100 belki de 200 bin kişili, İstanbul, Kazlıçeşmek coşkulu bir kalabalık. Müzik başlar başlamaz ya ekipler halinde ya da oldukları yerde zıplayarak halaya duruyorlar. Coşkulu ve heyecanlı bir kalabalık. Konuşmalara hemen reaksiyon veriyor, slogan atıyor, alkışlıyor, zılgıt çekiyor. Rengarenk. Yıllardır yasaklanmış, yasaklamalara, kovuşturmalara uğramış renklerini giysilerinde taşıyorlar.
Büyük çoğunluğu belli ki yoksul. En iyi giysilerini giymişler, özenmişler ama yine de Newroz ateşlerinin isiyle birlikte yoksulluğun o insanı umutsuzluk denizlerine sevkeden kokusunu almamanın imkanı yok.
Meydanda coşup kendinden geçen gençlerin bir çoğu muhtemelen ya işsiz, ya da fırsat buldukça amelelik yapıyor, ya da ne iş olursa. Birleşmiş Milletlerin genç nüfus raporuna yansıyan büyük işsizlikten belli ki en çok onlar nasibini alıyor. Bu konuda yapılmış bir araştırmaya henüz rastlamadım ama Türkiye’de işsizliğin etnik bir yapısı da olduğu aşikar.
Çok çocuklu kadınların yüzüne yaşadıkları acıların, Newroz mutluluğunun yanısıra hayat da yerleşmiş.
İstanbul’da Kazlıçeşme’de yapılan Newroz kutlamaları, konserler konuşmalar, mesajlarla sürüyor.
Meydanı kuşatmış olan emniyet güçleri, polis ve asker sayısı azımsanacak gibi değil.
Askerin şehir sınırları içinde bir gösteride ne işi var diye düşünürken, aklıma EMASYA geliyor. "Muhtemel iç karışıklıklara" karşı her ilde asker ile polisin ortak eylem planı, Emniyet - Asker Yardımlaşma Planı (EMASYA) adı verilen önlemler politikası ve örgütlenmesi. Bütün toplumu izleme yetkisine sahip olan EMASYA, Türkiye’de her dem en büyük tehdit kabul edilen toplum için oluşturulan "iç güvenlik" yapısı.
Rock, kadınlar ve beklenen konuşma
Bu geleneksel kıyafetler içindeki topluluk gariptir en çok rock gruplarıyla coşuyor. Sahneye çıkan genç Kürt rock grupları bu topluluğun duygu dünyasını yakalıyor. Bir çok genç grup Ciwan Haco’nun açtığı yolda, Kürtçe rock söyleyerek bu kimliğine bağlı insanları coşturabiliyor. Demokrasi ve Kemalizm ilişkisinde, laiklik konusunda ezber bozan Kürt hareketi Türkiye genelinden farklı özellikler gösteren bir modernleşmeye mi işaret ediyor?
Bu kadın meselesinde de böyle. Hem toplulukta, hem konuşmacılarda, hem düzenleyiciler arasında kadınlar ve kadın görünürlüğü epey yüksek. 8 Martlar dışında bu kadar kadın ağırlıklı gösterilere rastlamıyoruz.
Konuşmacılar büyük coşkuyla karşılanıyor. Bir çok kişinin beklediği konuşmacı DTP Eşbaşkanı Emine Ayna. Benim de. Newroz’un anlam ve öneminin ve bundan sonraki yol haritasının izlerini onun konuşmasında bulacağımı düşünüyorum. Yanılmıyorum!
Ayna konuşmasında hükümete, Newroz’da yaşanan olaylara, Ergenekon gözaltılarına, ABD ve İsrail’e, Anayasa tartışmalarına, gündeme yeni gelen Çatı partisi’ne ve çözüme değiniyor.
Newroz konusunda “sevgi, barış, kardeşlikten bahsedip” yaptıklarıyla söylediklerinin uyuşmadığını belirttiği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sözlerini iade ediyor. Kutlamalarda, cam, çerçeve indirdiklerini, halkın üzerine panzer sürdüklerini, yüzlerce insanın yaralanmasına neden olduklarını, insanların gözaltına alındığını insanların öldüğünü anlatıyor. Newroz gösterilerinde ölen iki kişinin, Yüksekova’da kurşunla yaralanarak ölen İkbal Yaşar (20) ve Van’da da yine kurşunla öldüğünü belirttiği 6 çocuk babası ayakkabı tamircisi, Zeki Erinç'in (38) "özgürlük yürüyüşünün şehitleri" olduğunu belirtiyor. Bu şehit namerin söylemine uygun.
