Temmuz 2015'de başlayan ve gittikçe tırmanan çatışma ve otoriterleşme sürecinin başlangıcı 13 yaşındaki Nihat Kazanhan'ın vurulmasıdır.
Kazanhan'ın öldürülmesi ve başlayan yargı sürecini irdelemek bu nedenle önemlidir. Kazanhan cinayeti 2013 Newroz'unda başlayan çözüm sürecinin bitme sürecinin de kritik duraklarındandır.
Nihat Kazanhan neden ve nasıl öldürüldü?
27 Aralık 2014'de Cizre'de başlayan olaylarda 5'i çocuk 7 kişi hayatını kaybetti.
Cizre'de olaylar tırmanıp şiddet hakim olunca 2013 Newroz'unda başlayan çözüm süreci krize girmişti. Abdullah Öcalan bulunduğu İmralı Cezaevinden devreye girmiş ve Hatip Dicle'yi Cizre'ye göndermişti. Dicle, 14 Ocak 2015'de Cizre'de Öcalan'ın, "Hendekleri kapatın ancak yüzünüzü kapatmayın ve sağduyulu olun" mesajını iletti.
Bu mesaj sonrasında Cizre'de olayların yatışacağına ve şiddetin sona ereceğine dair umutlar artmıştı. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ilçe örgütü önünde Dicle'nin mesajını alan gençler ve halk sessiz ve umutla evlerine gittiler. Hatip Dicle, Öcalan'ın mesajının kabul görmüş olduğunun rahatlığıyla Diyarbakır'a doğru yola çıkmıştı.
Dicle'nin Nusaybin'e vardığı saatlerde 12 yaşlarında bir çocuk yaşadığı mahallede polis kurşunuyla hayatını kaybetti. O çocuk Nihat Kazanhan'dı...
Görgü tanıkları Nihat'ın polis kurşunuyla öldürüldüğünü söyleyince dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, "Polisin kurşunu ile vefat ettiği söyleniyor. Bu kesinlikle doğru değil" diyordu. Dönemin Başbakan'ı Ahmet Davutoğlu ise " Emniyet kurşunu ile öldürülmesi söz konusu değil. Gaz kullanılmadı. Müdahale yok" açıklaması yaptı. Hükümete yakın medya ise "PKK cocuğu pompalı tüfekle öldürdü. Böylece provokasyon yapmak istedi" demekteydi.
Birçok cinayette olduğu gibi devlet karartma uyguluyordu. Devlet tam kararttım derken devletin içinden birileri basına Nihat'ın vurulduğu görüntüleri sızdırdı. Anlaşılan birileri hükümetin aklanmasını istememiş ve görüntüleri servis etmişti.
Devlet suç üstü yakalanmış ve hükümetin başındaki Davutoğlu ile İçişleri bakanı Ala'nın yalan söylediği anlaşılmıştı. Savcılık ve mahkeme harekete geçti ve 5 polis hakkında soruşturma başlatıldı, biri tutuklandı.
Eğer o görüntüler basına servis edilmemiş ve basın göstermeye cesaret etmemiş olsa binlerce faili meçhul gibi Kazanhan cinayeti de raflarda yerini alırdı.
Bu kez devletin hesabı tutmamıştı. Ancak olay hükümet için münferitti.
İki yıl süren yargılama sonunda 11 Kasın 2016'da Cizre Ağır Ceza Mahkemesi tetiği çeken sanık polise 36 yıl hapis cezası verdi.
Bu her şeye rağmen iyi bir karardı. Ne var ki mahkeme koruyucusu olduğu hükümet polisine şirin görünecekti ve olayda haksız tahrik olduğuna hükmederek 36 yıl hapis cezasını 16 yıla indirdi. Mahkeme bununla da kalmadı, sanık polisin iyi hal gösterdiğini söyleyerek cezayı 13 yıl 4 aya indirdi.
Tetiği çeken polisle birlikte olan 3 sanık polise ise amirlerine olayı anlatmadıkları için 5'er ay hapis cezası verdi, biri beraat etti.
Kazanhan'ın avukatları, "12 yaşındaki bir çocuk nasıl tahrik etmiştir?" sorusunu yöneltti. Ancak hükümet hesabına gelmeyen birçok konuda olduğu gibi sessizliği yeğliyor.
Nihat ne yaptı da haksız bir tahrik yaptı?
O Kürt ve Cizreliydi, bir de evinden çıkmış ve oyun oynuyordu. Hem orada olmazsa polis ona ateş etmezdi.
Orada olması haksız tahrikti.
Hem niye doğdu ki ...!
Ya doğmasaydı ya da doğsa da Cizre'de kalmamalıydı.
Nihat Kazanhan kimdir?
Aslında doğmaması gereken ancak buna rağmen doğan, oynamaması gereken ama ısrarla oynayan Nihat Kazanhan'ın ailesi 1994 yılında Cizre’ye göç etti.
Babası Mehmet Emin, "Cizre’ye geldiğimde daha çocuktum ve evlenmemiştim" diyor.
