Devrimi tanımlayan bir şiirin dizeleri gibi çoğaldık.
Ölüm bizi eksiltemez!
Mütevazılık, bir devrimcilik özelliğidir
Devrimcilik, başkaldırı ve alternatifin iç içe geçmesidir; yeni insanın tanımlanması ve somutlanması sürecidir. Kapitalizmin bireycileştirici, yarış ve rekabet üzerine bina edilmiş ilişkilerinin, benmerkezci küçük burjuva kişilik özelliklerinin aksine devrimcilik, mütevazılığı gerektirir. Böyle bir kimlik, “dostlar alışverişte görsün” diye değil, bireysel kimlik öne çıksın, ego doyumu gerçekleşsin diye de değil, toplumsal işlev gerçekleşsin diye sorumluluk almayı, iş yapmayı ve bedel ödemeyi gerektirir.
Devrimci mütevazılık, “ben yaptım” demeden iş yapmaktır; kişisel başarının değil toplumsal başarının gözetilmesidir; parçanın bütüne içerilmesi; “ben”in “biz”i sevmesidir; yarış, didişme ve rekabetten uzak, vericilik ekseninde ilişkiler kurmaktır; halkla yoldaşlaşmaktır.
Mütevazılığıyla bilinen Nasuh Mitap, mide dâhil çeşitli organlarının alındığı o zorlu ameliyattan önce, durumunun kimseye duyurulmamasını istemiş, hastaneden en kısa zamanda çıkıp işine dönmeyi temenni etmiştir. Buna rağmen yoldaşlarının durumu öğrenmesi ve istemediği halde hastaneye akın etmesi karşısında ise, ince/dolaylı bir serzenişle yetinmiştir. Ameliyat sonrasında ise, hızla iyileşeceğine, eski sağlığına kavuşacağına ve işine döneceğine inanmış, buna göre davranmış, bırakalım hastalık istismarını, zayıflık görüntüsü bile vermemeye çalışmıştır. Küba’ya tedavi için götürme önerimizi de aynı mütevazılıkla karşılamış, gülümseyerek reddetmiştir.
Devrimcilik, anın doğru okunması ve halka karşı sorumluluktur
Alime, Ertan ve Nasuh Mitap, 1988, Mamak Açık Görüş.
77 Mayıs iradesinde, Devrimci Yol’un doğumunda belirleyici rol oynayan Nasuh Mitap; aklın, bilimin ve insanlığın gereği en doğru ve en güzel yol olarak değerlendirdiği devrimciliğin gereklerini bir reçete, bir kalıp olarak görmedi. Aksine, antiemperyalizmin öne çıktığı 68’li yıllardan farklı olarak 78’li yıllarda faşist tehdidin öne çıktığı tespitini yapmış ve haklılığı, yasal sınırlarla değil meşruiyetle tanımlamıştır.
Bilinir ki faşist saldırıların olduğu yerde faşizme karşı durmak bir insanlık görevidir; devrimcilik, bu görevi uzun vadeli hedeflerle karşı karşıya getirmeyi değil, sorumluluk üstlenip güncel olanı gelecek olanla bütünleştirmeyi gerektirir. Devrimci Yol’un yaptığı, Nasuh Mitap’ın mahkemede ifade ettiği buydu. Öyle ki Nasuh Mitap, ezen ezilen çatışmasının en sert biçimleri aldığı o tarihsel dönemde, insan ve toplumu ilgilendiren sorunlar karşısında tarafsız ya da ilgisiz kalmayı insan olmamakla eş anlamlı görür. “Tarih önünde Devrimciliğimin gereklerini yerine getirememekten dolayı yargılanacağımı biliyorum,” diyen bir sorumluluk ve tutarlılıkla hareket etmesi; bunu sadece mahkeme karşısında değil, işkencehanede veya yaşamın en sıradan anlarında da gözetmesi, devrimciliği bir yaşam biçimi olarak görmesiyle doğrudan ilintiliydi.
Nasuh Mitap, yargılanırken yargılayan bir devrimciydi
Devrimciliğin bir yaşam biçimi olarak görülmesi, her an her koşulda gereklerinin yerine getirilmesini gerektirir ve mücadelesiz hiçbir alanın/anın olmayacağı anlamına gelir. Buna rağmen işkencehane, değerlerin test edilmesi ve davaya bağlılığın sınanması açısından özel bir yerdir, bir çeşit laboratuardır. Nasuh Mitap, bu sınavı başarıyla geçen devrimcilerdendi.