Başbakan’ın pervasızlığının had safhaya çıktığını, emekçilere, en büyük oy aldığı esnafa saldırdığını, herkesin meydanlara döküldüğünü ancak tam bu aşamada AKP’nin kapatılması ve ardından Ergenekon tututklamalarının gündeme geldiğine dikkat çekiyor. Parti kapatmalara ilkesel olarak karşı olduklarını, bunun AKP’nin yanında oldukları anlamına gelmeyeceğini, gelişmelerin insanları “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” konumunda bıraktığını belirtiyor.
Kürtlerin bu arada yaşadıkları bütün zorluklar ve acılara rağmen bir arada yaşama iradesini gösterdiklerini, sıranın Türkiye Cumhuriyeti’nde olduğunu ve Anayasa’da Kürt kimliğinin tanınıp tanınmamasının bir arada yaşama konusunda belirleyici olacağından bahsediyor.
Ayna konuşmasında, ABD ve İsrail’e de değiniyor. Özellikle ABD konusunda bir politika değişikliği denemese de açık bir tavır alış sergiliyor. “Kürtlere karşı bu kinin nedeni ne, bu nefret neden“ diyerek “ABD ve İsrail’e sesleniyorum. Kürtlere düşmanlık etmeyin. Kürtlere düşman olan kendisi yanar” diyor.
DTP’nin özgürlük sacayağı
DTP’nin Özgürlük hareketinin cinsel, ulusal ve sınıfsal sömürüye karşı olduğunu vurguluyor. Cinsel sömürüye karşı 8 Mart’ta alanlarda olduklarını, ulusal sömürüye karşı Newroz’da kimliklerine sahip çıktıklarını, sınıfsal sömürüye karşı da yüz binlere çağrı yaparak 1 Mayıs’ta alanlarda olacaklarını belirtiyor.
Ayna Kürtlerin birlikteliğini ve birlikteliğin adresinin DTP olduğunu da vurguluyor. “İsrail, ABD kürtlere karşı, Başbakan DTP’lilerle görüşmem diyor, iğne ucu kadar şerefi olan bütün Kürtleri burada olmaya bizimle birleşmeye çağırıyoruz” diyor.
Bu birlikteliğin yetmeyeceğini, Türkiye’de birlikte yaşamak istedikleri için bütün demokrasi güçleriyle birlikteliğin önemini vurguluyor ve son dönemde Kürt hareketi ve sosyalistler arasında tartışılan kitlesel bir Çatı partisi için çalıştıklarını da vurguluyor.
Ayna çözüm konusunda da şunları önemsiyor:
- Özgürlük talebi, genel özgürlük ve Kürt kimliğinin tanınması,
- Çözümün Bush'la görüşmede değil İmralı’da olması, çözüm için burada masaya oturulması,
- PKK’nın son diyalog çağrısının önemsenmesi, diyalogun gerçekleşmesinin ölümlerin son bulması anlamına geleceği.
Ayna’nın görüşlerine katılabilirsiniz, ya da karşı çıkabilirsiniz. Ancak ifade ettiği fikirler karşısında yeni fikirleri, yeni ve farklı yol haritalarını değil, yeni siyasal programları değil, çoğunlukla şiddeti görüyoruz. Bu konuda asker ve sivil muktedirler ararsında bir görüş ayrılığı yok!
İstanbul’da Newroz coşkulu, halaylı, sloganlı yaşandı. Eğlenme, coşma, kendini ifade etme konusunda çok az şansı olan Kürtler için Newroz, Kawa’dan bu yana bir özgürlük mücadelesinin sürdürülmesi, bir kimliğin ifadesi kadar bu az gerçekleşebilen eğlenme şansının da yakalanması anlamına geliyor.
Bir dahaki gösteriye kadar coşup, eğlenebiliyorlar. Ancak bu halkın kendini ifade ettiği bu kutlama, çok büyük bir meydan da olsa asker ve polis tarafından kuşatılmış, giriş ve çıkışları yoğun denetlenen dört tarafı kapalı bir alanda yapılabiliyor.
Demokratik mücadele, Türkiye’nin haklar sistemini yorumuna göre, belirlenmiş, dört tarafı kapatılmış yerlerde, izne tabii tutularak; bu izin, müdaheleye gerekçe gösterilerek, atılan sloganlar ve taşınan pankartlar "yasadışı bulunduğunda" panzerle, silahla müdahaleye maruz kalarak verilebiliyor. Pankartlar ve sloganlara karşı ateşli silahlar. Demokratikleşiyor muyduk sahiden? (MÇ/GG)