Önceki sayılarımızda New Yorker'dan ve Michael Moore'dan naklen soy ağacını çıkarmıştık, zaten herkesin malumu, bir kez daha ilam etmenin lüzumu yok. istanbul onu karşılamaya hazırlanıyor; belediye-polis elele, ahaliye zulüm istim üstünde. Amerikan muhipleri Maholi'den bir aferin almak için 40 takla atmaya hazır; babası için Özal zamanında altın klozet yaptırılmıştı, "devlette devamlılık" prensibi uyarınca, aşağı yukarı aynı sahnelere tanık olacağız demektir. Onu hakkettiği gibi ağırlamaya hazırlananlar da var, Emniyetin terörü de o yüzden.
Hazretin sebeb-i ziyareti NATO zirvesi, savaşın efendileri mutad toplantılarında stratejilerini konuşacaklar. Gündemlerinin gizlisi saklısı yok; şiarları da net: Güçlü olan haklıdır. Önce gündemin maddelerine bir göz atalım, sonra da NATO'yu yakından izleyen güvenilir bir isme, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. ilhan Uzgel'e bağlanalım.
Afganistan niye NATO'nun birinci önceliği? "Halledilmiş" bir sorun değil miydi o?
İlhan Uzgel: Afganistan sorunu çözülmedi tabii ki. Hem geçici hükümet, Karzai hükümeti, hem de NATO gücü, Afganistan'ın Kabil ve çevresindeki dar bir alanına hakim olabiliyor ancak. Taliban sorunu tam çözülemedi, ayrıca Usame Bin Ladin hâlâ Afganistan'da ve bir türlü bulunamıyor. Afganistan, NATO için Avrupa kıtası dışındaki ilk önemli örneği oluşturacak. Eğer Afganistan başarılı olursa, NATO'yu Irak'a kaydırmak daha kolay olacak. O bakımdan da büyük bir önem taşıyor NATO açısından.
İstanbul zirvesinde, NATO'nun Bosna'dan çekilme kararı alması söz konusu. Bu muhtemel kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
NATO'nun Bosna'daki misyonu, Dayton anlaşmasıyla belirlenmişti, barışı uygulama operasyonuydu. NATO Bosna'da birkaç açıdan amacına ulaştı. Bunlardan biri, Bosna'daki Sırp mevzilerinin bombalanmasını üstlenmesiydi. Bu, Sırpları masaya oturtma konusunda kritik bir rol oynadı. Barışı uygulama gücü olarak 1996'dan beri orada bulunan uluslararası güç, başlangıçta 60 bin kişiydi, şimdi 7 bine indi. Bu 60 binin 20 binini Amerika sağladı.
Bu birlikleri Bosna'ya gönderirken, Amerika'nın en büyük kaygısı kendi askerlerinin saldırıya uğramasıydı. Bunu Amerikan kamuoyuna anlatmak zor olacaktı. Amerikalılar neredeyse hiç kayıp vermedi. Bu açıdan da başarılı olduğu söylenebilir. Bir de çatışmaların yeniden başlamamış olması başarı hanesine yazılabilir, ama çatışmaların başlamaması, orada barış ve istikrar olduğu anlamına da gelmiyor, hâlâ Dayton anlaşması tam olarak uygulanamıyor.
Federasyon ve Sırp bölgesi, bu iki bölge tam anlamıyla ortak olarak idare edilmiyor. Bazı ilerlemeler var, ortak savunma bakanlığının kurulması gibi, ama bunlar çok sınırlı sayıda ve alanda. NATO'nun oradan çekilmek istemesinin temel nedenlerinden biri, görev alanının Ortadoğu'ya ve Ortaasya'ya kaydırılması.
Zaten 2000'de ABD, Balkanlar'ı AB'ye bıraktı, "buranın sorumluluğu sizde" diyerek. Böyle bir paylaşım söz konusuydu. AB önce geçen yıl, Nisan ayında Makedonya'daki yönetimi üstlendi, şimdi de Bosna'da NATO'nun yerine getirdiği misyonu üzerine almak istiyor, yani kendi kıtasının sorunlarını kendisi çözmek istiyor.
Amerika gücünü niye geri çekiyor? Çünkü Amerika stratejik olarak Balkanlar'ı artık Avrupa'nın bir parçası olarak görmeye başladı, stratejik ağırlığını Ortaasya ve Ortadoğu'ya kaydırıyor. Balkanlar'da stratejik değerde bir doğal kaynak, enerji kaynağı yok. Tek kritik yanı geçiş yollarının üzerinde olması ve Karadeniz'den; Burgaz ve Köstence'den Adriyatik ve Ege'ye boru hattıyla petrol taşınması. Zaten Amerika, Kosova'da askerî bir üs kurdu, boru hatlarının geçtiği yerlerde, yani Burgaz ve Köstence'de de askerî üsler kurmaya çalışıyor. Stratejik olarak oraları denetleme imkanlarını elde etmiş durumda.
