Savaş ciddi bir iştir. Hükümetin her gün bu savaşı meşrulaştırmak için değişen gerekçelerini anlatmaya çalışarak, kimsenin zeka sınırlarını zorlamaya niyetim yok.
Fox News kanalını dinleyenler, zaten bu gerekçelerin ya yanlış, ya abartılı ya ilgisiz ya da aptalca olduğunu biliyorlar (Saddam'ın bir şeytan olduğu yönündeki gerekçeninse aptalca mı yoksa ilgisiz mi olduğuna karar veremedim henüz).
Aptal ya da deli oldukları için değil
Ancak, şurasını anlamak çok önemli: Hükümetin suçlamaları doğru, abartısız ve konu ile ilgili olsaydı bile, bu, savaşa girmek için bir gerekçe oluşturamazdı.
Ama hükümetimizi oluşturan güçler aptallıklarından ya da deli olduklarından bu savaşa girmiyorlar. Savaşmak için kendilerine özgü nedenleri var. Sadece bu nedenleri bizlerle paylaşmak istemiyorlar.
Çünkü nedenlerini dile getirdiklerinde, Amerikan vatandaşlarının onları destekleyeceği yönünde şüpheleri var. Eğer liderlerimizin kim olduğunu, geçmişlerini ve çıkarlarını, iktidara gelmeden önce neler yaptıklarını ve kimlere söz verdiklerini ve bu savaştan ne kazanacaklarını incelersek, ne istediklerini anlamamız zor olmayacak.
Benim fikrimce, hükümetimizin son yıllarda Müslümanlara ikinci kez saldırmasının altında şu gerçekler yatıyor:
1. Petrol: Bush oligarşisi, dünyanın Suudi Arabistan'dan sonra ikinci petrol rezervine sahip ülkesi Irak'ı denetim altında tutmak istiyor. Amerikan petrol devleri şu anda Irak'ın petrolüne sahip değiller.
Ama sizce bu petrolü ele geçirmeleri savaştan sonra kaç yıl sürer? Irak petrolü üzerinde Amerika'nın doğrudan denetimi, sadece petrol satışından elde edilen gelir olarak yansımayacak, aynı zamanda Amerikan hükümetinin petrol satış fiyatları üzerindeki denetimini de artıracak, böylece doların petrol piyasasında temel değişim kuru olmasını da sağlayacak (2000 yılından beri, Irak petrolünü, Amerikan dolarının egemenliğini kırmak için Euro bazında satmaya başlamıştı).
Ve bu yenilenemez enerji kaynağının erişilebilirliği azaldıkça (dünyada ancak elli yıl daha kullanılabilecek petrol rezervi olduğu biliniyor), Amerika hangi ülkenin gelişeceğine ve hangisinin dünya yüzünden silineceğine karar verecek tek merkez konumuna gelecek.
2. Su kaynaklarının güvence altına alınması: Bu sıklıkla dile getirilmeyen bir argüman. Ancak, Irak'ın üzerinde oturduğu su kaynaklarına etrafındaki ülkelerin bağımlı olması, savaşın diğer gerekçesini oluşturuyor.
3. Ortadoğu'da yığınak: Ortadoğu'nun kalbindeki en büyük Arap ülkelerinden birinde Amerika'nın askeri ve siyasal gücü ile belirsiz bir süreliğine yığınak yapma. Böylece diğer ülkelerle ilişkilerin daha fazla kontrol altında tutulacağı düşünülüyor.
4. Askeri bütçeyi genişletmek: Böylece de petrol endüstrisini de içine alan silah endüstrisine kar sağlamak için gerekli meşru zemini yaratmak.
5. Amerikalıların Afganistan savaşındaki başarısızlığı unutmasını sağlamak.
6. Medyanın dikkatini Amerikan hükümetinin ekonomik politikalarındaki başarısızlıklarından başka yerlere kaydırma (Bush yönetimi "ele geçirdiğinden" beri işsizlik yüzde 35 oranında arttı)
7. Sürekli bir kriz ortamını canlı tutma: bu kriz ortamı ile birlikte gelişen korku ve milliyetçilik duygularını aşırı muhafazakar siyasal gündemi onaylatmak için kullanma.