Benzer şekilde hapishaneler veya mahkemeler de insanın değerlerine bağlılığının ölçüldüğü zeminlerdir. Yargılanırken yargılamak; “Tarih Beni Beraat Ettirecektir” diyen ve yargılanırken emperyalizmi/diktatörlüğü yargılayan Fidel Castro’dan, faşizmi kendi mahkemesinde mahkûm eden Dimitrov’dan öğrendiğimiz bir duruştur. Bu duruşa, Nasuh Mitap’ın savunmalarında da tanık olduk. Mahkeme karşısında duruşunu eğip bükenlerin aksine o, “yapmadıklarımla değil yaptıklarımla; düşünmediklerimle değil düşündüklerimle yargılanmak isterdim” dedi.
Devrimcilik, meşakkatli ve sabır gerektiren bir sanattır
Mücadele, çok boyutlu ve çok alanlıdır; tek düze değildir; kimileyin haykırmayı kimileyin susmayı gerektirir. Bu, “susma hakkı” olarak da gündeme gelebilir; dilinin varmadığı yerde sözü gönül diline çevirmek, dolaylı anlatımı tercih etmek biçiminde de olabilir. Devrimcilik, yaratıcılığı ve dolaylı anlatımı içeren bir çeşit sanattır; kolaya kaçılamayacak, öğretilmiş yanlışlara düşmeden ilerlenmesi gereken bir yoldur.
Devrimcilik, yalnızca ret değil aynı zamanda alternatiftir; kapitalizmin en kesif kokuları arasında bile gelecek düşü görmektir; düşleri anda somutlayabilmektir; uzlaşmaz çelişmelerin sert üslubundan halk içi çelişmelerin uzlaşır üslubuna geçiş yapabilmektir; düşmanlığı da dostluğu da layıkıyla yerine getirmek; her iki rolü de hafife almamaktır. Küçük burjuva kimlik, nasıl kaygan zeminde kolay yer değiştiren, doyumsuz bir duruşu ifade ediyorsa, devrimcilik bunun antitezidir; en hareketsiz anlarda ruhunda fırtınalar hissedebilmek, en hareketli anlarda sakin olabilmektir; gerektiğinde hücrede bile çoğalabilmek, zindancıyı ve yöntemlerini zindanda yenebilmektir. Hele de bugün, F’nin hapishanelerden ibaret olmayıp dışarıya taştığı, yaşamın hemen her kesitinde faşizmle özdeş bir anlam kazandığı koşullarda, devrimcilik başlı başına bir ustalık işidir; sevgide de öfke ve sitemde de kaliteyi koruyabilmektir.
Devrimcilik, zaman aşımına uğramayan bir yoldaşlık gerektirir
1980 sonrasında yaşanan kuşak kopmasına ve devamlılık problemlerine rağmen, 77 Mayıs’ından 2013 Haziran’ına uzanan bir değer aktarımı, bir diyalektik bağ söz konusudur. Bunda vaktinde toplumsal toprağı tohumlayan iradenin olduğu kadar, zaman aşımına direnen aklın, dilin ve hafızanın da rolü vardır.
Bazen, özellikle de tarihsel silginin hoyrat ellerde işlev kazandığı dönemlerde, var olanı korumak, yaşamıyla örnek olmak bile büyük önem taşır. Çünkü devrimcilik, aynı zamanda geniş bağlamlı bir yoldaşlıktır; Haziran’ı önemsemek, aynı nabız atışlarında da olsa buluşabilmek, farklara rağmen ortaklaşabilmektir.
Bu bağlamda, 68’den bugüne tüm zamanların devrimcisi, isabetin ve devamlılığın güvencesi Nasuh Mitap’ın Haziran yoldaşlığıyla ölümsüzlüğe uğurlanması, bir tesadüf değildir. Onun sabırla taşıdığı nitelikler, Haziran Hareketi’nde yeniden üretilmiş, güncellenmiştir.
Haziran Hareketi, kolaya kaçmamanın, sorumluluk üstlenmenin, günü kurtarmakla yetinmemenin ifadesidir; devrimin ciddiye alınmasıdır. “Az olsun benim olsun” eğiliminden uzak durmaktır. Duygusal veya psikolojik değil, programatik hareket etmektir. Güncel olanı gelecekle ilişkilendirebilmek, parça-bütün ilişkisi kurmaktır; hem orak hem çekiçtir; hem yıldız hem yumuktur.
Nasuh Mitap, zaman aşımına uğramayan, dar tanımlara sığmayan devrimciliğin sembolü oldu; binlerce dost/yoldaş yürek tarafından değerlerinin sembolüne, yumruğunda taşıdığı yıldıza uğurlandı.
Rahat uyu yoldaş! Emeğin, üretkenliğin, samimiyet ve mütevazılığın sahipsiz kalmayacak. (MY/HK)