Açıklamada dikkat çeken ifadelerden biri de şu: "Kosova'daki siyasî süreç şimdiye kadar olduğundan daha hızlı ilerlemeli. NATO, Kosova'da bundan sonra yalnızca güvenlikle ilgili konulara değil siyasî süreçlere de müdahil olmalı." Kosova'daki siyasî süreç ne, NATO niçin, nasıl müdahil olacak? Bunun nasıl bir meşruiyeti var?
Kosova'daki siyasî süreç Sırplarla Arnavutlar arasındaki pazarlık süreci. Bu diyalog süreci yaklaşık altı ay önce başladı. Yani Kosova'nın geleceğine ilişkin bir siyasî görüşme süreci. Geçtiğimiz aylarda Mitroviska'da çıkan çatışmalar da bununla bağlantılı. NATO sadece bir askerî örgüt değildir, mesela Makedonya'da görüşmeler süreci içinde yer aldı. Bir sürü irili ufaklı yan misyonu da yerine getiriyor.
NATO hem alan olarak görev bölgesini, hem de fonksiyonel olarak el atacağı konuları ve alanları genişletmeye çalışıyor. Bu bakımdan, Balkanlar NATO için sonraki misyonlara hazırlık işlevini yerine getirdi. Amerika Balkanlar'da elde ettiği deneyim ve birikimlerle NATO'yu Ortaasya'da ve Ortadoğu'da kullanmak istiyor. Bunun bir sürü işareti var, kendisi de söylüyor zaten.
Nicholas Burns, ABD'nin NATO'daki büyükelçisi, "NATO'nun bundan sonraki misyonu Ortadoğu'dur" diyor, NATO Doğu'ya gidecek. Amerika bunu bir politika olarak belirliyor, bunun üzerinde duruyor. Georgia'daki görüşmede, Almanya, Fransa ve onların arkasına saklanarak Türkiye, "istemiyoruz" dedi. Ama konu kapanmış değil, Amerika'nın böyle bir politikası var ve Amerika'da iktidara kim gelirse gelsin, NATO Doğu'ya doğru genişleyecek, alan olarak Ortadoğu'ya kayacak.
Kosova'daki siyasî sürece dönersek...
Kosova'daki temel problem Arnavutların bağımsızlık istemesi, Sırpların buna izin vermemesi, Amerika'nın ve Avrupa'nın ne yapacaklarını bilememeleri. Kosova'ya bağımsızlık verirseniz, bu başka bölgelerde, özellikle de Balkanlarda ve Avrasya'da zincirleme bir reaksiyona neden olur. Kosova'da Arnavutlar ayrılıp bağımsız olurlarsa, o zaman mesela Bosna'daki Sırplar da "biz de Bosna'dan kopup Sırbistan'la birleşeceğiz" diyebilir.
Kosova'daki Arnavutların temel talebi Arnavutluk'la birleşmek mi, yoksa bağımsız bir Kosova devleti kurmak mı?
Kimse Arnavutluk'la birleşmekten söz etmiyor şu anda, öncelikle bağımsızlık istiyorlar. Bu durum, Kosova için "statü mü, standart mı?" sorusunu gündeme getirdi. Oradaki BM yönetimi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde sekiz standart belirledi, "bunlar yerine getirilmeden geleceğe ilişkin hiçbir görüşme yapılmaz" dedi.
Kosova'daki siyasî süreç nasıl gelişir sizce, bir öngörünüz var mı?
Bir olasılık bu durumun böyle devam etmesi, Kosova'nın Sırbistan içinde özerk bir bölge olarak kalması. İkinci olasılık Sırpların önerdiği çözüm: Kosova'nın, Sırpların ağırlıklı olarak yaşadığı bölgenin -o bölgede önemli kömür madenleri var- Sırbistan tarafında kalarak bölünmesi. Şu anda fiilen Kosova Arnavutları ve BM hakim Kosova'ya. Kağıt üstünde Sırbistan'a ait bir bölge olsa da.
NATO'nun gündeminde bir de Ukrayna var, üstelik altı çizilen bir madde olarak: "Ukrayna'ya demokratik ve askerî reformların daha hızlı ilerlemesi konusunda baskı yapılacak. Ukrayna'nın Avro-Atlantik bölgesinin güvenliği için önemi ve Avro-Atlantik demokratik standartlara ulaşması konusunda yapılacak yardımlar da vurgulanacak."