Tüm bu nedenlerin hangilerinin kimler için önemli olduğu, bu noktada önemli olmaktan çıkıyor. Her biri belirli ölçüde savaşı istemeleri için bir rol oynuyor, denilebilir.
İsrail'in çıkarları
Ancak, savaşın önemli bir nedeni daha var ki, altını çizmek gerekiyor: bu savaştan en karlı çıkacak olan ülkelerden birinin İsrail olması gerçeği, bazı şeyleri açıklıyor. Bu noktaya deginmeden once sunu belirtmeliyim ki, ben bir Yahudiyim. Bu durumda lanetleneceksem, sadece "kendinden nefret eden yahudi" olarak lanetlenebilirim.
Peki İsrail hükümetinin bu savaştan çıkarları neler?
1. Savaş, Amerikan hükümetinin İsrail'e tüm Arap topraklarını terk edene kadar askeri ve ekonomik yardım yapılmamasını talep eden kamuoyu baskısından kurtulmasını sağlayacak,
2. Savaş maskesi altında Sharon, Filistin sorununa "kesin çözüm" anlayışını hayata geçirmek için gerekli karmaşa ortamını hazır bulacak,
2. Irak'ın askeri gücünden geride kalanların da ortadan kalkması İsrail'i bölgedeki en güçlü ülke konumuna getirecek.
3. Irak'ta Amerika'nın yarı kalıcı askeri varlığı, İsrail'in güvenlik problemlerini büyük ölçüde çözüme kavuşturacak.
4. Amerika'nın Ortadoğu'daki en sağlam müttefiki olan İsrail de petrol ve su kaynaklarından payına düşen karı alacak.
İsrail için daha mı karlı?
Tüm bunları arka arkaya eklediğinizde, savaşın nerdeyse İsrail için, Amerika için olduğundan daha karlı bir iş olduğu sonucunu çıkarıyorsunuz. Bütün bunlardan sonra, Amerika'nın dış politika uzmanlarından büyük bir çoğunluğunun aşırı sağ Siyonist olduğunu öğrenmek, sizi şaşırtmayacaktır herhalde.
Pentagon'un Savunma Politikaları Başkanı olan Richard Perle'nin 1970'de Senato'da çalışırken İsrail'e gizli bilgi aktardığının FBI tarafından bulgulandığını, daha sonra da aynı kişinin Benyamin Netanyahu'nun seçim danışmanı olarak çalıştığını duymak da aynı derecede şaşkınlık verici olmaz sanırım sizin için.
Bu kişi komünist, siyah milliyetçi ya da özgür mason olmadığı sürece, biz böyle şeylere şaşırmıyoruz. Elbette burada Yahudilerden bahsetmiyorum, sadece sağ kanat Siyonistlerden, ya da bir başka halihazırda ülkede iktidarda olan bir aşırı milliyetçi ideolojinin savunucularından bahsediyorum.
Siyonist etkilenme
Amerika'nın Irak politikasının Siyonizm tarafından şekillendirildiğini düşünmüyorum ancak, bu sağ kanat Siyonizmin Bush, Cheney ya da Rumsfield'in söylediklerini etkilemediği görüşüne de katılmıyorum. Aslında benim fikrim, bu savaşın iki emperyalizmin buluşma noktası olduğu yönünde.
Bush ve Sharon'un ortak çıkarları onları aynı hedefe yöneltiyor. Ayrıca, Bush'un Amerika'da egemen olan sağ kanat Siyonist lobinin desteğini kazanmak istemesi de yabana atılmayacak bir yan neden.
Denetçiler keşke çalışmasa?
Bütün bunlardan sonra, hükümetin savaş konusunda neden bu kadar acele ettiği, savaşı neden şimdi istediği kısmına ilişkin görüşlerimi dile getirmeye çalışacağım:
Bence, bu iki hükümetin de temel korkusu, Birleşmiş Milletler denetçilerinin işlerini yapmaması değil, aksine, yapması. Eğer denetçiler çalışırlarsa, her iki hükümetin de savaşa ilişkin meşru gerekçeleri ortadan kalkacak.
