Avrupa’nın en çok turist çeken kentlerinden olan Barselona’da, gizlenmiş olan bir tarihin peşinden koşan gezginler de var.
Kentin sokak tabelalarında, otellerinde, duvar yazılarında ve şimdi zincir mağazaların şubelerinin bulunduğu eski binalarda saklı olan İç Savaş’ın tarihinin izinden yürümek isterseniz de, başvuracağınız adres: Nick Lloyd.
Nick, Barselona’da İç Savaş’ın başladığı, sürdüğü ve bittiği yerlerinde tur düzenliyor. Gezi 5-6 kişilik, yarım gün sürüyor ve Franco’ya karşı ayaklananların yaşadığı, savaştığı ve içtiği yerleri kapsıyor. Sık sık George Orwell’in adını duyuyorsunuz, arada bir de Ernest Hemingway’in.
Geziye, sadece Gaudi’nin ya da FC Barcelona’nın değil, Durruti’nin de Barselonasını yaşamak isteyenler ya da tarih meraklısı turistler katılıyor.
Tur, Plaça de Catalunyà’daki (Katalonya Meydanı) Zürih Cafe önünden başlayıp Bar La Llibertària’da bitiyor ama Barselona’nın birçok başka köşesinde de İç Savaş'ın izleri saklı.
Anarşi'nin Kısa Yazı* |
İspanya’da 1931’de cumhuriyet ilan edildi, beş yıl sonra Temmuz 1936’da General Franco’nun askeri darbesiyle sınandı. İşçiler de buna karşılık önce genel grev ilan etti, sonra silahlanıp barikatları kurdu. Topraklar ve fabrikalar kolektifleşti, savaş başladı. Barselona o sıralarda Montjuic'teki stadyumda gerçekleştirilecek “Halkın Olimpiyatı”na hazırlanıyordu. Halkın Olimpiyatı, Hitler Almanyasındaki 1936 Berlin Olimpiyatı’na karşı düzenlenecekti. (Hitler, Berlin'de siyah atlet Jesse Owens birinci olduğunda stadyumu terk etmişti.) Barselona’ya Halkın Olimpiyatı için gelenlerse savaş çıkınca yarışma fırsatı bulamadı. Sporcuların birçoğu ayaklanmaya katıldı, bazıları milislerde yer aldı. * Hans Magnus Enzensberger’in, devrimci anarşist Buenaventura Durruti’nin hayatını anlattığı kitabı. |
Katalonya’ya Selam*
“Milise katılmadan bir gün önce Barselona'da Lenin Kışlası'nda subayların masasının önünde ayakta duran bir İtalyan milis gördüm.” (Katalonya'ya Selam’ın açılış cümlesi)
Katalonya’nın, İç Savaş’ın ve ayaklanmanın başkenti Barselona dünyada en çok dilin konuşulduğu yer olmuştu. Dünyanın her yerinden kente akın edenlerin içinde George Orwell de vardı. (*Orwell o günleri Katalonya'ya Selam adlı kitabında anlattı.)
Nick Lloyd da gezi sırasında Orwell’den sık sık alıntı yapıyor hatta kitabından pasajları, onun sesini taklit ederek canlandırıyor.
Tur, Plaça de Catalunyà’da ayaklanmanın ABC’siyle başlıyor: CNT, POUM, PSUC, UGT gibi anarşist ve komünist sendikalar ile partilerden kimin hangi görüşte olduğu, savaşta ne yana düşeceği gibi temel bilgilerle... Hatta Nick’in konuya pek de yakın olmayanlar için hazırladığı grafikler bile var.
İçlerinde en güçlüsü anarşist sendika CNT. Bu sebeple de kamulaştırılan otobüsler anarşistlerin rengi kırmızı siyaha boyanmıştı. (Nick, devrimcilerin Hollywood’dan da etkilendiğini anlatıyor: O dönem tüm kenti kaplayan poster ve afişlerden bazılarında Mickey Mouse ve Donald Duck vardı.)
Katalonya Meydanının kuzeyindeki heybetli bina, zamanında Stalinist PSUC'nin (Katalonya Birleşik Sosyalist Partisi) karargahı olan Hotel Colon.
