İçinden geçtiğimiz bu günleri düzeltmek için sürekli “Türkiye bir hukuk devletidir” diyerek, manifest yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç gibi ben de sürekli, “Yürü bre Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır. Güvendiğin padişahın o da bir gün devrilir,” cümlesini manifestliyorum. Biz de deriniz yani Sayın Bakan. İçinde yaşamamıza izin vermediğiniz her alanı zorlamak için binlerce yola başvurmaya kararlıyız. Öyle ya da böyle, en iyiyi yaşamak için yol bulacağımızdan kimsenin şüphesi olduğunu düşünmüyorum.
Yol bulacağız elbette ama yolun sonunda toplu terapiyi de şart koşmamız gerek. Sokakta 10 dakika yürüdüğümde herkesin üstüne başına sinmiş umutsuzluğun öfkeye evrildiğine hepimiz şahit oluyoruz. Toplumsal olarak birikmiş öfkemizden elektrik üretilmesini çok dilerdim, şimdilik teknolojimizin bu siniri kaldırabilecek boyuta ulaşmadığını düşünüyorum. Yeni yılda öfkemizin elektriğe dönüşmesini değil de doğru yere kanalize edilmesini manifestleyeceğimden şüpheniz olmasın. Malum, güvencesiz bir ortamda 24 saat çalışıp geleceğime dair tek bir hedef koyamadığımdan ya da koyulmasına izin verilmeyen bu kaygan zeminde elimde olan tek şey manifestlemek ve emeğimi bedavadan az daha pahalıya satmak…

Z KUŞAĞI AYAKLANMALARI ÜSTÜNE 7 TEZ
Küresel Güneydeki "Z kuşağı" ayaklanmaları neden doğdu, nereye gidiyor?
Y kuşağının bir temsilcisi olarak; hem güvenli sayılacak bir alanda var olmuş X kuşağı hem de güvensizliğin en karanlık tarafında debelenen Z kuşağının ortasında öylece olanı biteni izliyorum. Sadece Türkiye’de olsa kaçıp kurtulmak istediğim bu belirsizlikten başka başka yerlere sığınarak kurtulmayı dilerdim… Her şeyin politik olduğunu kavrayan beynime yeni bir gerçeklik öğretemiyorum. Benim neslin temsilcilerinin bir kısmı başka yerlerde yaşamayı deneyimliyor, bir kısmı ise gitmenin hayalini kuruyor. Biliyorum ki bir yol yaratacağız.
Bizim önümüzde duran Z kuşağı ne yapıyor peki? Lisesi, üniversitesi, işi, gücü derken Z kuşağı akışta kalmayı, manifestlemeyi kendine şiar edindi diyebilir miyiz? Bence diyemeyiz. Büyük beklentilerle girilen Milenyum Çağı’nın rezaletlerine katlanan Z kuşağı (Gen Z); uçan arabaları da görüyor, uzakları tek tuşla yakın da ediyor ama su krizi gibi en insanı duruma dahi tepki gösterdiklerinde tepelerinde devletin sopalarını da görüyor. Tüm bu teknolojiye rağmen bir yandan devlet aygıtını dönüştürebileceğini keşfeden dünyanın başka yerlerindeki Z kuşağı, hükümet devirmeyi de tüm kuşaklara öğretiyor.
‘Malum Kişi’
Türkiye’de ise her gün başka bir krize uyanan Z kuşağı; lise sıralarında ders çalışması, aşık olması, hatalar yapması, bazen de kavga etmesi gereken arkadaşlarının MESEM’ler gibi devlet uygulamaları yüzünden ölmemesi için her yanda eylemler yapıyor. Bu eylemlerin sonucunda ise gözaltılarla ve tutuklamalarla sürebilecek cezalar ile sindirilmeye çalışılıyor. Bu baskılar onları durdurur mu, sanmıyorum. Sonuçta yaşıtları bir yerlerde devlet yönetiyor…
Türkiye’de en ufak özgür alanımıza dahi göz dikmekten geri durmayan bir iktidarın gölgesinde Z kuşağı kendisine yeni yeni yollar yaratıyor. Espriden, yaşam biçiminden, düşüncesinden dolayı gözaltına alınmak istemeyen Z kuşağı yeni bir racon geliştirmeye başladı. Bu racona en basit örneğim ise ‘Malum Kişi’ kavramı olacak. 10 yıl önce olsa herkesin aklına sadece eski sevgilisi gelirken; gençliğini yaşaması gereken koskoca bir neslin aklına artık tek bir kişi geliyor… Tek bir örnek verdim ama bu literatür inanılmaz bir hızla gelişmeye devam ediyor. ‘NPC gibi’, ‘Lore’u var’, ‘Bu da benim villain origin story’m’ gibi başka dillerle karıştırılmış milyon tane kavram, Türkiye’de yaşamanın rezaletini gösteriyor.
Gördüğünüz gibi dünyanın her yanında olduğu gibi Türkiye’de de Z kuşağı bir yandan manifestlerken bir yandan da kendine yepyeni kapılar açıyor. Bunun sadece pasif agresif bir tepki olmadığı gayet açık. Kendi arasında örgütlenmeye çalışan ama eskimiş tüzükleri nedeniyle siyasi partilerle yan yana gelemeyen bir kuşağın isyanının raconuna saygı duyuyorum.
Hayatlarını kuşatan geleceksizliğin ortasında öyle ya da böyle yeni bir gerçekliğin kapısını abilerine, ablalarına (!) açıyor. “Hiçbir devrim lidersiz olmaz” diyen eski solcu öğretileri köşeye atamam ama Z kuşağının lidersiz yaktığı sokaklardan bir bildikleri olduğunu da kabul etmek gerek. “Manifestse manifest, sokaksa sokak” diyen Z kuşağının arkasında yürünmesinin ise en büyük başkaldırı olacağını düşünüyorum. (AÖ/TY)







