hangi gazeteye bağlı çalışıyorsunuz?"
"Bunu neden önemsiyorsunuz?"
Neçirvan S. " Bazı gazeteler Cizre'yi ve Kürtleri farklı gösteriyorlar. Bizimle empati kuramıyorlar. O yüzden tam anlamıyla yansıtmıyorlar. Cizre hakkında sürekli çatışma çıkaran, yok yere korsan eylemlere alet olan bir yermiş gibi lanse ediyorlar. Oysa öyle değil. Biz bir demokratik hak talebinde bulunmak istediğimizde direk güvenlik barikatıyla karşılaşıyoruz. Bu da istenmeyen sonuçlar doğuruyor. İşte binlerce çocuk tutuklanmış, insanlar coplanıyor. Kimi zaman ölüyorlar. Elbetteki bu insanların bir derdi var. Bu kadar bedel ödediğine göre."
Bir gazeteci için Cizre ya da başka sıcak bir bölgede çalışmak her yönüyle zor. Bir taraftan polisin arkasından çekenler, bir tarafta göstericilerin gözüyle izleyenler. Gazeteci her iki yakada da ateş hattındadır. Copa da taşa da maruz kalması kaçınılmaz. Sadece bu riskler değil, gazeteciysen kesinlikle damgalanmışsındır. Ya devletin ve ya terör örgütü yandaşısın. İki yakadan biri seni gözden çıkarıyor.
Cizre'de yerel gazetecilik yapan Ş.T. yaşadığı çeşitli sorunları anlatıyor. "Polisin baskısını devamlı hissediyorsun. Çok zaman cop, biber gazı yediğim oldu. Basın mensubu olduğum halde, defalarca gözaltına alındım. Şu anda devam eden üç davam var. Toplam on iki buçuk yılla yargılanıyorum. Terör örgütü propagandası ve ya yandaşlığı adı altında bir çok gerekçe öne sürülebilir. Hülasa en zoru da muhabir olmak; hem arafta kalıyorsun, hem taraf ilan ediliyorsun. "
Ş.T. şöyle devam ediyor "Bazen güvenlik güçlerinin olduğu taraftan çekim yapmak istiyorum. Bu kez onlar izin vermiyorlar. Aynı şekilde diğer medya kuruluşlarından arkadaşları da halk kabul etmiyor. Oysa onlar da burada yaptıkları haberlerin, haber merkezlerinde takla attırılıp değiştirildiğini iddia ediyorlar."
Şüphesiz en çok öykü anlatabilecek olanlar gazeteciler.