şu sözler eski sağlık bakanı recep akdağ tarafından söylenmişti:
“çalışmayan doktoru çalıştıracağız”, “bıçak parasını kaldıracağız”, “doktorun elini hastanın cebinden çıkaracağız”, “artık vatandaşı tuzu kuru öğretim üyesi hekime soydurmayacağız”.
başbakan da her zaman “herkes istediği hastaneye başvurabilecek” diyordu.
tıp fakültelerinde profesör, doçent olup da aktif hizmet üreten doktor da, üniversitelerin parası da kalmadı.
bilenler “bu böyle olmaz” diyordu. olmadı! şimdi “yüzseksen derece” tersi yapılıyor: artık üniversite hastanelerine başvuranlar da, özel hastanelerde olduğu gibi ceplerinden “ek para” ödeyecekler(1).
böyle olacağı 1 ağustos 2013 tarihli ve 28725 sayılı resmî gazete’de yayınlanan sosyal güvenlik kurumu sağlık uygulama tebliğinde değişiklik yapılmasına dair tebliğ’de yazıyor.
öyle az buz da değil alınacak “ek ücret”ler.
örneğin bir mide operasyonu için üniversitenin aldığı şu andaki ücret 3740tl.
tebliğe göre bunun yarısı kadar (1840tl) bir miktarı da “ek ücret” olarak alabilecek.
tebliğde miktara bir de sınır getirilmiş; “alınacak ilave ücret bir defada asgari ücretin iki katını geçemez” diye.
bu durumda asgari giderinin dışında her ay asgari ücretin iki katı kadar parayı artıranlar dışındaki yurttaşlar böyle bir hizmetten yararlanamayacaklar.
peki ya o işlemi ya da operasyonu, üniversite ve özel hastane dışında bir yerde yaptırma koşulu ve bu parayı ödeyecek geliri olmayanlar ne yapacak?
ilk yanıt tek ve kesin “ölecek!”
ikinci yanıt “bir yolunu bulacak!”
o yolu bulanların, aslında birilerinin yollarını bulmasına yardımcı olduklarından kuşkunuz olmasın.
yolunu bulacak olan diğerleri
bu paradan işlemi yapacak öğretim üyesine verilecek pay da belirtilmiş: aynı işlem için hocaya ödenecek miktar 1103tl. yani yaklaşık % 60.
kalan % 40 ise, bu işlem üzerinden üniversitenin elde ettiği gelir.
bunun anlamı üniversiteyi hasta vatandaşın vereceği parayla finanse etmek.
itiraz ederseniz:
-“eee ne yapalım siz de hastalanmayın!” denecek.
tabii bir de şu boyutu var bu olayın; daha önce onu da sık olarak yaşadık.
hocalar sadece getirisi çok yüksek olan operasyonlar yapacak.
daha basit, dolayısıyla ucuz işlemler için ya günler sonrasına randevu verilecek, ya da operasyon “hoca yapıyor” denilip, “asistan”a yaptırılacak, veya yetkinliği yeterli olmayanlar bu girişimleri yapacak.
bunu söylediğinizde de yanıt muhtemelen yine aynı olacak:
-“eee ne yapalım siz de hastalanmayın!”
bu uygulama genişleyecek
özel hastanelerde cepten ödenecek miktarlar artırılmıştı. uygulama şimdi üniversite hastanelerine de yaygınlaştırıldı. ama burada durmayacağını söylemek kehanet olmayacak.
tüm sağlık kuruluşlarına zaten her başvuruda ödenen “katkı payları” da bir süre sonra arttırılacak.
çünkü başka türlü olması olanaksız. bu karar ve uygulama o itiraz edilen “bıçak parası” olgusunu meşrulaştırmakla kalmayıp resmileştirdiği gibi, asıl hedeflenenin insanların “sağlığı” ya da “sağlık hizmetine erişimi” olmadığını da ortaya koyuyor.
tanı tedavi hizmetlerine şu anda parasız ulaşmak olanaksız. ancak ödenen miktarlar şimdilik en yoksul kesim dışında ödenebiliyor. ama bir süre sonra ödenemez hale gelecek.
o zaman toplumun bir kesimi için sağlık hizmetine erişim ve yararlanma hakkı tümüyle ihlâl edilmiş olacak.
tek çözümü var
bu duruma dair bir değerlendirme hazırlayan dr. ergün demir ve dr. güray kılıç şöyle diyorlar:
“özel sağlık kuruluşlarında olduğu gibi üniversite hastanelerinde de vatandaşın cebinden ilave ücret alınması ile bu kurumlar özel hastane statüsüne geçirilmiştir.
başbakan ve sağlık bakanı, üniversite hastanelerinin ve sağlık çalışanlarının sorunlarını vatandaşın cebinden alınacak paranın paylaşımından ibaret sanmaktadırlar! oysa öğretim üyeleri ve sağlık çalışanlarının en önemli sorunlarının başında iş, gelir ve gelecek güvencesi sağlanması, mesleki bağımsızlık ve nitelikli tıp ve uzmanlık eğitiminin sürdürülmesi gelmektedir.
öğretim üyeleri ve sağlık çalışanları görevlerini performans, ciro ve sut baskısı altında kalmadan ve gelecek kaygısı duymadan yapmak istemektedirler. tıbbi hizmeti değersizleştiren, hastaları puan ve katılım payına dönüştüren ücretlendirme modeli yerine iş ve ücret güvencesi olan, insanca yaşamaya ve mesleki gelişimi sürdürmeye yetecek, emekliliğe yansıyacak ücretlendirme sistemine geçilmesini talep etmektedirler.”
hep söylendi, söyledik:
“sağlıkta dönüşüm programı sağlıklılığı sağlamaz, hastalıkları ve bunun için harcanan parayı çoğaltır!”
dediğimiz gibi oldu!
çözümü de işaret etmiştik, yine edelim:
“sağlıkla ilgili hizmetlerin finansmanının genel bütçeden karşılanması. herkese parası kadar değil, parasız-nitelikli-ulaşılabilir sağlık hizmeti. ”
bunu yap(a)mayacaklarını da biliyoruz!
toma veya biber gazı almak için, yani öldürmek için harcanan paralar “genel bütçe”den çıkarken hem de!
biliyoruz: davul onların sırtında ama tokmak başkalarının elinde.
onlar için ise bu ülkenin yurttaşının zerre kadar değeri yok.
hep gördük, halen de görüyoruz.
“bir yanlış” uygulamaya konulduğunda, onun sorunlarını çözümü başka yanlışları yapmayı gerektiriyor. yani “yanlış her zaman yanlışı doğuruyor! (ms/hk)
(1) sosyal güvenlik kurumu sağlık uygulama tebliğinde değişiklik yapılmasına dair tebliğ 1 ağustos 2013 tarihli ve 28725 sayılı resmî gazete için tıklayın.