Ankara’da nisan ayı. Aydınlık bir hava eşliğinde ODTÜ Amatör Fotoğraf Şenliğinde tanıştığım geri dönüşüm işçileri M.Ç ve R.A ile Konur sokağın girişindeki bahçede sohbet ediyoruz.
Yoldan gelen müzik, atık kağıt işçilerinin sesleri ve seyirleriyle birlikte nasıl örgütlendiklerini, geri dönüşümü sağlarken gördükleri baskıları ve Tiyatro-Geridönüşüm’ü anlatıyorlar.
"Çöplerin arasında bir sınıf var"
Geri dönüşüm nedir?
M.Ç: Kağıt, plastik, naylon geri kazandırılabilecek maddeleri toplayıp, kilo hesabıyla satıp bundan yaşamlarımızı sağlıyoruz. Günde 7 ila 13 saat arasında çalışıyoruz. Çöp toplama saatlerine göre çalışma zamanlarımız değişiyor.
Bizler her gün ellerinde, sırtlarındaki arabalarıyla bir şehrin ‘’çöp’’lerini yani yeniden üretilebilir durumda olan her türlü nesneyi toplayarak şehrin, bulunduğu toplumun geri dönüşümüne katkıda bulunuyor ve bu yol ile yaşamlarımızı sürdürüyoruz.
Ne zaman örgütlenmeye başladınız?
M.Ç: Bizler sokaktaki çöplerin arasında da bir sınıfın doğduğunu, var olduğunu vurguladık. Bugün resmi rakamlara göre 500 bin atık kağıt-geri dönüşüm işçisi var Türkiye’de ancak bizim düşündüğümüz sayı ise bir milyona yakın. Çünkü farklı bir mesleği olan insan da bu işi yapıyor. Her gün sırtlarındaki arabalarıyla evine ekmek götüren bir sınıf var. Bunu nasıl bir araya getirebiliriz diye düşündük.
“Kapitalizmi tarihin çöplüğüne atmayın beş para etmiyor’’ şiarıyla yola çıktık. Bu şiarı da Karl Marks’ın “Kapitalizmi tarihin çöplüne atın” sözünden yola çıkarak edindik. 2002-2003 yıllarında Ankara’da dernekleştik, ama kapatıldı.
"Baskıları teşhir etmek istiyoruz"
Hedefleriniz ne?
Atık kağıt işçileri olarak alanlara, meydanlara çıkmamızın ana sebeplerinden biri çektiğimiz acılardır. Çöplerin arasında yaşam savaşı vermek, zabıtanın, polisin üzerimizdeki baskısı, barakalarımızın yıkılması ve bunu teşhir etmek amacıyla örgütlendik.
Alanımızı sokak emekçileriyle beraber daha da genişletmek istiyoruz. Çünkü zabıta gibi ekmek gibi ortak noktalarımızı var.
Nerelerde yer aldınız?
M.Ç.: 1 Mayıslarda, Nato sürecinde, Doktorların beyaz eyleminde,12 Eylül mitinglerinde yer aldık. Sokakta sadece el arabasıyla yürüyen kağıt işçisi değil de sorgulayan bir kağıt işçisi yaratmak istiyoruz.
Baskılarla karşılaşıyor musunuz?
M.Ç : Polis, zabıta baskılarıyla karşılaşıyoruz. 2011 yılı 1 Mayıs’ında alana el arabalarımızla girmeye çalıştığımızda polis izin vermemişti, yedi arkadaşımız gözaltına alındı.
Ana akım medyanın size bakışı nasıl?
M.Ç :Ana akım medya son olarak Fotoğrafçı Sarai Sierra katliamını, atık kağıt işçilerine yıkmak istedi. Sokaklardaki kağıt toplayıcısı insanları, potansiyel katil, tinerci, balici olarak göstermek istiyorlar. Bizler bunlara karşı örgütlenme gayreti içerisindeyiz.
"Çuvallardan sanat yaratmaktır uğraşımız"
Tiyatro Geri-dönüşüm’ü kurmaya nasıl karar verdiniz?
R.A: Tiyatro yapmaya; geri dönüşüm işçilerinin sesi olmak için sistemin ötekileştirdiği, yok saydığı insanların sesi olmak için, politik ve estetik anlamda sokakta sesimizi çıkarmak için karar verdik.
Tiyatro yapmaya karar verdiğimizde Yenikapı tiyatrosu bize destek oldu. Çuvallardan sanat yaratmak içindir uğraşımız.
Oyunlarınızı nerelerde sergilediniz?
R.A: 2009 yılındaki Tekel direnişinde el arabalarımızla “Çöpten adam çıktı’’ adlı oyunumuzu oynadık. Atık kağıt işçilerinin yaşamlarını anlatan bu oyun ilk oyunumuzdu.
“Neler bulmadık ki çöplerden bir anlatsak eller, kafalar, kollar.. Ne gariptir ki garip garipoğulları bulunamamıştır’.’
Bu oyunumuz sırasında tekel direnişçileri bizleri çok iyi karşıladılar. Tekel işçileri yıllar sonra bizle ilgili olarak “tekel işçileri çadırında unutamadığımız bir kitle vardı; Atık Kağıt işçileri” demişler. Çok sevindik. El arabalarımızın üzerinde tekel işçileri mum yaktı. Biz onlara bir ışık verdik onlarda bizden bir ışık aldı.
Ankara’da Korsakof hastalarının gecesine katıldık. Kot taşlama işçileri direnişinde yer aldık. Bu insanlar gündüzleri kot taşlama işçisi geceleriyse atık kağıt işçisi.
Tekel direnişi, atık kağıt işçileri, kot taşlama işçileri… Aslında hepimizin acıları aynı. (MÖ/BK)
* Fotoğraf temsilidir.