İç Savaş’ın sembollerinden olan, omzunda silahıyla poz veren kadın milis fotoğrafı da Hotel Colon’un çatısından çekilmişti. Savaşa Fransa’dan katılan Marina Ginestà, bu fotoğraf çekildiğinde 17 yaşındaydı, Birleşik Sosyalist Gençlik üyesiydi. Ancak fotoğraf çekildiği dönem milis değil, gazeteciydi. Pravda için yazı yazıyor, çeviri yapıyordu. Bu kare, onun ilk ve tek silah taşıdığı andan.
Fotomuhabiri Juan Guzmán fotoğrafı 21 Temmuz 1936’da çekti. Fotoğrafın Marina Ginestà’ya ait olduğu 70 yıl sonra basına yansıdı. Ginestà, 2014’te 94 yaşındayken hayatını kaybetti. (Biraz da magazin: Ginestà, Meksika'da Lev Trotsky'yi öldüren Ramon Mercader’in sevgilisiydi.)
Mayıs olayları
Katalonya Meydanının güneyindeki büyük bina ise zamanın meşhur telefon santrali. CNT'nin yani anarşistlerin kontrolündeydi. Şimdi bir telefon operatörünün mağazası.
3-7 Mayıs 1937'deki “Mayıs olaylarında” anarşistler ile komünistler dört gün boyunca bu iki binadan karşılıklı birbirini kurşunladı. Franco’ya karşı birlikte savaşan bu güçlerin çatışmasında 300 kişi öldü.
Hemingway, Capa, Orwell
Katalonya Meydanından denize doğru ilerlerseniz, Barselona'nın ana caddesi La Rambla üzerinde, Orwell’in yanı sıra yazar Ernest Hemingway ile fotoğrafçı Robert Capa’yı da ağırlayan Hotel Continental bulunuyor. Ama artık eskinin heybetini taşımıyor, tabelasında başka bir otelin adı yazıyor. Sadece İç Savaş meraklılarının ya da Nick’in turuna katılanların dikkatli baktığında görebileceği küçük bir tabelası var.
Oysa savaş dönemi, burası kaotik coşkunun merkezi. Otelin önündeki La Rambla’da 24 saat devrimci şarkılar çalınıyor, sokak ağzına kadar dolu, dükkanlar kamulaştırılmış vaziyette. (Gezi direnişindeki İstiklal Caddesi gibi miydi acaba?)
Hemingway o dönem Çanlar Kimin İçin Çalıyor’u yazdı. Capa, meşhur “Düşen Asker” fotoğrafını çekti. (Fotoğrafın sonradan mizansen olduğu iddia edilse de tarihteki yerini aldı bile.)
Hemingway'in kentte zamanının çoğunu geçirdiği El Raval mahallesindeki London Bar ise yerli yerinde duruyor.
Orwell ise milise yazıldı ve adı Lenin Kışlası olarak değiştirilen POUM'un karargahında eğitim aldı. İki kez cepheye gitti, sonuncusunda boğazından vurularak yaralandı.
McDonald’s, Nike, H&M
Lenin Kışlası da İspanya Meydanının (Plaça Espanya) kuzeyindeki Tarragona Sokağı üzerinde. Şimdi binanın bir köşesi mahkeme salonu, diğer köşesi McDonald’s.
POUM'un genel merkezi de Rambla'daydı. Genel merkezin üst katındaki Cafe Moca da onların buluşma yeriydi. Burası bugün Hotel SERHS.
Biraz yakınında da bir diğer milis gücü, PSUC'nun gençlik örgütü JSU'nun bugün artık bir Nike mağazası olan karargahı vardı. POUM'un caddeyle aynı adı taşıyan gazetesi La Rambla’nın girişindeki bir binada çıkarılıyordu. Bina şimdi H&M mağazası.
POUM'un lideri, komünist siyasetçi ve entelektüel Andreu Nin’in adı ise kentin bazı sokaklarında yaşıyor. La Rambla’da da adına bir plaket asılı.
Meçhul Milis Meydanı
Nick’in İç Savaş turu çerçevesinde La Rambla’dan ara sokaklara dalıp Barri Gòtic’e çıkarsanız (Gotik Mahalle) Santa Maria del Mar katedraline varıyorsunuz. Burada tura katılanların dini inancına göre tartışmalar farklılaşabiliyor çünkü Barselonalıların devrimin ilk sabahında ilk işi, kiliseleri “hırpalamak” olmuştu.
