Özel yetkili yargı sistemi “Düşman Ceza Hukuku” ile birleşip son sekiz yılda ülkede bir “hükümlüler ordusu” yaratmayı başardı. Çünkü özel yetkili yargı sisteminin en can yakıcı meselesini “kalitesiz delillerle verilen mahkumiyet hükümleri” oluşturuyor. Bu mahkumiyet hükümlerinin temyiz mercii olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin sadece bir yılda verdiği karar sayısının AİHM’in kurulduğu 1959 yılından bu yana verdiği toplam karar (judgment) sayısından fazla olduğunu düşündüğümüzde özel yetkili yargı sisteminde verilen yerel mahkeme kararlarının neden ezici bir çoğunlukla onandığı da anlaşılıyor.
Namet de işte bu özel yetkili yargı sisteminin kurbanlarından sadece biri. Anlatacağım hikaye Namet’in hikayesi olmakla birlikte yargı sisteminin de hikayesi aynı zamanda. Çünkü Namet’i özgürlüğünden, ailesinden, sevdiği kızdan ve memleketinden ayıran bu yargı sistemi!
Bir meslektaşım vermiş telefonumu. Hasan Amca, oğlunun aldığı hapis cezasının Yargıtay’ca onanması üzerine davayı nasıl AİHM’e götürebiliriz diye araştırıyormuş. Aradı bir gün Hasan Amca, görüştük, dosyayı incelemek üzere aldım ondan.
Oğlu Namet, olayın olduğu Aralık 2009 tarihinde 19 yaşında. Batman Bölge Devlet Hastanesinin yanında bulunan inşaatta demirci olarak çalışıyor. Olay günü işyerinde bir iş kazası geçiriyor, sağ kolu incindiği için patron erken ayrılmasına izin veriyor. İşten çıkıp telefonu bozuk olduğu için çarşı merkezine gidiyor, telefoncunun kapalı olduğunu görünce de evine doğru yol alıyor. Mahallede bir grup gencin ateş yakıp slogan attığını, polislerin de kendi olduğu yöne geldiğini görüyor ama evi de o sokakta olduğundan korkmadan eve gitmeye devam ediyor. Polise göre ise Namet kendi zırhlı araçlarına molotof kokteyl atıp kaçmış ve kovalamaca sonucu yakalanmış. Namet’in yakalandığı yer ise evinin bulunduğu sokakta.
Namet gözaltına alınıyor, polis aracına molotof attığı iddia edildiğinden polis memurları Namet’in üzerindeki giysilere el koyup uçucu-yanıcı madde artığının olup olmadığının araştırılması açısından giysileri laboratuvara gönderiyor.
Ertesi gün çıkarıldığı Savcılık tarafından da tutuklanmaya sevk ediliyor Namet ve Batman Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’nce “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma ve Dağılma Sırasında Silah veya Araçlarla Mukavemet Etme” suçlamasıyla tutuklanıyor.
Namet hakkında yasa dışı örgüt propagandası, tehlikeli madde bulundurmak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek ve örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek iddiasıyla Diyarbakır Özel Yetkili 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmış. Namet, 18 yıldan 40 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya başlanıyor.
Namet’in tutuklu olarak yargılandığı dava Diyarbakır Özel Yetkili 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlıyor. Çalıştığı işyeri sahibi mahkemede verdiği ifadede Namet’in işyerinde kaza geçirip sağ kolunu yaraladığını belirtiyor. Aynı duruşmada Namet’i yakalayan üç polis memuru da dinleniyor, polis memurları olayı hatırlamadıklarını ama tutanakta ne yazılıyorsa doğru olduğunu belirtiyor. Ayrıca polislerden biri Namet’i yakaladıklarında üzerinde poşu bulunmadığını belirtiyor.
İkinci duruşmada dinlenen 4. polis memuru ise Namet’in kendilerine taş veya molotof attığını hatırlamadığını, molotof atan kişinin o olduğunu söyleyemeyeceğini belirtiyor. Ancak buna rağmen yakalanmayla ilgili düzenledikleri tutanağın içeriğinin doğru olduğunu iddia ediyor. Çünkü tutanağın gerçeğe aykırı olduğu ortaya çıkarsa resmi evrakta sahtecilikten yargılanacaklarını biliyor.
