2000 senesi pek bir heyecanlı gelmişti; ne de olsa yeni milenyuma girişimizdi. Dünyanın dört bir yanında büyük umutlarla karşılanmıştı yeni bin yıl. 1900’lerin sonuna doğru, hazır teknoloji fazlasıyla gelişmiş ve “dünyanın sonuna geliyoruz” çılgınlığı son hız duvara doğru ilerlerken, Hollywood sineması tüm gücünü kullanarak hep de son aksiyon işler yapıyordu. Ancak, sevgili Fransız dostumuz Francis Veber, yıllar önce kaleme aldığı tiyatro metni “Le Diner de Cons”u, 1998 senesinde filmleştirdi ve yönetti. Ve ben, 1 Ocak 2000 tarihinde bu harika filmi izleme şansına nail oldum. Yeni bin yılın muhteşem geçeceğine dair küçük bir mucizeydi adeta.
Ülkemizde “Salaklar Sofrası” adında vizyona giren filmin yazarı ve yönetmeni Francis Veber. Mösyö aynı zamanda Robin Williams’lı ve Gene Hackman’lı “The Birdcage”, Gerard Depardieu’lu “My Father the Hero” ve Nick Nolte’li “Three Fugitives” gibi fazlasıyla zeki komedilerin de senaryo sahibi. Farklı filmlerde aynı karakterleri kullanmaktan hoşlanan Veber, aynı oyuncularla çalışmayı da seven etkileyici bir yazar. Karakterlerin başında ise, “Le Diner de Cons”u “Le Diner de Cons” yapan François Pignon geliyor. Farklı aktörler tarafından canlandırılan, farklı 9 filmde kullandığı önemli bir karakter Pignon. Bu filmde Pignon’u 2005 yılında uykuya dalan Jacques Villeret canlandırırken, Pierre Brochant rolünde ise Thierry Lhermitte’i izliyoruz.
Egosantrik, soğuk kalpli bir entelektüel olan Parisli Pierre ve kendi gibi olan arkadaşlarının en büyük eğlencelerinden biri, haftanın bir günü verdikleri yemektir. Yalnız bu yemeğin onlar için eğlenceli tarafı, her birinin yanında dalga geçebilecekleri birer “salak” getirmesidir. Pierre’in o haftaki “salağı” ise maliye bakanlığında çalışan, kibrit çöplerinden binalar yapmaya bayılan ve salaklık konusunda tam bir elmas olan François’dır. Yalnız işler hiç de Pierre’in planladığı gibi gitmez. Golf sonrası sırtını inciten Pierre için bu yemek planı, sevgili salağımız François sayesinde tam bir cehenneme döner. Karmakarışık hale getirdiği her durumu çözmeye çalışan temiz kalpli François, doğası gereği her şeyi daha da berbat eder… Ve bu muhteşem şapşallık Villeret’e 1999 Cesar ödüllerinde en iyi erkek oyuncu dalında altından bir Cesar Baldaccini heykelciği olarak geri döner. Biz izleyiciler de gözlerimizden yaşlar gelene dek güleriz olan bitene; olamayan ve bitemeyene.
87 dakikalık muhteşem bir komedi klasiği izlemek isteyenlerin muhakkak bulup izlemesi gerekiyor. Bu güzide eserin 2010 yapımı Steve Carrell’lı ve Paul Rudd’lı bir de Amerikan versiyonu var. Adı “Dinner for Schmucks”. Beyleri beğendiğim için merak edip izledim, yavandı. Belki sevgili Villeret beğenirdi sağ olsaydı… Kim bilir...
O halde, her şeyi özetleyen o en sevili sahne gelsin…
Christine Brochant: Are you the one who was supposed to be dining with him tonight?
François Pignon: Yes, how did you know? Did he talk about me?
Christine Brochant: Yes, but even without that, ı would have recognized you. *
* C.B: Bu gece onunla yemeğe katılması beklenen siz miydiniz?
F.P: Evet ama nasıl bildiniz? Yoksa benden bahsetti mi?
C.B: Evet ama sizden bahsetmemiş olsaydı bile sizi muhakkak tanırdım.
Not: Dün yine izledim. Şu karanlık günlerde izleyiniz, inceliğiyle seversiniz... Mucizelere hala ihtiyacımız var. (GP/HK)