Hükümetler özellikle savaşta yalan söyler
Gazeteci Izzy Stone'un sıkça tekrarladığı bir söz vardır: "Hükümetler yalan söyler", buna iki kelime daha eklemek gerekirse, herhalde şöyle olur: "Özellikle savaşta". Amerikan hükümetinin tarihi bu tür yalanlarla doludur:
İspanya-Amerika savaşından başlayarak, Vietnam ve Granada'nın işgaline kadar... Bush hükümetinin gerçekliği sürekli göz ardı etme özel tutumu da bunlara eklenince, savaşı destekleyip desteklemediklerini bir kenara bırakalım, ama herhalde kimse Amerikan hükümetinin doğruyu söylediğini düşünmüyordur, diyeceksiniz.
Hayır, maalesef durum bu değil, keşke öyle olsaydı. Muhalefet de dahil olmak üzere, büyük bir çoğunluk savaşı Bush'un argümanları üzerinden tartışmaya eğilimli. Onun yalan söylediğini değil, hata yaptığını düşünüyorlar.
Uzlaşmama durumu
Savaş konusundaki kararı bir "çatışma alanı" olarak değil, bir "uzlaşamama durumu" olarak tanımlıyorlar.
15 Şubat gösterilerinde sıkça atılan sloganlardan bazılarının "Denetçilere bir şans verin" ve "Birleşmiş Milletler (BM) kararı olmadan olmaz" gibi sloganlar olması, Bush'un söyleminin egemen niteliğini doğruluyor.
Eğer, Amerika hükümeti gerçekten denetçilere birkaç ay daha şans verirse, ya da üzerinde Fransa ve Almanya'nın da uzlaşacağı bir BM kararı hazırlarsa ya da başka yollarla uluslararası kamuoyunu ikna ederse ne olacak?
Akla gelen Nazizm
Bütün bu sorular bana, 1930'ların ortalarında Nazi Almanya'sında olan gerçek bir olayı hatırlatıyor. Bir hakim, Nazilerin uygulamalarına yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkıyor.
Hitler, bir gecede bütün ilgili yasaları değiştiriyor ve hakim aynı uygulamaları yasaya aykırı olmadığı için onaylıyor ve yasaları önemsediği için Hitler'in arkasında olduğunu söylüyor.
Aynı şey, eğer Bush BM denetçilerine daha fazla zaman verirse ya da BM'den savaş kararı aldırırsa, bizim politikacılarımıza, aydınlarımıza ve hatta savaş karşıtı aktivistlerimize de olacak diye korkuyorum.
11 Eylül'ün rolü
Bush'un argümanlarıyla savaşı tartışmaya başlayıp, kendi argümanlarımızı üretemez ve onları egemen hale getiremezsek, savaş karşıtı cephenin bölünmesi çok büyük bir ihtimal haline gelecek.
Bütün bu olanlarda 11 Eylül'ün rolü ne? 11 Eylül'de iki tür terör açığa çıktı: Birincisi, sivilleri öldüren saldırının terörüydü, diğeri ise bu saldırıları kendi aşırı sağ siyasal gündemlerini dayatmak ve politikalarını eleştirmek isteyenlerin kafasına vurmak şeklinde kullanan Bush yönetiminin terörü.
Her sözüne "tüm ölülerimiz adına" diye başlayan Bush, siyasal olarak 11 Eylül'ü kendi holocaustu haline getirdi.
Mücadeleye devam
Son olarak, "Ne yapmalı?" sorusuna geliyoruz. Savaşı durdurmak için elimizden gelen her şeyi. Sussex Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, bir neden için mücadele etmenin sadece bilincimize değil, sağlığımıza da iyi geldiğini göstermiş.
Savaş karşıtı gösterilere katıldığınızda kendinizi iyi hissedeceğinize şüpheniz olmasın. O zaman, sağlıklı bir yaşam için - sizin, Iraklıların, Amerikan askerlerinin ve dünyanın sağlığı için - savaş karşıtı mücadeleyi desteklemeye devam edin.
Gösterilerde görüşmek üzere. (BO/EB/NM)
* Bertell Ollman: New York Üniversitesi, Siyaset Bilimi öğretim üyesi ve ABD'nin önde gelen Marksist aydınlarından
* Bertell Ollman'ın "Why war with Iraq? Why now? Phantom reasons and real ones" başlıklı yazısını Türkçe'ye Ecehan Balta çevirdi.