Dede Ali Kazanhan, Cizre’ye göç etme öyküsünü şöyle anlatıyor:
"Biz Siirtliyiz. Eruh’a Başlı Aval (Tünekpınar) köyünde oturuyorduk. Bize geldiler ‘Ya korucu olacaksınız ya da köyünüzü yakarız’ dediler. Korucu olmadık. Hepimizi köyden kovdular. 20 yıldır köyde tek insan yok. Civar köylerin belki 100 tanesi korucu olmadığı için bizim gibi göç etti. Diyebilirim ki bizim köyden askerlerin gözaltına almadığı ve işkence etmediği tek bir erkek yok. Kürt olduğum için oluyordu bu. Kürtlerin hakları gasp edildiği için birçok akrabamız, komşumuz ve köylümüz dağa çıktı."
Nihat 3 Ocak 2003’te Cizre’de dünyaya geldi.
Ayşe ve Mehmet Emin’in 10 çocuğu oldu; Nihat beşinci çocuklarıydı. Baba Emin, "Tır şoförüyüm o nedenle eve ender geliyordum. Hep yolda olduğumdan çocuklarımla ilgilenemiyorum. Nihat Fenerbahçeliydi ve futbolu seviyordu. Güvercinleri çok seviyordu, onlarla zaman geçirmek hoşuna gidiyordu."
Nihat ve dört arkadaşı 2014 yılı başlarında evlerinin sokağında oyun oynarken zırhlı bir polis panzeri onlara yanaştı. Oyun oynadığı dört arkadaşıyla birlikte polisler tarafından zorla panzere bindirildi. Polisler çocukları aracın içinde tartaklamaya başladılar.
O zaman henüz 11 yaşında olan Nihat ve onun yaşıtındaki arkadaşlarına, "Bize taş atıyorsunuz, büyüyünce terörist olacaksınız" dediler.
Polislerden biri belindeki kasaturayı çıkardı. Kasaturayı Nihat ve arkadaşlarına göstererek, "Bize bir daha taş atarsanız pipinizi keseceğim" dedi. Çocuklardan en küçüğü Nihat’tı. Nihat korkudan titremeye başladı. Yere düşer gibi oldu; altına işedi. Polisler dalga geçmeye başladılar.
Nihat, polislerin gülüşmeleri üzerine daha çok korktu. 5 çocuğu Cizre Emniyet Müdürlüğü karakoluna götürdüler. Ancak gece yarısı ailesi haberdar edildi. Baba evde olmadığından amcası emniyete gidip Nihat’ı aldı. Nihat eve geldiğinde yüzü solgundu. Annesinin tüm ısrarlarına rağmen yaşadıklarını anlatmadı. Hep sustu.
Baba Mehmet Emin, Nihat’ın durumunu şöyle anlatıyor:
"Nihat çok korkmuştu. Davranışları değişmeye başladı. İçine kapanmıştı. Ne yaşandığını bilmediğimiz için ne yapacağımızı da bilmiyorduk. Sonra arkadaşları o gün polis zırhlı aracından yaşadıklarını paylaşınca durumun farkına vardık ve Nihat’ı Şırnak’a psikoloğa götürdüm. Nihat ilkokul 6. sınıfa gidiyordu. Yaşadıkları ardından son dönemlerde okula gitmedi. Oysa zeki bir çocuktu."
Annesi Ayşe Kazanhan ise "Nihat’a okula gitmesi için çok ısrar ettim. Benim ve babasının tüm çabasına rağmen okula gitmedi. Psikolojisi iyi değildi” diyor.
Dedesi ise Nihat’ın vurulmasını ve yaşananları şöyle anlattı:
"Nihat öğleden sonra saat dört gibi polisin attığı ateşli bir silahla vurulmuş. Bize haber gelince hemen hastaneye gittik. Nihat’ın vurulduğu yer hastaneye 400-500 metre, Jandarma karakoluna 100 metre uzaklıkta. Emniyet Müdürü hastaneye geliyor ama gidip Nihat’ın vurulduğu yerde inceleme yapmıyor. Ancak 4 gün sonra olay yeri inceleme ekibi gidip inceleme yaptı. Devlet failleri açığa çıkartmak istemiyor. Eğer failler açığa çıksın isteselerdi ilk gün Efkan Ala, Ahmet Davutoğlu ‘Polisimizin Nihat’ın öldürülmesiyle ilgisi yok’ demezdi. Eğer failler açığa çıksın isteselerdi, dosyada gizlilik kararı verilmezdi. Tanıklar konuşmamış, vurulduğu anın görüntüleri basına sızdırılmamış olsaydı, olayın üzeri kapatılacaktı. Olay esnasında orada çobanlık yapan bir tanık vardı. Yaşananları ayrıntılarıyla görmüş. Çoban, ‘Zırhlı araçtan üç polis indi. Top sakallı ve kel bir polis uzun namlulu silaha dürbünü taktı. Nişan aldı ve ateş etti. Sonra Nihat yere düştü’ dedi."
Annesi Ayşe Kazanhan anlatıyor:
"Öğlen eve geldi. ‘Anne yumurta var mı?’ dedi. O gün evde yumurta yoktu. 1 lirasını cebine koydum, evden çıktı. Delalimi son görmemdi. Ona bir gül gibi baktım. Bebekti, onu yere koymaya kıyamazken, bana cesedini getirdiler."
Annesinin yere koymaya kıyamadığı Nihat'ı öldürenler hakkında savcılık iyi bir soruşturma yapmadı.
Ayşe ve Mehmet Emin Kazanhan adalet istiyor; ancak adalet Nihat gibi çok çok uzak.
Adalet uzak olduğu için barış da epey uzak...! (HS/NV)