Cihangir Susam Sokak Reis Apartmanı’ndaki dairede 24 Aralık gecesi gerçekleşen Noel kutlaması ailemizi birleştiren başlıca ananeydi.
Beyoğlu semtinin bu nezih mahallesindeki yüksek tavanlı binada oturanların hepsi “gayrimüslim” olduğundan o gece yetimhaneden gelen Rum çocukların oturduğumuz dördüncü kata ulaşması epey vakit alır; ailenin iki ufaklığı, abim ve benim sabırsızlanmamıza yol açardı.
Küçük burjuvalığın “ayrıcalığına” bizi bebeklik itibarıyla alıştırmış Levanten babam yüzünden kız ve oğlan çocuklarından müteşekkil bu mütevazı gruba “egzotik” varlıklar olarak belirli bir hayranlık, lakin aynı zamanda acımayla baktığımı hatırlıyorum. Neyse ki, Boğaz’ın ve Haliç’in girişi, Marmara Denizi, Sarayburnu ve Adalar, hatta Uludağ manzarasına sahip aydınlık apartmanın sakinleri dahil, Cihangir’in köklü ahalisi, yetim ve öksüz çocukların vazifelerini asayiş açısından rahatlıkla ifa etmelerinin garantisiydi.
Dairenin geniş girişine alındıktan sonra Noel şarkıları “kalanda”ları söylemelerini heyecanla izler, büyüklerin onlara layık gördüğü ikramlar ve bahşişler zarifçe sunulduktan sonra yollarına devam etmelerine hüzünle şahit olurdum. Lakin ananenin esas sansasyonu geceyarısı kapıyı çalan Noel Babanın ta kendisiydi. Aileden birinin bu rolü üstlendiğini çakozladığımı hatırlamıyorum; lakin 1974 Kıbrıs Savaşı sonrası, tekrar tersine dönen rüzgâr yüzünden sanki tüm bu ananeler sekteye uğramış, evimize ne “kalanda”ları söyleyen Rum çocukları, ne de Noel Baba uğrar olmuştu.

Ardından, apartmanda ve mahallede oturan çoğu Rum başka diyarlara göç edecek, Cihangir’in demografik yapısı değişirken babam deniz manzaralı dairenin kademeli olarak artan kira bedelini yetiştiremez hâle gelecekti.
Tarihî binanın önündeki yemyeşil kentsel alan Ege Bahçesi kapanacak, bir ara bara dönüşecek; akabinde kocaman arsasının yarısında gayet iddialı yeni bir bina yükselecekti.
Aslında kronik ve yeni yetme fırsatçılar kolları çoktan sıvamış, ilk etapta düşen fiyatlar layıkıyla değerlendirilmişti. Mahallenin mazisini derinlemesine bilen, iyi niyetliler veya art niyetliler bir yana, Cihangir hakkında hiç malumatı olmayanlar, asla merak etmeyenler veya bilmemeyi daima tercih edenler, değeri bir süreliğine düşmüş mahalleye üşüşmüşlerdi; ta ki Cihangir eskisinden de cilalı, lakin köklerinden kopuk, bir televizyon dizisi seti kadar iddialı bir imaja kavuşana kadar…
Aradan seneler geçtikten sonra Atina’da tramvaya son anda dalan, birinin elindeki küçük akordeon eşliğinde Noel şarkıları söyleyen iki esmer çocuğun beni şaşırtması ve aniden maziye sürüklemesi boşuna değildi. Ne de olsa hafızamda “kalandalar” Cihangir’deki çocukluğuma, sanki sadece İstanbul kültürünün kaybolan geçmişine ait bir şey olarak kalmıştı…
Nitekim Cihangir’in, Beyoğlu’nun, hatta tüm İstanbul’un da geleneksel Hristiyan azınlıkları artık öyle azalmış, öyle bir sindirilmişti ki asırlık Noel’in adı bile kitleler için “Christmas”a dönüşmüştü. Son dönemde tehdit altındaki Belgrad ormanından o zamanlar satın alınan Noel ağacı, Yılbaşı ağacına devşirilmişti.
Allah bilir Noel Baba bile Türkiye’de bazıları için Santa olmuştu!
Coğrafyanın neredeyse tamamıyla silinmiş kadim halklarının Fransızca’dan asimile ettiği, ananenin ve maskotun adları Amerikan kültür emperyalizmi tarafından hızla kolonyalize edilmekteydi. Tüketimi artıran bir unsur olarak kapitalizm tarafından tüm gezegende ziyadesiyle sömürülen özenti Christmas ve Yılbaşı kutlamalarını bazıları tasdik etmese de “hain iç mihraklar”ın asırlardır kutladığı Noel’den daha zararsız, hatta hayırlı değil miydi?
Noel’in resmî tatil ilan edilme talebi de şimdi nereden çıkmıştı?
Rolleri altüst eden kadın

