Yüzümüzde kar yanıklarıyla Newroz ateşinde harlamayı bekliyoruz umutlarımızı...
Bırakalım onlar tokuşturdukları yumurtalarda kırılıp dağılsınlar, biz kara lastiklerin dumanını göğe savuralım, ateşe tutulanların ve tutunanların hayallerinden meşaleleri kirli karanlıklara tutalım. Değil mi ki ateşin atası o ilk kıvılcım - bize can suyu veren- hala kızıl ışıklar saçıyor önümüze, yürü diyor, yürü...
Öyle ya, Newroz çok geçmişten süzüle gelen bir yürüyüş, cemre cemre kalabalıklaşan...
Öyle ya, Newroz toprağa sığınmış tohum, hep patladı, çiçek açtı; yine patlayacak, çiçek açacak...
Öyle ya, Newroz, harflerine dahi kıyılmış bir dilin şarkılarının dirilişi ve direnişi, çocukların ağzından, (dil) kırıma inat, yüzyıllar öncesinin sesini, yüzyıllar sonrasına taşıyan:
Îsal zivistana me sar e berfa sipî hûr tê xwar e
Xemilandin deşt û zinar kengî bi xêr tu bê bihar
(Cegerxwîn)
Öyle ya, Newroz, yoksulun uzayıp giden kışına -ki kış en çok yoksul için soğuktur- vedasıdır, tarla ve fabrikalarda, halay halay, zılgıt zılgıt...
Öyle ya, Newroz Malatyalı Kemal Kurkut'tur, yarı çıplak koşarken Amed'de; göstere göstere canına kıyılan...
***
Şimdi bir kez daha karanfillerimiz omuzlarımızda baharı karşılıyoruz işte, her zamankinden daha çok Newroz için, Nevruz'a karşı Newroz için, bir kez daha, "insan olmakta ısrar"la zulmü dövmek için Kawa'nın örsünde, çekiçlerce...
Cejna vejîn û berxwadanê pîroz be!
Dirilişin ve direnişin bayramı kutlu olsun!
Newroz pîroz be!
Newroz kutlu olsun! (UA/RT)