Daha önce sırtını maziye yasladığı hüzünlü şarkılarıyla az ama öz biçimde kendi yolunu tutturan Hatice Şimşek, On Air Music etiketiyle yayınladığı “Ben Yokken” teklisiyle uzun bir aradan sonra dinleyiciyle buluştu. Şimşek’in diğer şarkılarının aksine sound ve söz olarak epey farklı bir kulvarda yer alan “Ben Yokken”, ince bir gönül meselesini geride kalanın diliyle anlatıyor.
“Kırmızı Çiçek” şarkına ilgili yaptığımız röportajda, şarkının çıkış hikâyesiyle ilgili sorduğum soruyu şöyle cevaplamışsın: “Çocukken, sevdiklerimiz hayattayken, daha naif başka bir dünyadayken, her şeyin tadını çıkarabilmeyi becerebiliyorken “hayat” şimdi bize hayat diye sunulandan çok keyifliydi. Şimdi ise sorumluluklar arttıkça, sevdiklerimiz eksildikçe, eksik yaşamayı öğrenmek zorunda kaldıkça ve tüm bu deliliğin içerisindeyken hayat eskisi kadar tam gelmiyor bana.” İlla ki “tam olamayacak” hiçbir şey ama senin özelinde nasıl hayat?
“Akvaryum”dan sonra hayatımda bazı değişiklikler oldu tabii. Bakış açımı değiştirdim, beni mutsuz eden işimden ve ortamımdan uzaklaştım. Şimdi sadece birlikte vakit geçirmekten mutlu olduğum ve yanlarında “Ben” olmaktan rahatsız olmadığım insanlarla çevreledim etrafımı. Yan yana çalışmaktan çok mutlu olduğum insanlarla, yapmaktan çok mutlu olduğum işi yapıyorum. Kısacası hayatımı sadeleştirdim, kendimi her anlamda geliştirmememi sağlayan insanlarla vakit geçiriyorum.
Çıkış şarkın “Akvaryum”da maziye bir özlem vardı. Sonrasında gelen “Kırmızı Çiçek” ise daha kişisel ama yine maziyle ilintisi olan bir şarkıydı. Yeni şarkın “Ben Yokken”de ufaktan da olsa geçmişle bir temasın var. “Bizi biz yapan geçmişimizdir” diye bir laf dolaşımdaydı bir ara. Senin de epeyce buradan beslendiğini düşünüyorum. Neler söylemek istersin bu konuda?
Çocukluğumun en güzel tarafı annemin yanımda olmasıydı ve tabii o gittikten sonra annemle ve o dönemle alakalı tüm güzel şeyler geçmişte kaldı. Geçmişten kopamamamın sebebi de birazcık bu sanırım.
“Ben Yokken”, hem sound hem de söz olarak ilk iki şarkından tamamen farklı bir yerde duruyor. Bu şarkının özel bir tarafı var mı senin için?
Aslında bu soruyu şarkının sahibi olan Egemen Erdoğan’a sormak lazım ama şarkı 2000’lerde yazıldığı için o dönemin ruhunu yansıtıyor. Dinlerken biraz da insana daha önce dinleyip unuttuğu geçmişten kalan bir şarkı hissini veriyor biraz da.
Şarkı, “Akvaryum’un da söz ve bestecisi olan Egemen Erdoğan’a ait ve evveliyatı yıllar öncesine dayanıyor. Şarkıyı dinlediğinde, “Bu şarkıyı söylemeliyim,” demişsin. Neydi seni bu kadar çeken?
Şarkıyı dinlediğimde ilk beğendiğim şey sizin de söylediğiniz gibi sound’u farklıydı, ayrıca mırıldanmaya başladığım ilk andan itibaren kendi şarkım gibi hissettim. Sanki yıllar önce dinlemiş, ezberlemiş ve varlığını unuttuğum bir şarkıymış gibi benimsedim şarkıyı. Bu hisle yola çıkınca da; şarkı tam olarak benim istediğim bir sound’a ulaştı.
“Ben Yokken” de bir gönül meselesini işliyorsun. Sitemkâr, serzenişi bol bir şarkı. Anlatan içindekileri kusacak kadar öfkeli. Aynı zamanda da “içinde hüzün mezarları” var. Bunları toparladığımızda bir “denge” unsuru çıkıyor ortaya. Geride kalan için genelde “siyah” ve “beyaz” vardır ama sen “bizi unutma” diyerek buruk bir veda bırakıyorsun ortaya. Böyle bir vaziyette bu dengeyi nasıl tutturdun ve bunun gerçeklik payı var mı sence?
Bence bu tamamen insan psikolojisiyle alakalı bir şey. Ne kadar depresif olursa insan o kadar öfkeli oluyor ve atlatmak da bir o kadar güç. İşte o zaman yoluna devam etmeli, çünkü yoluna devam ederse öfke azalıyor ve zamanla güzel anılar da ortaya çıkmaya başlıyor. Bu da dengeyi getiriyor tekrar hayatımıza. Şarkıda salt bir dengeden çok her duygunun kendine ait yerinde duruşunun zaten kendiliğinden bir eşitlik getirdiği hissediliyor bence.
Anlatıcının “beni unutma” ısrarı neden? Umut olabilir mi? Söz “bize” de gelince böyle bir şeyin mümkün olabileceği geldi aklıma…
Bu umuttan ziyade biri şarkıya konu olduysa şarkıyı yazan unutulmayı hak etmiyordur bence.
Hâlâ çocuk şarkıları yazmaya devam ediyor musun?
Evet devam ediyorum fakat yavaş ve dikkatli ilerleyen bir süreç bu, söz konusu olan çocuklar çünkü… Amacım çocukların hayal dünyalarını kullanabilmelerini ve kendilerini ifade edebilmelerini sağlamak.
“Akvaryum” çıkana kadar şarkı yayınlamaya cesaretin olmadığını, “Akvaryum”un kırılma noktası olduğunu söylemiştin. “Kırmızı Çiçek”te ise kendine olan güveninin daha da perçinleştiğinden bahsetmiştin. Ancak bunlara rağmen neden çok az şarkı yayınlıyorsun? Seçicilikle alakası var mı? Ya da içine iyice içine sinmesini mi bekliyorsun?
Bunun içerisinde seçiciliğin de payı çok büyük tabii ki, çok şarkı yayınlamak yerine üzerinde titizlikle çalışılmış şarkılar yayımlamak daha çok içimize siniyor. (BS/AS)