Ailemden öğrendiğim ilk şey anadilim oldu. Onun için aile deyince dilden söz etme gereği duydum.
'Haydi, Kızlar Okula', 'Baba Beni Okula Gönder', 'Annem de Okusun' gibi eğitimle ilgili kampanyalar Türkiye genelinde ve özellikle Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Eğitimin kadın için çok önemli bir olduğunu düşünüyorum ve bu düşüncemi de her zaman dile getiriyorum.
Zira gönüllüsü olduğum Van Kadın Derneği'nin yakın tarihte yaptığı bir araştırmada, Van Kadın Derneği'nin yakın tarihte yaptığı bir araştırmada, eğitim düzeyinin artmasıyla birlikte toplumsal cinsiyet rollerine yönelik bakış açısında da oldukça olumlu bir değişim olduğu açıkça görülüyor.
Evet, herkes okula gitsin, zaten "Eğitim Hakkı" en temel haklardan biri olup Anayasal olarak teminat altındadır.
Türkçe okuma yazma bilmeyen Kürt kadınları ve çocuklarının hedef kitle olduğu bu bölgelerde bahse konu kampanyalar sayısal olarak çok başarılı olabiliyor ve bu başarı sadece sayısal olarak gündeme geliyor. Çok kadın ve çocuk okuma yazma öğrendikçe Türkiye'nin Milenyum hedeflerine vardığı düşünülüyor.
Peki, bu kadınlara dayatılan dil ve bu dayatmanın yarattığı travmalardan kampanya yürütücüleri, sponsorları, dil bilimciler, eğitimciler, psikologlar, sosyolog ve pedagoglar ne derecede haberdarlar ve ne derecede duygudaşlık yapabiliyorlar? Peki, amaç sadece Türkçe mi öğretmek? Yoksa bildiği dili unutturmak mı?
Bildikleri, konuştukları dilde eğitim
Kürt kadınları da İngilizce, Almanca, Fransızca veya Türkçe öğrenebilir. Tek kelime Türkçe bilmeyen çok akıllı Kürt kadınları ve çocukları tanıyorum. Yalnızca Kürtçe biliyorlar ki, Türkiye'deki kadınların bir bölümünün Türkçe konuşmadığı gerçeği sürekli ifade ediliyor.
Öncelikle hepimizin savunması gereken bu kadınlara bildikleri, konuştukları dilde eğitim görmeleridir ki, diğer dilleri daha rahat öğrensinler.
Üniversiteden mezun olduğum zaman yaklaşık üç yıl İngilizce öğretmenliği yaptım. Bu sırada gözlemlediğim ve öğrendiğim bir şey oldu; zarfı, zamiri ve sıfatı kendi dilinde bilmeyen veya iyi kavrayamamış öğrenci, İngilizce'yi öğrenirken zorlanıyordu. Bu nedenle çoğu zaman İngilizce dersinin arasında zorunlu olarak Türkçe dilbilgisi anlattığım da oluyordu.
Bir an için empati
Bir an için empati yaparsak; anadili Türkçe olan bir kız çocuğuna birden bire okulunda Almanca veya Fransızca matematik eğitimi verildiğini düşünsenize, ne kadar iyi bir eğitim alır sizce?
Hele bir de hasta birini düşünün, hastaneye gidiyor, bildiği dilden başka bir dille doktor ona sorular soruyor. Bu hasta acısını tam ve doğru biçimde kendi bildiği dil dışında nasıl ifade edebilir, acısını doğru ifade edemeyen bu hastaya nasıl doğru bir tedavi bulunabilir? Bu hasta nasıl doktor ile diyalog kurabilir?
Düşünebiliyor musunuz, gündelik yaşam bu durumdaki biri için ne kadar zor? Kendi yaşadığı coğrafyada, yaşadığı köyden veya mahalleden dışarı çıktığı ilk anda otobüse binerken tabelasını okuyamadığı bir yere giden bir kadının kaybolma korkusunu hissedebiliyor musunuz? Tıpkı ilk kez gittiğiniz ve dilini bilmediğiniz bir yurtdışı seyahati gibi ki o kendi ülkesinde yaşıyor bunları.
Önce kendi dilinde eğitim kampanyaları
Kürtlere Türkçe öğretmek ve özellikle kadınların öğrenmeleri için kampanyalar düzenlemek çok anlamlı ama bunu yaparken insani ihtiyaçlar göz ardı edilmemeli. Gündelik yaşamın kolaylaşması için Türkçe öğrenmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkçe öğrenmek en başta iletişim kurmak için gerekli. Ancak okulda, sokakta, yargı mekanizmalarında, hastanelerde neden bilmeyenlere ısrarla Türkçe bilmek dayatılıyor?
Tanıdığım bir kadının davasının sadece derdini Türkçe anlatamadığı için reddedildiğine tanık oldum. Daha sonra açtığı dava da ise o kadın tercüman aracılığı ile derdini anlattığı için dava lehine sonuçlandı.
Rüyalarını Kürtçe gören, Kürtçe aşık olan ve sevişen, Kürtçe düşünen, gülen, kızan bir insan neden T.C. kurumlarında iç dünyasına yabancılaşsın ki? Bu yabancılaşmanın kederini bu ülke yıllardır çekmiyor mu zaten?
Yeter, Türkçe öğretici kampanyalar yapmayın. Önce kendi dilinde eğitim kampanyaları yapalım, yani insani olanı...(ZÖ/FK)