Nazi Almanyası Yahudi soykırımı fikrine hemen ulaşmadı. İlk plan, Yahudileri eski bir Fransız sömürgesi olan Madagaskar'a sürmekti. Savaşta müttefiklerin hemen yenilemeyeceği ortaya çıkınca bu Madagaskar planından vazgeçildi.
Adolf Hitler'in Eichmann'a hazırlattığı Madagaskar Projekt Üçüncü Reich'ın arşivlerine yollanırken, Nazi Almanyası Yahudi sorununa daha kökten bir açılım getirmeyi uygun buldu. Bu açılıma verilen isim "die Endlösüng der Judenfrage" idi. Yani, Final solution olarak da bilinen "Yahudi sorununun kesin çözümü." Başlarda Yahudileri gözden ırak gönülden ırak bir adaya yerleştirmeyi düşünen Nazi yönetimi savaşta hızlı bir galibiyet edinemeyince, tüm Yahudileri öldürmeyi kesin çözüm olarak benimsedi. O günden bu yana kesin çözüm, yahudi soykırımıyla aynı anlama gelir.
Anayasa hukukçusu
Carl Schmitt Üçüncü Reich'ın olağanüstü zeki ve yetenekli Anayasa Hukukçusu'ydu. Eserlerindeki kimi bölümleri her hukukçu zevkle okuyacaktır. Ancak Carl Schmitt daha 1933 yılında Nazi Partisi'ne kaydolmuş ve daha sonra da Nasyonal Sosyalist Hukukçular Birliği'nin başkanlığını da yapmış kirli bir ideolojinin takipçisi. Demokratik parlamenter sisteme karşı, millet iradesiyle somutlaşmış mutlak bir devlet egemenliği anlayışına sahipti ve kendi deyişiyle radikal bir antisemitti.
Savaş sonrasında Nürmberg'de Uluslararası Askeri Mahkeme tarafından yargılanan Schmitt hayatının sonuna kadar Almanya'da bir daha ders veremediği için seminerlerini Franko İspanya'sında sürdürdü. Çocukluğunu işgal altındaki Rhineland'da geçirdiği ve Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalamak zorunda kaldığı Versailles Andlaşması'nın kompleksini üzerinden atamadığı için Anglosakson medeniyetine ve onun kurumlarına hep karşı durdu. Geveze burjuvaların parlamentolarına karşı, yumruk gibi sıkı bir milletin otoriter yönetimini hep ve çok etkileyici bir üslupla savundu.
Arkadaşlık etmek istemeyeceğiniz, aynı masada oturmaktan midenizin bulanacağı öyle faşist bir kişiydi.
Kesin çözüm
Peki benim aklıma neden bunlar üşüştü? Takdir edersiniz ki insanın kafasında Carl Schmitt'ler, Madagaskar Projekt'ler, soykırımlar, kesin çözümler, Weimar Cumhuriyetleri gibi şeylerin uçuşması çok eğlenceli değil.
Kafama bütün bunlar serbest çağrışım tekniğiyle şu sebeple doluverdi. Anayasa Hukuku profesörü Mümtaz Soysal, Cumhuriyet'te bu hafta bir makale yazmış. Özetle demiş ki "Kürt açılımı derken işler şirazesinden çıkabilir. Cumhuriyetin ayakta kalması için Türkiye'deki Kürtlerle, Irak'taki Türkmenler karşılıklı değiş tokuş edilmelidir." Daha da vurucu kısım Soysal'ın makalesinin başlığı: "Kesin Çözüm" (!)
İnsanın bu başlık seçimi karşısında dehşetle nutku tutuluyor. Yeri sınırlı olmasaymış, führerprinzip ve lebenstraum ilkeleriyle de tezini destekler miydi bilinmez.
İnsan bir kere "Kesin Çözüm" peşine düşmeye görsün. İnsan bir kere bir halk kesimini tuzluk gibi bir yerden bir yere kaldırıp koymayı makul görmeye başlasın. Gerisini ne kadar hayal gücünüz ve ne kadar hardal gazınız olduğu belirler.
İşin ironik yanı ise Soysal'ın "Kesin Çözümü"nün çok sevdiği cumhuriyeti tamamen yıkacak olması. Devlet, egemenlik yetkisini tehcir, mübadele gibi günümüz için fantastik hareketler için kullanamaz. Çünkü egemenlik halkın bir kısmını topraklarından sürmek amacıyla oyuncak edilecek bir kavram değildir.
En azından bu yüzyılda öyle değil. Çağdaş uluslararası hukuk bize ancak temsili bir hükümete sahip devletlerin toprak bütünlüğüne saygı gösterileceğini söyler. Kürtleri sürmek isteyen bir hükümet hem halkın egemenliğine aykırı davranmış hem de uyguladığı baskıyla Kürtlere meşru bir ayrılma hakkı tanımış olur. Öyle ki Soysal'ın fikirlerini gerçekleştirmeye çalışan bir hükümet, Kürt ayrılıkçı hareketinin ulusal kurtuluş hareketi statüsünü kazanması ve bu harekete uluslararası yardımın yasallaşması sonucuna yol açacaktır.
Yani kimsenin kimseyi bir yere hayvan sürüsü gibi gütme yetkisi yok. Bu topraklarda bunun son denenişinin nelere yol açtığı ortada. Kazara böyle tedbirler almayı düşünen bir hükümet iktidara gelirse, Türkiye Cumhuriyeti artık meşru bir devlet olmaktan çıkacaktır. Ha, Carl Schmitt bunu umursar mıydı? Hiç sanmam. Ya Mümtaz Soysal? (ÖM/EÜ)
* Özgür Mumcu'nun yazısı Birgün'ün 21 Ağustos tarihli sayısında yayınlandı.