İç Savaş’ta halkın öfkesinin yöneldiği ortak yer olan kiliselerden, 14. yüzyıldan kalma Santa Maria del Mar’ın vitrayları kırılmış, bodrumundaki mezarlar açılmış, rahiplerin kemikleri kilisenin önünde sergilenmişti. Bugün kilise İç Savaş öncesi nasılsa aynen öyle duruyor.
O zamanı hatırlatan tek şey, doğu duvarına boyayla yazılmış olan “Plaça del Militia Desconegut” (Meçhul Milis Meydanı) yazısı.
Hitler, Mussolini, Franco
Savaş boyunca Hitler ve Mussolini'nin Franco'ya desteği hiç eksilmedi. “Faşist dayanışma” çerçevesinde İtalyan uçakları Barselona'yı İç Savaş süresince sürekli bombaladı.
Barri Gotic’teki diğer kilise Sant Felip Neri de bu bombardımanların izini taşıyor. Kilisenin avlusunda, bombardımanlar yüzünden, arasında çocukların da olduğu 42 kişi öldü. Franco kenti ele geçirince, kilisedeki bombardıman izlerinin, “Anarşistlerin kurşuna dizdiği papazlardan kaldığını” söyledi.
İç Savaş turu, CNT mensuplarının buluştuğu yer olan, El Raval’daki Tallers Sokağı’nda bulunan Bar La Llibertària’da bitiyor.
Bugün hala anarşistlerin işlettiği barın görünümü değişmemiş, içeride 1936 İspanyasının afiş ve posterleri var. Ama atmosfer ve müşterilerinde o ruhtan eser yok…
Bonus 1: Durruti demiştik?
Nick’in programında kente uzaklığı sebebiyle yer almıyor ama merkezden bir otobüslük mesafedeki Montjuic Mezarlığında, İspanya Anarşist Federasyonu FAI'nin liderleri Buenaventura Durruti ile Francisco Ascaso’nun mezarları var.
Durruti, 20 Kasım 1936'da Madrid cephesinde öldürüldü. Barselona'da çatışmaların başladığı ilk gün, 26 Temmuz 1936'da ölen Ascaso'nun yanına gömüldü. İç Savaş’ın hemen öncesinde Barcelona'da kurulan hükümette Adalet Bakanı olarak görev alan Garcia Oliver da Montjuic Mezarlığına Durruti ve Ascaso'nun yanına defnedildi.
Montjuic Mezarlığında Franco'nun katlettiği binlerce devrimci de yatıyor. Kaya mezarları anlamındaki “Fossar de la Pedrera”da 4 bin kişi gömülü.
Bonus 2: Neden?
Barselona, hatta Katalonya ve İspanya o zamanı tarihten silmek için çok uğraşmış. Uzun süren Franco diktatörlüğünü uzun süreli bir suskunluk takip ediyor. Şimdi sokaklarda – eğer çok yakından bakmazsanız – o dönemin izine rastlamak ya da konuşacak birini bulmak zor. Ama neyse ki CNT/FAI’nin El Raval’daki kitapçısı halen var ve dükkanın içinde zaman durmuş gibi.
Zaten tüm bu hikaye de aslında bir kitapçıda birbirinin dilini anlamayan iki kadının nasıl anlaştığının hikayesidir. Kitapçıyı işleten 50’li yaşlarındaki kadının ve benim, yani. O İngilizce veya Türkçe bilmiyordu, ben de - “Si” (Evet) ve “Gracias”ı (Teşekkürler) saymazsak - İspanyolca ya da Katalanca.
Lakin bir kitabın fiyatını sormamla başlayan diyaloğumuz, onun bana “Katalanca ya da başka bir Avrupa dili bilmek zorunda olmadığımı” anlatarak üzerinde “Refugees Welcome” (Mülteciler, Hoşgeldiniz) yazılı broşürleri dağıtmam için görev vermesiyle sonlandı. Benim de görev bilinciyle tek tek dağıttığım broşürlerin üzerindeki yazı, pankart olmuş 18 Şubat’ta Barselona sokaklarında dolaşıyordu:
Her şey 36’da başlamıştı. (AS)
* İspanyolca “Geçit Yok”