* Fotoğraflar: Tuğçe Yılmaz / bianet.
Dün Fatih, Saraçhane Parkı'nda "Büyük Aile Buluşması" adı altında düzenlenen LGBTİ+ karşıtı miting ve sonrasında Beyazıt Meydanı'na varılan yürüyüşle ilgili aklımda kalanları aktarmak istiyorum.
Yesevi Alperenler Ocağı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği'ne bağlı Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu'nun düzenlediği miting alanına girişte Cem Karaca'nın yorumuyla hafızalarımıza kazınan "Bu Son Olsun" şarkısı çalıyordu.
Söz ve müziği Mehmet Arslan'a ait olan şarkıda "Doğarken ağladı insan, bu son olsun," deniyor. Dokuz8 Haber'den Fatoş Erdoğan'ın kayda aldığı videoda da görüldüğü üzere katılımcılardan bazıları müziğin sesinin kısılmasını istedi ve alana müzik dinlemek için gelmediklerini söyledi.
Isınma turları
Alana girdikten sonra basın için ayrılan alanda yerlerimizi aldık fakat bağımsız medya çalışanları olarak çoğumuzun böyle bir etkinliği nasıl haberleştireceğimiz konusunda tereddütleri vardı.
Sunucunun konuşmasıyla başlayan etkinlikte sarfedilen cümlelerin dozu başlangıçta hafifti ve mikrofonu alan herkes "Burada nefret söylemine yer yok," diyordu. Fakat konuşmacılar değiştikçe kitlenin "coşkusu" arttı ve konuşmaların çerçevesi de değişti. Isınma turu diyebileceğimiz ilk yarım saatten sonra nefret söylemleri birbiri ardına geldi.
• Nefret söylemi ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din ya da cinsel yönelime dayanarak, belirli bir grup ya da kişiye yönelik nefret ifadesi içeren veya bu kişilere şiddet uygulanmasını teşvik eden aleni konuşma anlamına geliyor. Yani bir insanı cinsel yönelimi ve kimliğinden ötürü "hasta" olarak kabul etmek ve tedavi edilmesi gerektiğini söylemek, yasalara göre ifade özgürlüğü kapsamına girmiyor.
"Yaşadığım ülkede güvende hissetmiyorum"
Tüm bu söylemler ve yürüyüşün bizatihi kendisi Türkiyeli LGBTİ+'lar arasında büyük bir endişeye neden oldu. LGBTİ+'lar özellikle sosyal medyada tepkisini ve endişesini dile getirmeye çalıştı.
"Bu kadarını beklemiyordum. Halkın belli bir kesiminin nefretle dolu olması hepimizin farkında olduğu bir şeydi ve bu nefretin ortadan kalkması için özellikle sosyal medya platformlarında LGBTİ+'lar ve destekçileri görünürlük kazanmaya, insan hakları için ses çıkarmaya çalışıyordu. Bu olay geleceğe karşı endişe duygumu körüklemiş oldu. Bu kadar insanın sırf bir insan diğerini seviyor diye ayaklanması, nefretlerini bu denli savunması çok korkutucu bir durum. "Bu insanların beynine sıkıştırılmış 'Şu ayıp, bu ayıp, erkek böyle olmalı, kadın böyle olmalı' tabularının kötü bir biçimde gün yüzüne çıkışıymış gibiydi bu yürüyüş. İki insanın birbirine aşık olması, nefret dolu bu kadar insanın sokağa çıkmasına sebep olmamalıydı. Bu sorun kökten çözülmeli, bizim de insan olduğumuzu, haklarımız olduğunu bir noktada kavramalılar. "Devletimiz bunun için çabalayacağına bizi 'hedef' gösteriyor. Ben yaşadığım, doğduğum ülkede güvende hissetmiyorum. Devletin eşcinsellerin hakları için ses çıkarmaması bir yere kadardı ama hedef göstermek korkunç bir durum. Ben birini seviyorum diye öldürülmemeliyim, şiddet görmemeliyim, ben de insanım." |
LGBTİ+ gazeteciler
Dünkü mitinge dair görülmeyen ve dile getirilmeyen; ama çok önemli bir mesele de mitingi ve yürüyüşü takip etmek isteyen LGBTİ+ gazetecilerden bazılarının duydukları haklı endişeler nedeniyle alana gelememesiydi.
Devletin kurumsal mekanizmalarından birinin (RTÜK) ve örtülü olarak Cumhur İttifakı'nın desteğine, polis korumasına ve ücretsiz dağıtılan sandviçlere rağmen alana gelmesi beklenen 30 bin insana ulaşılamadı. Tahminlere göre 5 bin kişi ya vardı ya yoktu. Fakat bu sayı, bu tür nefret eylemlerini küçümsememiz için bir neden değil. Çünkü dünkü eylemle birlikte LGBTİ+'lar Türkiye'de kendilerini daha da korunaksız ve yalnız hissetmeye başladılar.
İşlenen nefret suçuna dair Halkların Demokratik Partisi (HDP), kurumsal hesabından yaptığı bir açıklamayla tepki gösterdi ve "LGBTİ+'ları hedef gösteren ' Saraçhane Mitingi' bir nefret suçu organizasyonudur," dedi.
LGBTİ+’ları hedef gösteren “ Saraçhane Mitingi” bir nefret suçu organizasyonudur. Nefret suçundan siyasi rant devşirmeye çalışan, toplumu açıkça kutuplaştıranlar suç işliyor. HDP doğaya ve bütün kimliklere dönük saldırının karşısındadır. pic.twitter.com/uYCOTh1BZo
— HDP (@HDPgenelmerkezi) September 18, 2022
CHP'nin suskunluğu
Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) ise kurumsal bir açıklama gelmedi. Muhtemelen sadece LGBTİ+'ları ilgilendiren bir etkinlik olduğunu düşündükleri ve 6'lı masadaki diğer bazı isimleri rahatsız etmemek için sustu partililer.
Fakat CHP'ye "küçük" bir not: Mitingde İstanbul Sözleşmesi ve 6284 numaralı kanun da hedefteydi. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını bir zafer olarak nitelendiren konuşmacılar, sıradaki hedeflerinin 6284 olduğunu söyledi. Hafızam beni yanıltmıyorsa, CHP'nin seçim vaatlerinden biri İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koymak.
Elbette bir de bugün LGBTİ+'lara yönelik gerçekleştirilen bu açık tehditlerin yarın toplumun diğer kesimlerine yöneleceğinin de gün gibi ortada olduğu gerçeği var.
Hatırlayalım, bugün Mohsen Namjoo konserlerini iptal ettiren Müdafaa-i İslam Hareketi, çalışmalarının meyvesini 2022 İstanbul Onur Yürüyüşü'nü iptal ettirerek almıştı.
(TY)