Ukrayna'daki iktidar Batı ülkeleri tarafından demokratik bulunmuyor, gerçekten de antidemokratik, yolsuzluklara bulaşmış bir yönetim söz konusu. Öte yandan, Avrupa ya da Avrasya haritasına baktığınızda, Ukrayna çok stratejik bir konumda. Amerika Doğu Avrupa'da, Sovyetler'in nüfuzunda bulunan ülkelerde hakimiyetini kurmaya başladı.
Bunu sağlarken de kullandığı en büyük araçlardan biri de NATO oldu. Bu ülkeleri NATO'ya dahil etti, böylece Avrupa'yı da yeni ve eski diye ikiye bölebildi, ikinci boyut, Amerika ile Avrupa arasındaki gerilim. "Stratejik rekabet" diyelim, bu rekabette, çok fazla farkedilmiyor ama, Karadeniz bölgesi ciddi, önemli bir yere sahip. AB'nin 1990'ların başından itibaren Ortaasya gibi enerji ve ulaşım koridor projeleri var. Bunlar da Karadeniz üzerinden geçecek, Amerika da strateji olarak bu bölge üzerine yerleşmeye çalışıyor, büyük ölçüde de yerleşti.
Bu bağlamda, Ukrayna'nın yeri çok önemli. Aşağı yukarı bir tek Ukrayna kalmıştı Amerika'ya ve NATO'ya uzak duran. Romanya ve Bulgaristan çok hevesle işbirliği yapıyorlar, Türkiye'nin durumu zaten malum, Gürcistan Amerika yanlısı; Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Baltık ülkeleri Amerika'yla birlikte hareket ediyor.
Amerika aynı zamanda Almanya, Fransa, Rusya ara sına da yerleşti. Bu stratejik çerçeveye baktığınızda Amerika'nın Ukrayna'yla ilgilenmesi normal.
"Avrupa Birliği ordusu" da tartışılacak konular arasında yer alıyor. AB ordusu projesi AB-MATO ve AB-Amerika ilişkilerinde nasıl bir rol oynuyor?
AB, 1990'lardan beri bir blok olarak hareket etmeye çalışıyor, 1999'dan itibaren de oldukça iddialı bir şekilde, bir ortak güvenlik projesi hazırladı ve ordu kurmaya başladı. 60 bin kişiyi iki ay içinde toparlayıp genellikle barışı koruma ve uygulama misyonlarında kullanmayı öngörüyordu. Fakat bunları yapabilmesi çok zor.
Amerika, AB'nin NATO'dan bağımsız bir askerî güç kullanmasına karşı çıkıyor. Hatta buna Türkiye'yi de ortak etmeye çalışıyor. Amerika, 90'lar boyunca Varşova Paktı üyelerini dahil ederek NATO'nun varlığını devam ettirmeye, misyonunu Balkanların üzerinden sürdürmeye çalıştı.
Ama 90'larda, Balkanlar'ın bu misyonu tamamlandığı için şimdi Ortadoğu'ya yönelmek istiyor. AB ülkeleri NATO'dan bağımsız bir güvenlik yapılanmasına giderlerse, bu NATO'nun sonu olur. Amerika'nın da hiç istemediği bir şey bu. Ayrı bir askerî güç fikrine karşı çıkıyorlar, ama NATO'yla birlikte bir güvenlik yapılanmasına olur veriyorlar. Bu noktada AB'nin de temel çelişkisi, koyduğu hedefleri yerine getirebilecek güçte olanaklara sahip olmaması. Korkunç düzeyde bir silahlanma harcaması yapması gerekiyor, ancak şu anki iktisadi koşullarıyla bunu yapabilecek konumda değil.
Irak gündem maddeleri içinde geçmiyor, herhalde gayrı resmi olarak ele alınacak. NATO içindeki en hararetli sorun Irak galiba...
Amerika, Georgia'daki G-8 toplantısında "Büyük Ortadoğu Projesi"nin hem adında hem içeriğinde bölge ülkelerini biraz daha memnun edecek bazı değişiklikler yaptı. "Dışarıdan bir proje empoze edilmeyecektir, toptancı yaklaşımdan kaçınılacaktır, her ülkenin kendi özellikleri gözönüne alınacaktır" gibi yumuşatmalarda bulundu. Zaten bu "Büyük Ortadoğu Projesi"yle ilgili metni sızdırmıştı basına, gelen tepkiler doğrultusunda buna rötuşlar yapıyor. Dolayısıyla, Irak konusu gündeme gelecek.
Barış cephesinde hummalı bir faaliyet var, yaygın protesto gösterileri olacağa benziyor. Sokaktaki muhalefet zirveyi etkileyebilir mi?