Bu arada Emniyetten mahkemeye bir yazı geliyor. Yazıya göre Namet’in giysilerinde herhangi bir yanıcı ve hızlandırıcı maddenin olmadığı tespit edilmiş. Molotof kokteyli kullanan eylemcilerin kıyafetlerinde mutlaka yanıcı, hızlandırıcı madde artıklarının kaldığını bilen Namet’in avukatı rahatlıyor tabi yazı sonucu gelince. Ayrıca Namet’in yakalandığında üzerinde poşu olmaması da bir avantajmış. Çünkü yüzünü gizlemeyen birinin polise molotof kokteyli atması görülmüş şey değildi. Yine sağ kolunu demir doğrama işinde inciten birinin de onlarca metre uzağa molotof kokteyl attığı iddiası da mantıklı bir iddia değildi.
Ancak durum umdukları gibi gitmiyor ve Namet örgüt propagandasından 10 ay, tehlikeli madde bulundurmaktan 4 yıl 2 ay, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten de 6 yıl 3 ay hapis cezası olmak üzere 11 yıl 3 ay hapis cezası alıyor. Mahkeme bununla da yetinmeyerek 3 kez Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettiğinden 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verip, bunların hükmünü açıklamayı ise 5 yıl erteliyor.
Yargıtay cezayı bozar, çünkü dosyada sadece polis memurlarının çelişkili beyanları var diye düşünmelerine rağmen Yargıtay Haziran 2011’de duruşma yapmaksızın Namet’in dosyasını inceleyip onuyor.
İşte Hasan Amca bu aşamadan sonra davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımak istiyor. Namet’in dosyasını inceledikten sonra Namet’i cezaevinde ziyaret ettim. Ona:
“Namet dosyayı inceledim, şunu merak ettim, zaten dosyan onanmış cezan kesinleşmiş. Doğru söyle, gerçekten gösteriye katılıp polis aracına molotof attın mı?” diye sordum.
Yanıtı içimi acıttı:
“Abi vallahi atmadım, evime gidiyordum, gösteriyle bir ilgim yoktu”.
Namet adına AİHM’e başvurumuzu yaptık. Namet bu sırada ailesinin yaşadığı Batman’dan 1500 km uzaklıktaki İzmir-Şakran Cezaevine sürgün edildi.
Geçen sene cezaevlerinde yaşanan açlık grevlerine o da katılmıştı. Şakran Cezaevinde görüştüğümde bana yine içimi acıtan bir şey söyledi:
“Abi ne olur babama söyleme, çok duygusal biri, duyarsa çok üzülür”.
Namet tutuklanmasaydı evlenmeyi düşündüğü, görüştüğü bir kızarkadaşı vardı. Namet ceza alınca Hasan Amca genç kıza “Kızım oğlumun cezasını Yargıtay onarsa çıkamaz, en iyisi mi sen bekleme” demiş ama kız inatla beklemeye devam etmiş.
Namet, Aliağa Cezaevinde haftalık telefon görüşmelerinin birini sevdiğiyle diğerini ise ailesiyle yapıyordu. Annesi oğlu uzakta da olsa sevdiğiyle görüşmek oğluna moral verir diye haftada bir telefonla görüşme hakkından feragat ediyordu. Cezaevinde görüştüğümüzde kızarkadaşınla aran nasıl diye sorduğumda “iyidir abi” derken gözlerinin içi gülüyordu.
Geçenlerde Hasan Amca geldi büroma. Namet’in Batman’a veya Batman’a yakın bir cezaevine nakli için dilekçe yazmamı istedi. AİHM’deki davasından bir şey çıkmadı mı diye sordu. AİHM davası birkaç yıl daha bekler dedim. Nakil için dilekçeyi yazarken Namet’i ve kızarkadaşını sordum, hala görüşüyor mu dedim. Kızarkadaşının Namet’i cezasının bitimine henüz çok kalmış diye bıraktığını söyledi. Namet’in bu durumu nasıl karşıladığını sorduğumda ise yine böğrüme yumruğu yemiş gibi oldum: “Baba, sanki cezaevi içinde yeni bir cezaevine girmişim”demiş babasına.
Dilekçesini bitirdim, zarfa koyup Hasan Amca’ya verdim. Zarfı aldığında gözlerinin dolduğunu gördüm. Ben de kendimi tutamadım, gözlerimi kaçırdım Hasan Amca’dan ve sisteme lanet okuyup Namet’in hikayesini herkes duysun diye de bu yazıyı yazmaya koyuldum. (EŞ/HK)