Nazmiye Hanım, benim anne tarafından dedemin annesi. Dedem de doğduğumda göbek adımı annesinin adı koymuş.
Yanya doğumlu, Boşnakça konuşurmuş Nazmiyanım; İstanbul’a nasıl geldiğini bilmiyorum, muhtemelen bianet'te Bugünden Balkan Savaşlarına Bakmak yazısında aktardığıma benzer bir hikayedir.
[B]üyük anneannemin yağmur altında çamurlara bata çıka, elinden tuttuğu altı yaşında anneannem, kucağında büyük teyze ve karnında bebeği ile yürüyerek tren istasyonuna varmasını, Selanik'te bindikleri geminin Pire'ye çekilerek enterne edilmesini, aç susuz kadın ve çocuklarla dolu geminin bir hafta bekletildikten sonra Anadolu'ya geçmesine izin verildiğini, şok edici mezalim ve sefalet detayları ile dinlerdik.
Dedemin anlattığına göre Nazmiyanım çok titiz, düzenli, disiplinli bir kadınmış. Sabah ezanı ile kalkar evin bütün işini kimse kalkmadan bitirirmiş. Kimse onu ev işi yaparken görmezmiş. Evi her zaman düzenli ve temizmiş.
Balkan savaşı başladığında orduda ciddi bir malzeme sıkıntısı varmış. Askerler halktan yardım istiyorlarmış. Yaşadığı sokağa gelen askerler evlere patiska dağıtarak askerler için çamaşır dikmelerini istemişler ama komşuların hiçbiri kabul etmemiş.
Oğulları asker olduğu için Nazmiye hanım dayanamamış ve askerlerden tüm kumaşları alarak dikmeyi vaat etmiş.
Nazmiye Hanım tabii o sırada Balkanlarda görev yapan subay büyük oğlu, gelini ve torunlarının gelen düşman ordularının önünde evlerini terk ederek kaçmakta olduklarını, bilmiyormuş.
Boğaz'daki ahşap evinde, kış zamanıymış, günışığından yararlanabilmek için dikiş makinesini cumbaya yerleştirmiş ve orada güneşin ilk ışıklarında batana kadar dikiş dikmiş.
Tüm kumaşları bitirip çamaşırları hazırlamış ve zamanında almaya gelen askerlere teslim etmiş.
Ama vücudu dayanamamış ve cumbada çalışmaktan üşütüp zatürre olmuş ve yaşamını yitirmiş. Nazmiyanım erken ölüyor, hepsi asker dört oğul sahibi ve büyük oğulları subay olduğuna göre 40 yaşlarının sonlarında, 50 yaşının başlarında olabilir.
Adaşım büyük büyük annem Nazmiyanımın asker çamaşırlarını diktiği dikiş makinesinin fotoğrafını sizinle paylaşıyorum.
Çalışır haldeki dikiş makinesi şimdi bende.
Sakarya Savaşı'ndaNazmiyanımın diktiği iç çamaşırları Milli Mücadele'de de önemli konulardan biriydi. Ahmet Özcan kadınların Sakarya Savaşı'ndaki rolünü de anlattığı "Cephenin Gerisi Vatan: Sakarya İçin Seferberlik" yazısında Mehmet Durali Karasan'ın anılarından "askerin duyduğu ihtiyacı ve cephe gerisinden gelen yardımı" bölümünü aktarmış: "Yalnız bütün zorluk askere verilecek elbise, çamaşır ve ayakkabıda idi. Ayakkabı olarak yalnız çarık geliyor, bu da hiç dayanmıyordu. Hele dış elbisesi hiç gelmiyordu. "İç çamaşır için bütün Türk milletinden şu fedakarlık istenmişti. Her aile kendi kudretine göre don, gömlek, çorap velhasıl gücü neye yetiyorsa, iktidarı nispetinde vereceği malzemeyi teşkilat vasıtasıyla ve çok kısa zamanda ordusuna yetiştirecekti." Toplumsal Tarih Dergisi, Eylül 2021, sayı: 333, s. 57 |
(NE/APK/KU)
100. yılında
Sakarya Muharebesi: Yenilgiden Zafere