ABD’li müzisyen Nina Simone, müthiş bir sanatçı olmasının yanı sıra ateşli bir insan hakları savunucusuydu. Martin Luther King Jr. öncülüğündeki sivil haklar hareketinin marşı olarak tanımlanan şarkılardan biri onun kaleminden çıkmış, yine onun buyurgan sesinde hayat bulmuştu.
Alabama eyaletinin Birmingham kentinde bir baptist kilisesinde 15 Eylül 1963’te bir bomba patladı. Patlamada dört siyah kız çocuğu öldü, 12 yaşındaki bir kız çocuğu ise bir gözünü kaybetti. Saldırıdan Ku Klux Klan sorumluydu.
Nina Simone, hayatını konu alan “What Happened, Miss Simone?” belgeselinde izlediğimiz kadarıyla o günleri şöyle anlatıyor:
“Çocuklar kilisede öldüğünde önce depresyona girdim, sonra deliye döndüm. Ve bu çocuklar bombalandığında oturdum ve şarkı yazdım.”
Simone’un yazdığı şarkının adı “Mississippi Goddam” idi. Şarkının ilk üç dizesi şöyleydi:
“Alabama beni çok üzdü
Tennessee huzurumu bozdu
Herkes Mississippi’de olanları biliyor, lanet olsun”
Siyah aktivistlerden Dick Gregory, şarkı hakkında, “Hiçbir siyah bunu [lanet olsun] demeye cesaret edemezdi. Hepimiz bir şey söylemek istedik, o söyledi” diyecekti.
Şarkıda geçen üç eyalet, sivil haklar hareketi boyunca tarifsiz acılara tanıklık eden yerlerdi. Şarkıya ismini veren Mississippi’de 12 Haziran 1963 tarihinde sivil haklar hareketinin liderlerinden Medgar Evers henüz 37 yaşındayken bir suikasta kurban gitmişti.
Ancak Simone’un öfkesini harlayan olay, kilisede yanarak ölen o dört kız çocuğuydu. Şarkısında, “Bu baskıya daha fazla dayanamayacağım” diyen Nina Simone, öfkesini şu dizelerle sürdürmüştü:
“Ülkem yalanlarla dolu
Hepimiz sinek gibi öleceğiz
Artık kimseye güvenmiyorum”
Şarkı birçok radyodan boykot yemiş, bazı 45’likler parçalanarak sahibine geri gönderilmişti. Ancak Simone amacına ulaşmış, mesajını en iyi bildiği şekliyle, müziğiyle kitlelere ulaştırmıştı. Bunun bedelini de ödedi. “Mississippi Goddam” yalnız ABD tarihinde bir sembol değil, onun kariyerinde de bir dönüm noktası oldu.
Kızı Lisa Simone, bu tutkulu kadının şarkıyı söylerken yaydığı hiddeti şöyle anlatacaktı:
“Annem bu şarkıyı söyledikten sonra çok öfkelenirdi. Sesi kısılırdı. Mississippi Goddam şarkısından sonra asla eski oktavına dönmedi.”
Sanatçının yaşadığı dönemi yansıtması gerektiğini sıklıkla vurgulayan Nina Simone, kilisede yakılan o dört kız çocuğundan sonra bir daha eskisi gibi olmadı. İnternette bulabileceğiniz videolarda da görüleceği üzere, şarkıyı her seferinde aynı öfkeyle söyledi. Öyle ki, sesinin rengini bile kaybetti.
Çok değil, daha birkaç gün önce Şırnak’ın Silopi ilçesinde bir zırhlı polis aracı gece devriyesi sırasında bir evi yıktı. Furkan Yıldırım ve Muhammed Yıldırım adında iki kardeş, yataklarında uyurken evin yerle bir olan kolonları altında ezilerek öldü. Bu iki çocuk, uykularında öldürülmüştü.
Kimi haber sitelerine göre panzer, çocukları uykusunda yakalamıştı. Kimi gazeteler bu cinayeti sıradan bir olay gibi ele aldı. Bir kısmı normalleştirdi, bir kısmı görmezden geldi. Kamuoyu ise her zamanki tepkisizliğiyle kaldı.
Nina Simone’un sesini çatlatan, oktavını yitirmesine neden olan öfke yok burada. Öfke olmayınca bir tepkiyi sanata, kitaba, şarkıya dönüştürücü güç de olmuyor. Bir tepkisizlik denizinde hep beraber boğulmak üzereyiz. Yarın çok geç olmadan en azından bu öfkenin yokluğu üzerine düşünmeliyiz. Simone’un kaybettiği sesi nasıl milyonlarda çoğaldıysa, biz de bir öfkeyi büyütmeyi bilmeliyiz. (BK/HK)