Noel Anne’yi seçmek (Miss Jõuluvana valimine / Electing Ms Santa) adlı belgesel bizi Noel’in şimdilik fazla evrim geçirmeden kutlandığı Moldova’ya götürüyor. Yönetmen ve Ion Gnautiuc’la birlikte senaryo yazarı hanelerinde adını gördüğümüz kadın sinemacı Raisa Răzmeriță kırsal kesimin mütevazı yaşam şartlarına nüfuz etmemizi de mümkün kılıyor. 2025 Moldova, Romanya ortak yapımı 96 dakikalık belgeselde alışılagelinmiş toplumsal rollerden Noel Baba figürünü canlandırmakla kalmayıp belediye başkanlığına aday olan Elena Cernei ile tanışıyoruz. Dünya prömiyerini Tallin Beyaz Geceler Film Festivalinde geçen ay gerçekleştirmiş olan ibretlik belgesel mevzubahis etkinlikte Jüri Özel Ödülüne de layık görülmüştü.
Yaşadığı köyün muhtaçlarına yardım eli uzatan, genişçe bir ekiple gönüllü mıntıka temizliği yapan, çalışkan ve becerikli kahramanımız aynı zamanda hayvancılıkla uğraşıyor, kilise bahçesinin duvarını bile boyuyor; esas, coğrafyaya değişimi getirmek için Birleşmiş Milletler temsilciliğinde siyaset seminerlerine iştirak ediyor.
Tabii ki belgeselin en çarpıcı sekansları gayet nemli coğrafyada, çamura batmadan ilerlemenin mümkün olmadığı köy yollarında, Aralık ayının soğuğu iliklere işlerken Elena’nın Noel Anne anları.
Köy ahalisini memnun etmek için elinden geleni yapıyor, çocuklara, yaşlılara, muhtaç olanlara ihtimam gösterirken herkesi sevindirmeyi ihmal etmiyor.

Çekemeyenler var!
Meseleye mümkün olduğunca objektif yaklaşan film ekibi kolaylıkla düşülebilecek duygu sömürüsü tuzağına düşmüyor.
Karşımızda geleneksel taşra zihniyetine aykırı davranan kendine has, güçlü, hızlı ve iş bitirici bir şahsiyet var. Sevimli kocası Vitali her ne kadar ona pek karışmasa da ailesinin diğer fertleri, toplum ve bilhassa siyasi rakipleri onu yargılayarak sanki engellemeye çalışıyor. Elena kösteklense de yoluna istikrarla devam ediyor ve hayallerini gerçekleştirmek için elinden geleni ardına koymuyor. Yani kısacası Elena klişelere, tabulara meydan okuyan isyankâr bir kadın. O bulunduğu ortama göre “fazla”, dolayısıyla çevresiyle ister istemez mücadele ederken bileniyor, kapasitelerini hırsıyla artırırken tecrübesine tecrübe katarak gelişiyor.
İstikbal vaat etmeyen coğrafyada başka diyarlara, bilhassa Avrupa ülkelerine, hatta Türkiye’ye göç etmek alışılmış bir davranış. O kolay sayılabilecek alternatifleri seçmiyor, aksine 40’ından sonra üniversiteye psikoloji okumaya hevesleniyor.
Babama ve ahlakçı İstanbul küçük burjuvazisinin geleneklerine isyan edebilse “erkek gibi” annem de muhakkak ki bir Elena olurdu!
Çocukluğumun Cihangir’inde benim Noel Baba sandığım yoksa Noel Anne miydi?
(RL/HA)







