Havva Kıran'ın fotoğrafı Fotoğraf: Medine Mamedoğlu, Manşet Görselindeki kişiler sırasıyla: İkinci kare Adalet Safalı, Perişan Akçelik, üçüncü kare Xemê Akdoğan, büyük kare Meryem Bulut, fotoğrafları: MA
“Altın kolyem bileziklerim sende kalsın, gidip de dönmemek var, ölüm var eğer geri gelemezsem bunları kızıma ver.”
Barış Annesi Perişan Akçelik, 22 Ağustos’ta Hakkari’nin Yüksekova ilçesinden kent merkezine ifade gitmeye giderken bir yakınına bu sözlerle veda etti. Öyle ya savcılık çağırmıştı. Defalarca.
Aslında öncesinde yani 15 Ağustos’ta Hakkari’de evlere yapılan baskınlarda aralarında Barış Anneleri’nin de olduğu 23 kişi gözaltına alındı. Barış Anneleri Adalet Safalı, Perişan Akçelik hakkında da gözaltı kararı vardı ancak evde değil köyde oldukları için gözaltına alınmadılar.
Bunun üzerine, savcı 2 veya 3 kez aradı, ifadeye çağırdı. Akçelik’in oğlu Cihan Akçelik, Adalet Safalı ve Erdal Safalı, yola çıktılar, ifade işlemlerinin ardından dönüş yolunda kaza yaptılar.
Adalet Safalı ve Perişan Akçelik olay yerinde hayatını kaybetti. Cihan Akçelik ve Erdal Safalı ise ağır yaralı olarak Hakkari Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.
Yaralılardan Cihan Akçelik, hastaneye ulaşamadan yaşamını yitirdi, avukat Erdal Safalı Hakkari Devlet Hastanesi’nde tedavi altında alındı.
Bu olayı “kaza” diyerek geçiştirecek miyiz? Hukukçulardan zaman zaman duyduğumuz bir cümle vardır “Yasal fakat etik değil” diye.
Bu kaza da öyle bir şey, sadece adı “kaza”. Barış istemek ve barışı savunmak dışında hiçbir eylemi olmayan iki kadın, ifadeye gitmek zorunda mıydı? Barışı savunmak neden bir ifade konusu oluyor?
Bugün 1 Eylül Barış Günü.
Barış Anneleri, Türkiye’de 22 yıldır barış istiyor, barışı dillendiriyor.
Yarışmalarda “Dünya barışı istiyorum”, doğum günü dileklerinde “barış gelsin” demek gibi bir şekilde yapmıyorlar bunu.
Sokaklara çıkıyorlar darp ediliyorlar, gözaltına alınıyorlar. Bazen de Adalet ve Perişan Anneler gibi yaşamlarını kaybediyorlar.
Hatırlar mısınız Meryem Bulut’u?
10 Ekim 2015’teki Ankara Gar Katliamı’nda öldürülenlerden biri de oydu. Barış Annesi’ydi. Mücadele dolu bir hayatı vardı. Kapatılan DEP, HEP, ÖZ-DEP, HADEP, DEHAP ve DTP’de etkin siyaset yapmıştı. Son olarak Lice’deki çatışmalarda canlı kalkan olarak yer almıştı, 70 yaşındaydı.
Başka bir anne Xemê Akdoğan. Van Barış Annesi Meclis üyesiydi, 85 yaşındaydı. Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Dursun Odabaşı Tıp Merkezi Servisi’nde 7 Temmuz’da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Onun da hayatı tıpkı Meryem Anne gibi mücadele ile geçmişti. Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Bölecek köyünden 1985 yılında Yüksekova ilçesine bağlı Dotka köyüne göç etmek zorunda bırakılmıştı. Sonra yine baskılar artınca 1997’de Van’ın İpekyolu ilçesine bağlı Hacıbekir Mahallesi'ne göç etmişti. Akdoğan, gözaltına alındı, birçok kez darp edildi ve işkenceye maruz bırakıldı.
Bugün 1 Eylül Barış Günü.
Barış Anneleri, darp, gözaltı, polis kalkanı ile sürüklenmek, savcılığa ifade vermek değil, barışı yaşamak istiyor. Sadece kendileri için değil, tüm anneler tüm Türkiye halkları için istiyor bunu.
Huzursuzluk hissiyle yaşamak
Havva Kıran.
O da Barış Annesi. Diyarbakır’da yaşıyor. “1 Eylül Dünya Barış Günü” diye sesini duymak için aradığımda, Barış Annesi Perişan Akçelik'i hatırlatıyor hemen “O kızına altın yüzüğünü bırakır gibi bize de barış mücadelesini miras bıraktı. Bize emanet onun mücadelesi” diyor.
Peki sizin için barış ne demek?
Daha önce annelerle bir araya gelmişseniz bilirsiniz ki bundan sonra o konuşmanın tek konusu “barış” olacaktır. Öyle de oluyor.
“Benim için barış ne demek? Barış huzur demek. Kanın akmadığı bir sabaha uyanmak demek. Kürt, Türk, Laz… Hiç kimsenin çocuğu ölmesin demek. Bir sabah uyanalım ki barış gelmiş, huzur gelmiş olsun.”
“Tam 22 yıldır barış istiyoruz. Ben Diyarbakır’da bir anayım, Türkiye’nin başka yerlerindeki anneler gibiyim, çocuğumuz için istiyorsak ne istiyorsak. Annelerin gözyaşları ortaktır, renkleri aynıdır. Anneler isterse barış olur sadece bizim istememizle olmuyor, başka illerdeki kadınlar da seslerini çıkarsa, o zaman hepimizin sesi duyulur.”
“Sesimizi duymadıkları gibi sesimizi kısmak bizi daha da susturmak istiyorlar. Üzerimizde çok baskı var. Bizim de arkadaşlarımızdan kalan kararlılık mirasımız var. Direniş mirasımız var.”
“Senin hakkında bir soruşturma var mı?” sorusuna Havva Anne, şöyle yanıt veriyor:
“Defalarca gözaltına alındım. Hakkımda o kadar çok soruşturma, dosya var ki artık ben de sayısını bilmiyorum. Ne yapmışım ben, ‘barış gelsin’ demişim.”
Bugün, 1 Eylül Barış Günü.
TIKLAYIN - Barış Annesi soruyor: Neden insan insana bu kadar uzak?
(EMK)