Gösterilerin boyutuna bağlı. Türk polisi gösteriler konusunda aşırı duyarlı. Özellikle NATO gibi konularda, hele soldan gelen gösterilere karşı son derece sert. Çok büyük kitlesel gösteriler olursa, küreselleşme toplantılarını etkilediği gibi NATO zirvesini de etkileyebilir. Fransa Evian, Amerika Sea Island gibi kamuoyunun kolay ulaşamadığı yerlerde yaptı o toplantıları, istanbul öyle bir yer değil, 10 milyonluk bir metropol. Yapılacak gösteriler ses getirebilir, dünyanın gözü İstanbul'da olacak çünkü. Bu yüzden de geniş katılımlı bir karşı çıkış çok anlamlı olacaktır.
Bir de evdeki muhalefet var, sessiz tepki; AKP hükümeti bu zirveyle bir kimlik beyanı da yapmış olacak. Onlara oy vermiş insanların nezdinde nasıl bir görüntü olur bu?
Kamuoyunu medya oluşturuyor, medya da çok şaşırtıcı biçimde doğrudan hükümete çalışıyor. Bu hükümet, Türkiye tarihinin en Amerikancı yönetimi, ama ne yaparsa yapsın medya görmezden geliyor, İsrail'e göstermelik çıkışlar yapıyorlar, Amerika'ya gittiklerinde Yahudilerin ağırlıkta olduğu düşünce kuruluşlarında konuşuyorlar. American Enterprises Institute var, yeni muhafazakârların merkezidir, Irak konusunu orada planladılar. Tayyip Erdoğan orada konuştu, basın görmezden geldi...
Basın görmezden gelse de, insanlar her akşam televizyonda İrak'ı, Filistin'i seyrediyor, sonra da AKP'lilerin Amerikalılar karşısında "hazır ol"da durduklarını...
Aslında durum oldukça çıplaktır. Türkiye tarihinin en Amerikancı iktidarıyla karşı karşıyayız. AKP'yi destekleyenler bundan memnunsa, bu onların dünyayla olan ilişkisini gösterir. Hepsinin kalmadığını biliyorum, gazeteciler geliyor, islamcı çevrelerden görüş isteyenler oluyor, hükümetin tavrından hoşnut olmadıklarını söyledi çoğu. Taban buna bir şey demiyorsa, bu o tabanın niteliğiyle ilgili bir sorundur. (YG/YS)
Nato'nun İstanbul Gündemi
* Afganistan NATO'nun birinci önceliği. NATO, Kabil'in yeniden yapılandırılmasına, seçim sürecinin sağlıklı yürümesine, merkezi hükümetin ülke çapında kontrolü sağlaması ve Afganistan'a barış ve istikrarın gelmesine yardımcı olacak.
* Bosna'daki "barış gücü"nün (SFOR) O04'ün sonunda çekilmesi kararı çıkabilir. NATO'nun yaklaşık 10 yıldır süren operasyonları amacına ulaştı ve bölgenin kendiliğinden gelişebilmesi için gerekli barış ve istikrar ortamı sağlandı.
* Kosova'daki siyasi süreç daha hızlı ilerlemeli. NATO, Kosova'da bundan sonra yalnızca güvenlikle ilgili konulara değil siyasi süreçlere de müdahil olmalı.
* Ukrayna'ya demokratik ve askeri reformların daha hızlı ilerlemesi konusunda baskı yapılacak. Ukrayna'nın Avro-Atlantik bölgesinin güvenliği için önemi ve Avro-Atlantik demokratik standartlara ulaşması konusun da yapılacak yardımlar da vurgulanacak.
* NATO'nun, ittifaka üye olmayan ülkelerle giriştiği ortaklıklar da önem kazanıyor. "Barış için Ortaklık" ve "Avro-Atlantik Ortaklık Konseyi"nde yer alan 20 ülke de İstanbul'da temsil edilecek.
* NATO, Akdeniz'in diğer kıyısındaki yedi ülkeyle ilişkilerini de geliştirmeyi planlıyor.
* İstanbul'da, NATO üyelerinin, bir adım daha ileri giderek, Ortadoğu'da bulunan ülkelerle de diyaloga geçme kararı alması beklenebilir.
* NATO'nun diğer uluslararası kuruluşlar ve özellikle de AB ile olan ilişkileri de gündeme gelecek. AB ile NATO arasındaki temel ve stratejik ortaklık ilişkisi ve AB'nin Balkanlarda NATO'dan devralacağı operasyonlar tartışılacak.
* NATO Tepki Gücü'nün (NRF) komuta kadrosundaki değişiklikler yapılacak.
*Terörizme karşı sekiz maddeden oluşan bir paket açıklanacak.